Maneviyat Maddiyat Kadar Olmazsa
İnternetten gazeteleri okuyorum, durmadan cinsel taciz, küçük çocuklara tecavüz, fuhuş, seks rezaletleri, uyuşturucu âlemleri, aldatma ve boşanma haberleri işleniyor.
Sıkılıyorum, tv. yi açıyorum, yine cinsel taciz, tecavüz ve öldürme olaylarının mağdurları, yakınları, yorumcuları…
Öfke var, tehdit var, “asalım, keselim”ler gırla gidiyor.
Bunlar boş laflar. Siz hiçbir şey yapamazsınız.
Yapamazsınız, çünkü o hakkınızı kaybettiniz.
Tekrar kazanamaz mısınız?
Kazanırsınız elbette, ama önce bu kafayı değiştireceksiniz.
Mesela iffetin iyi olduğuna iman edeceksiniz. İster yıldız(!), ister sanatçı, ister sosyete, ister zengin, ister fakir, ister siyasetçi veya idareci, kim yaparsa yapsın, kadın da olsa, erkek de olsa zinanın, fuhşun ayıp, rezalet, kepazelik ve haram olduğunu kabulleneceksiniz.
Bütün bu değerleri aşağılayarak ayakları altında çiğneyen, hayatlarında ilahî, semavî hiçbir değer bırakmayan ve bununla da “laiklik” veya “sekülerizm” diye övünen batılıları taklitten vazgeçeceksiniz.
Kendi dininize ve medeniyetinize tekrar döneceksiniz.
Okullarda din ve ahlak öğretimine karşı çıkmayacaksınız. En azından isteyen veliler ve öğrencilerin taleplerini istedikleri oranda karşıayacaksınız.
Din eğitimi veren İmam Hatip Liselerine ve İlahiyat eğitimine destek vereceksiniz.
Hatta karma eğitimi istemeyeceksiniz.
Bunları berhava eden 28 Şubat türü darbelere karşı çıkacaksınız.
Bütün darbelere karşı çıkacaksınız.
Var mısınız?
Cesaretiniz, yüreğiniz, maneviyatınız var mı bunu istemeye? “Var” dediğinizde kopan gürültüleri göğüslemeye?
Yoksa, saf saf “eskiden böyle şeyler olmazdı” saçmalamasından vazgeçeceksiniz. Bilakis “eskiden neden olmazdı?” sorusunu soracak ve cevabını arayacaksınız.
Yardımcı olalım mı?
Eskiden müslümandık.
“Şimdi kafir miyiz?” diye efelenmenin âlemi yok, tıpkı anlamı da olmadığı gibi.
Kendimize soralım, “hayatımızda İslam ne kadar var? Hangi davranışı İslam istediği için yaptık?”
Yoksa, işte şuna benzer haberleri, kendi yavrularınızı düşünerek içiniz yırtıla yırtıla okumaya devam edeceksiniz:
“Okul sırasında tecavüz şoku”
“İnanılmaz ama sonunda bu da oldu! İlköğretim sınıfında ilişkiye giren 14 ila 15 yaşlarında iki öğrenci sınıfta basıldı!
Son günlerde art arda yaşanan cinsel şiddet olaylarına bir yenisi eklendi. Bu kez tecavüzün adresi bir ilk- öğretim okulu, zanlısı 15, mağduru ise 14 yaşında...
Akşam Gazetesi'nden Seyfettin Mete'nin haberine göre skandal Çorum merkez Fatih Sultan Mehmet İlköğretim Okulu’nda yaşandı. F.T. (15), okul arkadaşı S.K. (14) ile boş bir sınıfta ilişkiye girdi. Sınıfta yaşanan olayı gören öğrenciler durumu okul yönetimine bildirdi. 2 öğrenci yetkililer tarafından sorgulandı. S.K.’nin ailesi Çorum Cumhuriyet Savcılığı’na başvurarak şikayetçi oldu. Polis tarafından gözaltına alınan F.T. tutuklanarak cezaevine gönderildi.”(*)
Muhabir olayda kaç yanlış yapıyor fark ettiniz mi?
Bir kere olay tecavüz değil, karşılıklı istekle yaşanmış bir ilişki. Peki, neden “tecavüz” ve “mağduru” diyor?
Tecavüz yok, mağdure de yok, karşılıklı istemiş ve yapmışlar.
Peki, neden kız ailesi şikayetçı?
Neden sadece erkek çocuk tutuklu?
Aile de şaşkın, hukuk da şaşkın, devlet de şaşkın, eğitim dünden şaşkın…
Alın size aynı gazetenin bir gün önce verdiği başka bir haber:
“Küçük yaştaki kıza cinsel taciz iddiası.”
“Sakarya’nın Hendek ilçesinde kızının arkadaşına cinsel tacizde bulunduğu ve ilişkiye zorladığı iddia edilen kişi tutuklandı.
Edinilen bilgiye göre, Hendek’e bağlı bir köyde teyzesinin yanında kalan ilköğretim okulu öğrencisi 14 yaşındaki S.T, kuzeni S.K’ye (25), kız arkadaşının babası ve aynı zamanda komşuları olan Mehmet H’nin (40), kendisini taciz ettiğini söyledi.
S.T, taciz görüntülerini kayıt etmek için S.K’den cep telefonunu aldı. Arkadaşını görmek için eve oturmaya giden S.T, yalnız kaldığı sırada, Mehmet H’nin tacizine uğradı. S.T, Mehmet H’nin kendisine yaptığı tacizi cep telefonuna kaydetti. Görüntüleri gören S.K, durumu annesi G.K’ye iletti. Bunun üzerine G.K, Mehmet H. hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu.”
Evet, o gazeteyi okursanız, mübalağasız söylüyorum, her gün böyle bir habere rastlarsınız.
Hala saf saf soracak mısınız, “Türkiye nereye gidiyor?” diye?
Türkiye Cehenneme gidiyor, eğer tuttuğu bu inkar yolundan dönmez, yaşadığı “İnançta Kirlenme”den arınmazsa.