İhtiraslarımızı tetikleyen üç unsur
İnsanın kin, nefret ve haset duygusunu tetikleyen üç unsur vardır. Para, sevgi ve mevkii. İnsanoğlu sahip olduğu bu üç unsura diğerlerini ortak etmek istemez. Böyle durumlarda akla hayale gelmedik tepkiler verebilir hatta en yakınını dahi gözden çıkarabilir. Bir soluk sevgi, birkaç kuruş para ve küçük mevkiiler uğruna kardeş kardeşi, arkadaş arkadaşı dost dostu tanımaz hale gelir. Sevgi nefrete dönüşür, kardeşlik hasımlığa çevrilir.
Bahçede birlikte eğlenen iki köpeği işaret ederek bak ne güzel anlaşıyorlar dendiğinde Mevlana, “Hele bir kemik atın nasıl da birbirlerine hasım kesilirler” diye karşılık vermiştir. Dostluklarına gıpta ile baktığımız birçok kişi, aralarındaki bağa hayranlık beslediğimiz kardeşler küçük meblağlar ve mevkiiler nedeniyle birbirlerine kin ve nefret besler hale gelmişlerdir. Kabil’in Habil’e nefretinin nedeni sevginin paylaşılmak istenmemesiydi.
Kardeşiniz sizin en yakınınız, sırdaşınız ve müştereklerinizle bütünleştirdiğiniz kişidir. Onunla aynı havayı solumuş, aynı anadan doğmuş, aynı memeden süt almış, aynı sofraya oturmuş, birlikte hüzünlenmiş, birlikte sevinmişsinizdir. Fakat vakit geçer ve günün birinde miras kavgası ile birbirinize düşer ve karşı karşıya gelmek dahi istemezsiniz. Yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen kardeşinizle aranıza demirden zırhlar örülür ve yollarınızı ayırırsınız. Oysa inandığımız din hiçbir konuda boşluk bırakmamış, mirasın nasıl ve ne şekilde taksim edilmesi ve kardeşler arası ilişkilerin hangi ilkeler ekseninde devam etmesi gerektiğini açıklamıştır. Fakat başta da dediğim gibi insanoğlu para, mevki ve sevgiyi en yakınlarıyla dahi paylaşmak istemiyor.
Dava arkadaşımdır, asla vefasızlık göstermez, yanlış yapmaz dediğiniz mümin kardeşinizle gün olur küçük menfaatler uğruna yollarınızı ayırırsınız. Ve arkanıza dönüp baktığınızda daha evvel asla olmaz dediğiniz her şeyi makam sarhoşluğuna yakalanan bu kişinin sergilediğini görür ve şaşkın vaziyette başınızı yere eğersiniz.
Sevginin bölündüğünü düşünen büyük kardeş diğerine zarar vermeye ve onu anneden uzaklaştırmaya çalışır. İki kardeşin kavgası anne-baba tarafından uzlaştırılıp sevginin paylaşımı noktasında bir mutabakata varılmazsa çocuklar erişkinler dünyasına katıldıklarında sevgiyi paylaşmamak için birbirlerine zarar vermeye devam ederler. Bu kimi zaman eş olur kimi zaman kardeş olur kimi zaman arkadaş olur. Kişi sevgiye ortaklığı olan diğer kimselere karşı husumet besleyerek onları kendinden uzaklaştırmaya başlar.
İnsanoğlu sevgi, makam ve para için diğerleri ile çatışmaya düşüyor ve her şeyi tekeline almak istiyor. Oysa rızkın da, sevginin de gerçek sahibi Allah’tır. Allah’ın bahşettiği imkânları diğerleriyle paylaşmak bir kayıp değil aksine kazançtır. İnsanoğlu sahip olduğu imkânları ötekilerle paylaşarak kemalat yolculuğunda ilerleyebilir. Bu bir gerçek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.