ABD gezisi
Oniki yıl aradan sonra cumhurbaşkanı seviyesinde ilk defa yapılan ABD gezisinden heyecan veya gerginlik yansıtacak bir sonuç beklememek gerekir.
Her ne kadar yapılan açıklamalar iki tarafın da görüşmeden doğan memnuniyetlerini dile getirse ve bir çok konuda mutabık olunduğunu vurgulasa da bunların hiçbiri, 5 Kasım görüşmesini pekiştirici özelliği bir tarafa bırakılırsa, gezi öncesinde bildiklerimize yeni bir şey eklememiştir. Bu gezinin Sayın Gül için şahsi bir önemi olabilir. Daha önce Dışişleri Bakanı olarak Başbakan Erdoğan'la geldiği Beyaz Saray'da, şimdi Erdoğan'sız ve Cumhurbaşkanı olarak ağırlanmıştır. çok önce değil, sadece bir sene önce geldiğinde Ağar ve Mumcu'nun ağrıttığı başı şimdi çok daha rahattır şüphesiz. Ne ibretlidir ki, Sayın Gül ABD yolundayken, Ağar uğradığı hezimetle yüzleşiyordu, haftaya başlarken.
Görüşmenin Beyaz Saray'da fazla heyecan uyandırmasını beklemek de abestir. Bush'un kafası çok farklı konularla meşguldür, çünkü. Ucu kendilerine dokunmadığı sürece, dünya yıkılsa da Amerikalılar önümüzdeki on ay süresince hiçbir yere dönüp bakmayacaklar. Kasım 2008 seçimlerine kilitlendiler zira. Cumhuriyetçilerin göz göre göre kaybedecekleri bu kadar bariz olan bir seçime uzun süredir rastlanmamıştı bu ülkede. Bush şimdilerde kelimenin tam manasıyla kara kara düşünüyor. Partisini hezimete uğratan lider konumundan en az zararla nasıl kurtulurum diye. Gözüken o ki kurtulamayacak. Halkın yarısından fazlasının şikâyetçi olduğu yönetim tarzı Bush'u partisiyle beraber cezalandıracak. Demokrat aday -Clinton mu olur, Obama mı, yoksa Edward mı bilinmez- kendi becerisi ve ABD halkına verebileceklerinden ziyade, Bush'un kötü yönetimine karşı gelişen tepki oylarıyla oturacak Beyaz Saray'a.
Onun için Bush-Gül görüşmesini mimik ve jestlere kadar, çok derinden okumamak lazım. Bush oradaydı ama aslında pek de değildi. Kimilerinin dikkat çektiği gibi, Bush'un Türkiye Cumhurbaşkanı'nın omzuna elini vurmasını da Amerikan kültürünün bir parçası diye yorumlayarak gelip geçmek lazım.
KİM OLACAK?
Ortalık tam anlamıyla kızıştı bu hafta. Resmi seçim çalışmalarına başlamadan aylar önce yapılan yoklamalarda Clinton'ı her daim önde gösteren araştırmalar yanıldı. Clinton'un hafta başı ilk ön seçimlerin yapıldığı Lowa eyaletinde Obama'nın çok gerisinde kalması herkese sürpriz oldu. Hillary, altı senedir gece gündüz bu günler için çalışıyordu. Kampanya parasını en yüksek meblağlarla toplayabilen, milyonlara kısa zamanda milyonlar katan tek aday olarak parlamıştı. Eşi Bill'in de karizmasından istifade etmeyi ihmal etmeyen Clinton'ın demokrat başkan adaylığına hemen hemen kesin gözüyle bakılıyordu. Obama'nın Lowa'da kazandığı zafer "acaba ABD sonunda zenci bir başkana hazır mı?" sorusunu gündeme taşıdı. Sonuçlar şu değerlendirmeyle de okunabilir tabii: "Amerikan halkı kadın bir başkana o kadar hazırlıksız ki, zenci bir başkana bile razı olmaya hazır." Evet, bir tarafta muhafazakar Hıristiyanlar -ki Clinton'ı desteklemezler- diğer tarafta da yine muhafazakar Hıristiyanlar -ki Obama'ya mesafelidirler- bu iki aday üzerinden çekişiyorlar.
ön seçimlerin New Hampshire eyaletinde, bu sefer de öncekinin tersine Obama'nın kaybetmesi son okumaları allak bullak etti. Hillary Clinton'ın yüzü güldü. Ya Cumhuriyetçilerin ön seçimleri ve sonuçları? üzerinde durmaya gerek bile görmüyorum. Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.