Var mısınız?
Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Mine Kırıkkanat, katıldığı bir televizyon programında, 'Atatürk benim ilahımdır' diyerek artık ona taptığını söyledi. Sözleri şöyle:
"Arkadaşlarıma dedim ki, artık Atatürk ilahım. 10 yıl önce Atatürk'e tapıyorum demezdim, ama artık Atatürk'e tapıyorum dedim. Arkadaşlarım da aynı şekilde dediler ki, "Mine, aynı fikirdeyiz. Çünkü bundan 10 yıl önce biz ilk cumhuriyet döneminin kusurlarını da görüyorduk. Atatürk'ü severdik ama küçük kusurlarını da görürdük. Şimdi ise bir kusur bulana çakacak vaziyetteyiz. Yani artık o kadar kinliyiz." (Sözkonusu haber içik TIKLAYIN)
Hep böyle yapıyorlar.
İyice saflarını sıklaştırarak kamplaşıyor, kutuplaşıyorlar.
Sonra da kalkıp karşı tarafa “siz milleti kamplaştırıyor, kutuplaştırıyorsunuz” diyorlar.
O kadar da kinlilermiş!
Biz de o ayeti okuyalım: “Mûtû bigayzikum”.
Şimdi onlar Arapça da bilmezler. Yardımcı olalım. Bu ayetin anlamı, “Kininizden geberin” demektir.
Var mı ötesi?
* * *
Şu kamplaşma, kutuplaşma tabirinin de cılhı çıktı artık!
Neymiş?
Kamplaşma, kutuplaşma çok tehlikeliymiş!
Öyle mi?
Ne yapacağız şimdi?
Partileri nasıl birleştireceğiz?
Dinleri nasıl birleştireceğiz?
İdeolojileri nasıl birleştireceğiz?
Fikir özgürlüğünü nereye koyacağız?
* * *
Bunlar boş laflar.
Mesela şimdi şu Kemalist olduğunu söyleyen kili, nasıl bir şeyse böyle bir dünya görüşünü beğenen birisi, İslam’ın dünya görüşüne iman eden ve onu yaşamakta ısrar eden bir Müslümana karşı artarak devam eden bir kin tuttuğunu söyleyen birisi, sırf “kamplaşma olmasın” diye, bu görüşünden vaz geçecek ve çoğunluğun görüşü her neyse onu kabul edecek mi?
Asla!
Peki, kendisinin “asla” dediği bir işi nasıl karşısından bekleyecektir?
Bu doğru mudur?
* * *
Hiç şüphesiz karşısındaki de asla kabul etmeyecektir.
Peki, ne olacak şimdi?
Kavga mı edeceğiz?
Dünyada tek fikir, tek din, tek yaşama biçimi kalıncaya kadar savaşmaya ve öldürmeye devam mı edeceğiz?
* * *
Böyle diyenlerde zerre kadar akıl var mıdır acaba?
Bence yoktur.
O ahmaklara hatırlatmak gerekir; Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok.
Adam gibi farklı dinlerden ve fikirlerden olanlarla barış içinde yaşamayı öğrenecekler.
Başka çareleri yok.
* * *
Müslümanlar zaten tarih boyunca hep böyle yapmışlar, böyle yaşamışlardır. Aralarındaki Yahudi, Hıristiyan veya başka dinden olanlara tahammül etmiş, kanunlar çerçevesinde barış ve huzur içinde yaşanan bir din ve vicdan hürriyetini gerçekleştirmiştir.
Şimdi olması gereken de budur. Yani bu yeni yetme din sahiplerinin de bunu öğrenmeleridir. İnsan haklarına gönüllü uymayı kabullenmeleridir.
Biraz zor olacak elbette.
Çünkü ne de olsa astığı astık, kestiği kestik, lâyüs’el / sorusuz ve sorumsuz bir dönemden geliyorlar. İstiklal mahkemelerinin hikâyeleriyle övünüyorlar. Bütün iktidarı, bütün makamları cebir ve şiddetle ele geçirmişler ve istedikleri gibi keyfemayeşa yönetiyorlardı.
Şimdi adalet, eşitlik, hukuka saygı, iktidarı ve nimetlerini paylaşmak elbette zor olacaktır.
Ama ne yaparsın, artık halk sürü olmaktan kurtulmuştur. Haklarına sahip çıkmaktadır. İkinci sınıf vatandaşlığa itiraz etmektedir.
Yapılacak bir şey yok. Halka saygı duyulacaktır çaresiz.
* * *
Sözün özü: Eğer hukuka, barışa, eşitliğe varsanız, kamplaşmanın zararı yok.
Yasalar çerçevesinde haklarınızı savunur, görüşünüzü açıklar, adam kazanmaya çalışır, iktidarda olursunuz.
Ama biliniz ki aynı haklar karşı kamp ve kutup için de geçerlidir.
Var mısınız?