Kabalık Kaçırır
Bugünün en büyük meselesi, yeni bir heyecanla İslam’a davet etmektir. İlim, hikmet ve güzel öğütle, yumuşak ve gönül alıcı sözlerle, sevdirip nefret ettirmeden, şefkat ve merhametle, herkesin aklının miktarına göre konuşarak, kabalıkları görmezden gelerek, af ve müsamahayı gözeterek, ama hep Allah rızasını asıl gaye bilip ihlasla ona davet ederek. Hidayeti ondan bilerek ve bekleyerek…
Tevazu ve mahviyetle…
* * *
Sevgili Peygamberimiz (sav)’in genç yaşlı demeden herkese yumuşak ve müsamahalı davranması, onun etrafında sevgiden haleler oluşmasına sebep olmuştur. Bu sayede İslam yayıldı. Bu sayede birlik ve beraberlik korundu. Onun bu yanını bilmemiz ve İslam’ı çağa sunarken aynı metodu kullanmamız gerekir. Bu iş taklit ile değil, o ahlakı benimseyip yaşamakla, insanlara fiilen göstermekle olur.
Hz. Peygamber, insanlığın olmasını gerektirdiği bütün erdemleri şahsında taşıyan birisidir. İnsanlık için bir merhamet abidesidir. Bu bir iddia değil, üstünde elbise gibi görülen bir durumdur. Bu gerçeğe Allah Teâlâ’nın şehadeti vardır. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurur:
“Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir."( Tevbe, 128.)
“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”( Ali İmran 159.)
Bu özelliklerle donanan Allah'ın Rasûlu, bir şey öğreteceği veya ikazda bulunacağı zaman önce karşısındakini yumuşatarak gönlünü kazanır, sonra söyleyeceklerini söylerdi. Yumuşak huyluluk anlamına gelen “hilm” sıfatına sahip olan Allah Elçisi, en kızılacak durumlarda bile soğukkanlılığını korumuş, karşısındaki muhatabı ikna yolu ile sinirlendirmeden bilgilendirme yoluna gitmiştir. Bizzat kendisi, öğretirken azarlamamayı öğütlemiştir.
Az önce anlattığımız gerçeklere çok güzel bir örnek olay yaşandı Sevgili Peygamberimiz (sav)’in huzurunda. Bu olay öyle tabiri caizse yenilir yutulur bir durum değildi. İşin inceliklerini kavrayamayan insanlar olsa, böyle bir işe cüret edeni öfkeyle karşılar, dayak atmasalar bile en azından huzurlarından kovarlardı. O olayı yakın zamanda burada yazmıştık. Hatırlatalım:
Bir gün, Peygamber Efendimizin (sav) huzuruna bir genç geldi. Peygamber Efendimizden (sav) zina etmek için izin istedi. Ashabın öfkesini durduran Hz. Peygamber, ona bazı sorular sordu, bu işin çirkinliğine ikna etti ve sonra elini bu gencin omzuna koyarak, "Allah'ım, bunun günahını affet, kalbini temizle ve uzuvlarını günah işlemekten koru." diye dua etti. Bu genç, kendi ifadesine göre, bir daha hayatı boyunca kalbinde zina duygusuna yer vermedi.( Ahmed b. Hanbel, Müsned, Beyrut, ts., IV, 256-257.)
Allah Rasûlu'nun sahip olduğu hoşgörüyü, O'nun gençlere gösterdiği yumuşaklık ve müsamahayı daha iyi anlayabilmek için, kendisine gençlik hayatı boyunca on yıl aralıksız hizmet etmiş olan Enes b. Malik'in sözlerini hatırlamak yeterlidir:
"On yıl Hz. Peygamber'e hizmet ettim. Bana bir defa bile ‘öf' demedi. Yaptığım bir şey için, ‘Niye bunu yaptın?' diyerek azarlamadı. O, ahlak bakımından insanların en mükemmeliydi."(A.g.e. IV, 368.)