Serdar Arseven

Serdar Arseven

İstanbul’daki “kirli eylem” ve o “Muhteşem Panka

İstanbul’daki “kirli eylem” ve o “Muhteşem Panka

Ergenekonculardan bir grup, “Üzmez’in ekran çirkinliklerine ilişkin tavrını net bir şekilde ortaya koymuş olan” VAKİT’i basmaya kalkınca…
Bu zavallıların bildik marşlarına “Mehter Marşı” ile…
Kirli tavırlarına da “Zina serbest olsun diyen ahlaksızlar, Vakit’e nasıl ahlak dersi verebilir!.. Teşhircilere, fuhuşçulara, çocuk tacizcilerine ‘uyduruk’ değil, İslâm’ın öngördüğü cezalar verilsin, var mısınız?” yazılı pankartla karşılık verdik!..
Evet, “laikçi kokanalar”, Var mısınız?..
Pardon?..
Duyamadım; “YOK” musunuz?…
“YOK” olursunuz tabii!..
Sizi gidi tacizciler, sizi gidi istismarcılar…
Sizi gidi şemsi paşa pasajında sesi büzüşesiceler!...
SENİN GAZETEN KOYAR MIYDI?..
Efendim, Kiminle dans ettiklerini “tecrübî olarak” öğrenmiş bulunan “kokanaları” bir kenara bırakıp…
Şu “dönme”ye gelelim… Bir yazıyı çok beğendim:
Cafe Siyaset yazarı Adnan Öksüz, “Nişantaşı Dönmesi”ne (Böyle bir tabiri kullanmak istemezdim ama söz konusu zat, ‘dönme’ olduğunu bizzat ve defalarca açıkladığı için sakıncası ortadan kalkmış oluyor!) fevkalade manidar sorular yöneltmiş.
Diyor ki, “Dönme”nin ismini vererek;
“Cinsel istismardan yargılanan Üzmez vak’asında gazete yönetimin tutumunu eleştirdiği için Vakit yazarı Selahattin Çakırgil’i göklere çıkardı. Sormak gerekmez mi; ‘PATRON’un Aydın Doğan’ın akaryakıt kaçakçılığı, kağıt kaçakçılığı vs. iddiaları ile ilgili bir yazı ‘attırman’ halinde Vakit yönetiminin sergilediği bu demokratik tavrı, Aydın Doğan sergileyecek mi?..”
***
Evet; Sayın Öksüz; “Dönme’nin Patronu” olan Aydın Doğan hakkındaki iddiaları “Akaryakıt kaçakçılığı, kağıt kaçakçılığı v.b.” olarak sıralamış… Buradaki “v.b.”yi, yani “ve benzeri”ni kilometrelerce uzatabilirsiniz!..
Aydın Doğan’ın bütün dönemlerin hükümetleri ile -o hükümetlerin siyasi görüşleri, tavırları ne olursa olsun- son derece çetin “rant” kavgaları oldu!..
Bizi bırakın; Uzunca bir süre “sağ (ya da sol) kolu” olarak yanında bulunan Fatih Altaylı’nın yazdıklarını okuyun…
Nasıl bir patrondur anlattığı?..
Hangi işlerini hangi yöntemlerle görür?..
Beklentisi yerine getirilmediği takdirde hangi yöntemlere başvurur?..
Emrindeki “sözde köşe yazarlarını”, “sözde habercileri” ne tür operasyonlarda kullanır?..
Bir göz atın… Altaylı’ya ilaveten Emin Çölaşan’ın, Bekir Coşkun’un yazdıklarına da bakabilirsiniz!..
Geçmiş dönemlerde “iktidar koltuklarında” oturup da, Aydın Doğan’ın taleplerinden herhangi birini yerine getirmemiş olmasından dolayı “sıkıntı” yaşadıklarını anlatan “eski devlet büyüklerimiz”in o günlere ilişkin açıklamaları da iyi gelir.
Başbakanlarla, Bakanlarla, Banka ve Banka Sandığı yöneticileriyle ne gibi kapışmalar içine girdi…
Ve her seferinde “kazanmayı” nasıl becerdi?..
Bunca vak’a.. Bunca iddia.. Öksüz’ün sorusundan hareketle..
