Belli Başlı Faziletler
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz denilmiştir. İnsanın eksikliklerini, noksanlarını bilmesi büyük fazilettir.
Aslında faziletli olduğu halde, faziletli olduğunu kabul etmemek. (Bunu riya ile yaparsa rezil bir münafık olur.)
İyi taraflarıyla gururlanıp kibirlenip nefsine pay çıkartıp övünmemek. Resulullah Efendimiz (Salât ve selam olsun ona) “Ben Âdem oğullarının Seyyidiyim” buyurmuşlar ve hemen ilave etmişler, “Bunu fahr etmek, övünmek için söylemiyorum.”
Merhum Muallim Mahir İz hoca, tek geçim kaynağı olan maaşını alınca, hemen kırkta birini zekât ve sadaka olarak dağıtırdı. Fazilet...
Mânevî derecesi çok yüksek de olsa mütevazı olmak.
Kötülüğü iyilikle savmak. (Bu konuda ayet vardır.)
Kendisine yetecek derecede akaid, ilmihal, ahlak bilgilerine sahip olmak.
Bildikleri ile âmil olmak.
Bulduğu vakit infak etmek, bulmadığı zaman sabr ve şükr etmek.
Havf ile reca beyninde (Korku ile ümit arasında) bulunmak.
Allahtan sabr ve namaz ile yardım istemek.
Büyüklere hürmet etmek, küçüklere şefkatli merhametli olmak.
Kötülükle çok emr eden nefs-i emmaresini aklamamak, temize çıkartmamak.
Nefsi ile büyük cihad yapmak.
Rızaenlillahmuhlisenlillah, İman İslam Kur’an Sünnet Şeriat ve Ümmet hizmetleri yapmak. (Bu hizmetler ihlâsla yapılmazsa, içine riya karışırsa münafıklık olur ve kabul edilmez.)
Beş vakit namazı dosdoğru kılmak.
Şer’î bir özür yoksa farz namazları cemaatle kılmak. (Şeytanî özürler geçerli değildir.)
Zekatını Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde, temlik ederek hak eden hakikî şahıslara vermek.
Resulullah Efendimize (Salât ve selam olsun ona) biatli, itaatli, irtibatlı olmak.
Resulullahın vekilleri, vârisleri, halifeleri olan râsih ve muhlis ulemaya, fukahaya, mürşidlere, şeyhlere bağlı olmak, onları dinlemek, emir ve öğütlerini yerine getirmek.
Allah için emr-i maruf ve nehy-i münker yapmak. (Üç derecedir. Avamm için kalple, ulema ve ziyalılar için sözle kalemle, idareciler için fiil ile.)
Komşularının meleği olmak.
Müslüman ve salihülü’l-emr’e itaat etmek.
Kur’an-ı Kerimi re’y ve heva ile tefsir etmemek.
Kâfirlere benzememek.
Kur’an İslam yazısını iltizam ve tercih eylemek.
Sofrasında fakir bulundurmak.
Yalandan, gıybetten, iftiradan ve diğer bütün lisan afetlerinden uzak ve berî olmak.
Mütevekkil olmak, işlerini Allaha tefviz etmek.
Kanaatli olmak, her türlü israftan kaçınmak.
Mü’minleri sevmek, desteklemek, onlara acımak, yardım etmek. Doğuda bir Müslümanın ayağına diken batsa onun acısını yüreğinde hissetmek.
Kötülerin ıslahı için dua etmek.
Sırf Allah rızası için ihlâsla ilim öğrenmek, icazet alınca öğretmek. Para kazanmak, zengin olmak, dünyalık edinmek için, halk kendisine ne büyük âlim desin diye, makam mevki ikbal için ilim öğrenilmez. Böyleleri Cehennemliktir.
Müslümanların birleşmesini, tek bir Ümmet olmasını, ittihad-ı İslamı ihlâsla istemek, bunun için en uygun şekilde çalışmak. Bunu riyaset, emîr olmak için yaparsa münafık olur. İslam’da riyasete talib olmak haramdır. Matlub olsa, ehliyeti yok ise kabul etmek yine haramdır.
Kendisinde uhuvvet-i imaniye (iman kardeşliği) şuuru bulunmak.
Ümmetin, Müslümanların başında râşid, ehliyetli, sâlih, âbid, muktedir, muhlis, muslih bir İmam-ı Kebir (Önder) olmasını istemek, bunun için elinden geldiği kadar çalışmak.
Sadaka vermek. Bu sadakaları, sağ elinin verdiğini sol eli görmeyecek bilmeyecek şekilde gizlice vermek. Cenab-ı Hak görülmekle ilgili her şeyi görür ve bilir. Sadaka konusunda gösterişten, riyadan kaçmak.
Ticaret, iş, sanayi, üretim hayatında son derece dikkatli ve hassas olmak. Çalışanların, vazifelerini mükemmel yapmaları, çalıştıranların emirlerindeki personele âdil ve merhametli olmaları.
Çok büyük bir fazilet: Dünya işlerini, hizmetlerini, ibadetleri yapar olduğu halde âhirete dönük olmak.
Âhiret için azık toplayıp sağlığında oraya göndermek.
Kur’an-ı Kerimde “Bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu” buyruluyor. Din ve dünya işlerini bilenlere sormak, onlarla istişare etmek.
Çocuklarını, doktor mühendis hukukçu işletmeci yapmaktan önce; iyi Müslüman, iyi insan yapmaya çalışmak.
Hayvanları, bitkileri, çevreyi, doğayı korumak, onlara zarar vermemek.
Bir nehirden abdest alsa bile suyu israf etmemek.
İyilikleri Allahtan bilmek, yaptığı kötülükleri işlediği günahları kendi suçu olarak kabul etmek.
En geniş manasıyla âdil ve insaflı olmak.
Ashab-ı kirama, Ehl-i Beyte, Âl-i Muhammed’e (Radiyallahuanhümecmaîn) çok saygılı olmak, onları sevmek, onlara dil uzatmamak.
1400 yıl önce olmuş ihtilafların, fitnelerin ateşli külünü eşelememek, onların hesabını ve hükmünü Ahsenülhakimîn olan Allahü Teala hazretlerine bırakmak. İçyüzünü iyi bilmediği konularda savcılık hâkimlik cellâtlık yapmamak.
Suç zanlısı (üzerine suç atılan) kimse, müdafaasını yapmadan hüküm vermemek.
Allah için sevmek, Allah için buğz etmek.
(Daha nice faziletler var. Hepsini öğrenmek için İhyâ kitabını dikkatle okumalı.)
NOT: Yazılarımı okuyan gençler, bilmedikleri kelime ve terimleri internetteki lügatlerden öğrenmelidir. Bu adam bilinmeyen kelimeler kullanıyor denilmesin. Ahmet Cevdet Paşanın “Kaba Türkçe” dediği çok basit bir dil ile yazıyorum. Bilmemek ayıp değildir, öğrenmemek çok ayıptır.