Gece Uyku Ve İbadet
“Kur’an ve sünnetin üzerinde en fazla önemle durduğu amel, gece ibadetidir.” Demiştik bir önceki yazımızda. İslam’a göre gece, güneş batınca başlar. O yüzden akşamla gündüz tutulan oruç ibadeti biter. Fecir, gece ile gündüz arasında bir sabah namazı ibadeti aktidir. Güneşin doğuşuyla da malum gündüz başlar.
Araplarda, dolayısyla Kur’an ve sünnette gündüze “nehar”, gecye “leyl” denir. İkisine birden “yevm” denir. “Yevm” bazen gündüz için de kullanılır. Mesela “Amelü’l Yevmi ve’l Leyleti” şeklinde gündüz ve gecenin amel ve ibadetlerini toplayan eserler vardır. İmam Naseî’nin olanı Türkçemize çevrilmiştir.
* * *
O zaman biz akşam, yatsı ve sabah namazlarını gece vaktinde kılıyoruz demektir. Bu ibadetleri, özellikle de yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılanların geceyi bütünüyle ibadetli geçirmiş gibi sevap alacakları müjdelenmiştir.
Bu müjdeye, abdestli yatmak ve bakara suresinin son iki ayeti olan ve “amenerresulü” diye bilinen ayetleri okumayı da dâhil edebiliriz hadislere göre.
Yani bu sayılanlar, gecenin kapkara geçmesini önler, “Allah için geceleme” amelinden bizi az çok müstefit eder. Bu büyük bir mutluluktur.
Ama öteden beri “gece ibadeti” deyince, hep teheccüd akla gelir. Bu ise uyuduktan sonra, uyku lezzetini bir yerde kesip, ibadete kalkmaktır. Bunun da en değerli zamanı, “seher” vaktidir. Allah o saatlerde ibadet zikir ve istiğfarda olanları çok seviyor, övüyor ve ödüllendiriyor.
Geceyi abdest, namaz, dua, zikir, Kur’an okuma, ilim gibi ibadetlerle geçiren bir insanın elde ettiği kalbi nurlanma, hiç şüphesiz onun gündüzünü de aydınlatarak her türlü kötülüklere karşı bir kalkan gibi onu koruma altına alacaktır.
* * *
Şüphesiz ki bunu değerli kılan, nefsin uykuyu sevmesi ve ibadet için yataktan kalkarak abdest alıp namaz ve zikre durmanın oma ağır gelmesidir. Alışanlara ve tadını alanlara kolay gelse de cidden bu zor gelmektedir. Bu zorluğun en az yarısı psikolojiktir, ama bunu kime anlatacağınız önemli!
Malum uyku büyük bir nimet ve ihtiyaçtır. İnsan uyku ile dinlenir. Yorgunluklar, sıkıntılar ve streslerle bunalan kalp uyuyarak istirahat eder. Sükûnete erer. Gündüz üzerinde bir sürü yazılar yazılan, karalamalar yapılan, problemler çözülen beyin tahtası, uyku ile silinir ve tertemiz hale gelir.
Ama asıl soru, “ne kadar uyku?” sorusudur.
* * *
Uykunun miktarı hakkında birçok söz söylenmiştir. Genellikle bir günün üçte biri olan sekiz saat üzerinde durulur.
Mevsimlere göre gece ve gündüzün zamanı değişse de, bunun bir kısmı gündüze alınarak, “kaylule” sünnetiyle gece uykusu ayarlanabilir.
Şüphesiz kuvvetli bir irade, sağlam bir niyet, disiplinli bir hayat ile uyku saatlerinin çok daha azaltılması mümkündür. Ruhun kuvvetlendirilmesi ile bu iradeye dayalı azaltma alışkanlık haline gelirse, bir zararı da söz konusu değildir.
* * *
Netice itibariyle yaptığı güzel işler ve ibadetler ile gündüz hayatı da böyle ibadetlerle nurlanmış ve korunmuş geçen bir insan, haliyle bundan zevk alacağına ve mutlu olacağına göre, gece ibadetine daha rahat kalkacaktır. Böyle bir devr-i daim, onun her anını değerlendirmesine vesile olarak aziz ömrünü hayır ve bereketlerle dolduracaktır.
Bu bahtiyar ve aydın insan, böyle bir ömürle ilahi huzura çıkarak yüz akıyla Rabbine kavuştuğunda, şüphesiz gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akla hayale gelmeyen nimetlerle, ihsanlarla, ikramlarla müjdelenecek, sevindirilecektir.
Ne mutlu o bahtiyarlara!
Bizlere ve mazlum ümmete dua etmeyi bir vecibe bildiklerini biliyor, biz de onlara teşekkür ve dualarımızı sunuyoruz.