VAKİT’in “özgürlükçü” tavrını, VAKİT’i vurmak için kullanan “dönme”ye soralım: “Patron’un muhatap olduğu bunca iddia hakkında birkaç satır olsun ‘yazmayı’ düşündün mü?..
Düşünebildin mi?..”
***
Dur tahmin edeyim; “Yazmak istedin ama, ‘Bana ne kardeşim, benim vazifem bellidir!.. Patronum, beni burada niçin tutuyor, hangi fonksiyonu ifa etmem için kemik atıyor ki!.. Bana kemik atan eli ‘ısıracak’ olursam… Açıkta kalırım!..”
Böyle demişsindir!..
**
Karşımızdaki bir “dönme” de olsa, haksızlık etmek istemem.
Belki de böyle değildir!..
Belki de, O yolsuzluk iddialarına dair bir şeyler yazabilme “cesaretini” gösterebilmiştir de…
“Koymamışlardır!”
Bu olabilir mi?..
Sizce patronu hakkındaki “yolsuzluk iddiaları”ndan bugüne kadar “bahsetmemiş” olmasının sebebi nedir?..
Hani diyorum ki;
“Bütün iddiaların asılsız olduğuna inanıyordur!..”
Olamaz mı?..
Lütfen gülmeyin!.. İşin “teorisi”nden bahsediyorum…
Bu dönmenin böyle bir inanca sahip olması “teorik” olarak pek ala mümkündür!..
Mümkündür de…
Eğer gerçekten de buna inanıyorsa; “Hükümetler boyunca sürekli olarak iftiralara uğramış bulunan patronunun haklarını ‘insanlık namına’ savunması gerekmez miydi?..”
Bakıyoruz; Ne savunuyooor, ne karşı çıkıyor!..
Dünya âlem “Patronu” hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla çalkalanırken, bu “dönme”, görmemeyi, görmezden gelmeyi tercih ediyor!..
İyi ki de öyle yapıyor!.. Böyle bir “müptezel”in, VAKİT YÖNETİMİ’ni takdir etmesini mi bekleyecektik!..
“Bakın ben bu tavır karşısında saygıyla eğilirim!.. Vakit öylesine özgürlükçü bir gazete ki, kendisine en ağır ifadelerle tepkilerin yer aldığı bir yazıya bile sansür uygulamıyor” mu diyecekti?..
Evet; “Müptezel” VAKİT’e saldırırken, “birilerini” ise göklere çıkarmış!..
Bu “dönme”nin VAKİT’i övmesi, hepimiz için “utanç” vesilesi olurdu!..
“Birileri” için de “övünç” vesilesi olsun!..
HA BU ARADA!..
Muhabirimiz Aslan Değirmenci, söz konusu “dönme”yi aramış... Muhabbet güzel… Muhabirimiz; Kendisini tanıtınca…
“Dönme”;
“A, Merhaba Değirmenci” demiş…
Birkaç cümlelik karşılıklı “giriş” muhabbetinin ardından
Değirmenci, özetle şunu sormuş:
“Aydın Doğan’la ilgili yolsuzluk iddialarına, sizin oralarda ‘patron aleyhine yazdırmazlar’ diye mi girmiyorsunuz?...”
Evet Aslan’ın sorusu bu!..
Sizce, “dönme” nasıl bir karşılık vermiştir bu soruya?..
Boşuna yorulmayın; bir “dönme” kadar “kıvrak” karşılık düşünemezsiniz!..
“A, kalabalık bir yerdeyim de sesinizi alamıyorum!..”
Amma “kıvrak” bir cevap değil mi?..
Uyanığa bakın; Arayanın “Değirmenci” olduğunu işitiyor…
Muhabbet faslında her bir şeyi duyuyor…
Ama iş, “o acıtıcı soruya” gelince!..
“Ay, pardon duyamadım!” oluyor…
Ve devamı da, “Duyamıyorum, sonra arayın”la geliyor!..
Aslan, aramaya devam!.. Aslan saatte bir arıyor; “dönme” açmıyor!..
Yakalarsa fena yapacak!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi