Özele Hukuk Olamaz!
Hepimiz olayı biliyoruz. Edirne’de 10 Kasım Atatürk'ü anma töreninde Atatürk aleyhine slogan attığı için gözaltına alınan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Emine Şahin, çıkarıldığı mahkemece, “Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret” suçlamalarıyla tutuklandı.
Emine Şahin ile ilgili Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı açıklama yapıyor. Tutuklama sebebi, “Putlara tapıyorsunuz, puta saygı duyuyorsunuz'' dediği iddiası. Fakat Şahin'in mahkemede verdiği ifade ortada. Bu sözleri söylemediğini ifade ediyor. Dediğini iddia ettiği cümleler şöyle:
“Kaldığım yurttan çıkıp anma törenlerinin oraya geldim. O sırada saygı duruşu başlamıştı. Ben bu arada 'bu kıyamdır' şeklinde söylememe kalmadan polis memurları beni yakaladılar. Bu kıyamdan kastım namazdaki dik duruş halidir. 'Putlara tapıyorsunuz, puta saygı duyuyorsunuz' demedim. Polisler beni yakaladığında ‘Allah'ın kanunu bilmiyor musunuz, Batılı inançları getirdi' dedim. Fakat bunu sadece polis memurlarına karşı söyledim".
Olay bu!
Sonuç, “Atatürk'ün Hatırasına Alenen Hakarette bulunduğu” iddiasıyla soruşturma başlatılmış, sevk edildiği Sulh Ceza Hakimliğince 11/11/2018 tarihinde tutuklanmıştır. Soruşturma halen devam etmektedir.
Oldu mu şimdi?
Soruşturma devam ediyorsa, neden tutuklama?
Kaçma mı, olayı örtbas etme mi, hangi gerekçe var burada?
Bakın, baştan söyleyelim, bu kızımızın yaptığı yersizdir, din açısından gereksizdir, bize sorsaydı asla böyle yapmamasını söylerdik. Her doğru her yerde söylenmez. Fitne çıkacaksa hiç söylenmez. Tebliğ yapacak olan onun usul bilgisini de bilecektir.
Özellikle de ölüm yası tutulan bir yerde ölenin aleyhinde konuşulmaz. Bu öleni değil, sevenlerini üzer.
Peygamberimiz, Ebu Cehilin oğlu İkrime Müslüman olup gelirken etrafına tembih etti: “Kimse babasının aleyhinde konuşmasın. Bu öleni değil, ama diri oğlunu incitir.”
Bu genç kız da yaptığı bu gereksiz iş ile hem kendisini, hem de sevenlerini faydasız yere üzmeyecekti. Bu ayrı bir meseledir.
Ama bir başka mesele daha var. O da adalet ve eşitlik meselesi.
Şimdi gelelim bu adalet ve eşitlik meselesine.
Bu mahkemeler nice saldırı, hakaret, küfür, kavga, yaralama davalarını görürken tutuksuz yargılama yoluyla sanığı ceza evine göndermez, salıverirken, neden bu davada hemen içeri tıkıyor?
Bir suça karşı muamelede velev ki Atatürk’e hakaret bile olsa, mahkemeler adil olmak zorunda değil midir? Birisini sevmemiz veya sevmememiz neden yargılamaya etki ediyor? Bu doğru mu?
Acaba o kızımızın çarşaflı olması mı bu karara sebep oldu? “Bu gerici ve yobazlara haddini hemen bildirmeliyiz!” düşüncesi ne kadar vardır bu tutuklamada?
Acaba “adaletin gözü kör olacak, suçlunun din, düşünce ve cinsiyetine bakmayacaktır” ilkesi korunmuş mudur burada?
Bilemiyorum. Böyledir de diyemiyorum. Burada mahkemeleri itham etmek, töhmet altında bırakmak gibi bir düşüncemiz de yoktur. Ama bu ülkede yaşıyoruz, hayat tecrübelerimiz var. Bunlar bizi endişelendiriyor doğrusu.
Hırsızlara, gaspçılara, torbacılara, şehir eşkıyalarına, trafik magandalarına yapılmayan bu muamele, neden bu 21 yaşındaki bayana yapılıyor?
Neden feministler, kadın haklarını savunanlar bunu görmüyorlar?
Yoksa çok mu mutlular bu farklı muameleden?