Eken biçer

Eken biçer

Kemiğin içinde ilik kalmamış, dermansızlıktan hastanede yatan adam, yanına ziyarete gelenlere “Benim bir yeğenim var iki tane ayıyı boğduğu için ayı boğan derler. Çevredeki bütün pehlivanları yener” diye anlatsa kendi hastalığına hiçbir fayda sağlamaz.

Zafiyet hastalığına tutulduğu için yediğini çıkaran adamın amcasının bir oturuşta bir çebici yemesi yeğenine hiçbir fayda vermez.

Kötürümün arkadaşının yüz metrede birinci olması da kötürüme fayda vermez.

İliğine can, yüzüne bir damla kan gelenin kendine faydası vardır.

Midesine doktor nezaretinde giren bir lokma amcasının yediği bir çebiçten daha faydalıdır.

Kötürümün, kendine faydalı olana doğru sürünerek bir adım gitmesi ona faydalıdır.

Geçmişte yaşayan değerli ecdadımızın yediği, içtiği, yaptığı ilim, fazilet ve kahramanlıklarıyla övünmenin de bize bir faydası yoktur.

Onların yaptığı kahramanlıkları yapabilmektir asıl olan.

Çağımızda bir kısım insanlarımız kendi yaptıkları veya yapacakları üzerinde kafa yormadan bütün bir ömrünü çevrede yapılan ve yapılacak olanlar üzerine kafa yormakla geçinir.

Futbol sahasında oyuncu top karşıdan gelirken “Pele olsaydı buna nasıl karşılık verirdi” diye düşününceye kadar top kaleye girer.

Bu hayat sahnesindeki oyunlarımızda herkes kendisinin oyuncu olduğunu ve rolünü çok iyi, güzel ve kurallara uygun oynaması gerektiğini bilmeli ve ona göre oynamalı.

Herkes kendi hayatını yaşarken topluma olumlu veya olumsuz katkıda bulunup toplumu şekillendirmektedir.

Taklamakan çölündeki bir kum tanesinden Everest tepesindeki kar tanesine kadar tabiatta her şey görevini yerine getiriyor da tabiat bizim bu kadar kirletme işlemlerimize karşı dengesini kaybetmiyor.

Her insan, bir çiçek gibi, kum tanesi gibi, kar tanesi gibi etrafına bakmadan “Yaparlarsa yaparım, varsa varım” demeden görevini yapıverse toplum hayatımız da düzelecektir.

Ülke sınırlarını mayın ve dikenli tellerle çeviren, vatandaşlarının her hareketini düzenlemek için kanun, yönetmelik, yönerge ve ta’mimler çıkaran, annelerin, babaların, eğiticilerin, yöneticilerin konuşma ve yazılarında “Yapma, etme, satma, oturma, kalkma, Halep’ten geçme” gibi ma ve me ekli yasaklama edatı olan toplumlarda düşünce ufuklarının önü kapalı olduğundan o toplumların hiçbir konuda güzel şeyler üretmesi mümkün değildir.

Bu tür hareket eden ülkelerde hapishane sayısı üniversite sayısından fazla olur.

Gardiyan sayısı, profesör sayısından fazla olur.

Tabii ki bu tür ülkelerde yalnız yöneticileri tenkit etmek sorunu çözmez. Çünkü o yönetici de bir zamanlar yönetilen idi.

Rabbimiz buyurur: “Bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez.” (Ra’d 11)
Sevgili peygamberimiz buyurur: “Nasılsanız öyle idare olunursunuz.” buyurmuş. (Beyhaki, Şuab-ül iman 6/22, hadis no 7391, Keşf-ül hafa 2/127)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi