İktidar Kadrolarını İyi Seçmeli 2
Ak Parti iktidarından yetmişli yıllardaki partizan uygulamaları beklemiyoruz elbette. İşi ehline vermesini bekliyoruz sadece. Lütfen, kimi nerede görevlendireceklerse iyi ölçüp biçsinler, titiz davransınlar.
Yani?
Yani, hala “cihat” kavramından ürken, Cahit Zarifoğlu’nu hasım bilerek çocuklara tavsiyeyi yasaklayan bürokratlar da istemiyoruz. Böyle adamların eğitimde etkin görevler alması, iktidar partisinin bindiği dalı kesmesi demektir.
* * *
Hala bir adam “cihat” kavramını anlamamışsa, onu öğretmen yapmak çocuklarımız adına tehlikelidir. Hele hele onu öğretmenlerin başına müdür yapmak cinayettir.
“Cihat” ile “vatana savunmasının”, “bağımsızlık” ve “kurtuluş savaşının”, “kahramanlığın” farkı ne?
Cihat inancı olmazsa, bunların hiç birisi olmaz!
Cihat olmazsa, ne kurtuluş savaşı anlaşılır, ne istiklal marşı!
Cihat olmazsa, mücahede anlaşılmazsa, ne edep kalır, ne terbiye!
* * *
Buna karşı çıkan bir Milli Eğitim Bakanlığı dün 28 Şubatta vardı. “Cihat” kavramı da yasaklanmıştı okullarda. Hala bu zihniyetin eli kolu iş başındaysa, bu iktidar oturup düşünsün, “bu ne biçim iktidarda olmaktır?” diye.
“Gözden kaçmış” denemez. Böyle bir şey olamaz. Kaçmamalı efendim.
“Diyelim oldu” bile denemez!
Neden mi?
Öyle bir hava estirilmeli ki, kimse böyle bir densizliğe cesaret edememeli. İçinden geçse de içinde kalmalı. Yoksa öyle makamlarda oturmamalı.
İmam Hatip Liseleri için çalışan bir derneğin başkanı bana acı acı dert yandı: “Hocam, bizi 28 Şubat gibi sıkıştırıyorlar. Her işi tam mevzuata göre istiyorlar. Tamam, yapacağız, ama denk yolda düzeltilir. İşin başında biraz esneklik, biraz tolerans, biraz müsamaha yok. Vallahi burnumuzu sıksan canımız çıkacak”.
Bu feryadı hükümet duymalı değil mi?
Milletvekilleri halk içinde dert dinlemek ve devleti denetlemek için dolaşmalı. Yoksa düğün dernek kovalamak, iş yeri açılışlarında nutuk atmak, cenazelerde boy göstermek için değil…
* * *
Bir de bunun tam aksi durumlar var.
Partinin tuttuğu işler için herkesten alkış beklemek, memurları, öğrencileri oralara doldurmak, tezahürat ve nümayişlere katılmalarını sağlamak marifet değil.
Bir okula müdür atanacaksa, eğitim için ne yaptığına bakmalı. Parti için ne yaptığına değil. Okullar dertsiz davasız insanların eline terk edilmemeli. Suya sabuna dokunmayan, risk almayan, dava heyecanı duymayan, eyyamcılara, sesi dalkavukluk ve yağcılıkla güzelleşmiş eyyam dümbeleklerine teslim edilmemeli.
Adamı idareci atamışsınız. Korkak, iş yapmaz, faaliyetten kaçar, sen bir şey yapmak istersin, “fitne çıkar” diye kabul etmez, ama muhalifler bir şey yapmak isterse, yine “fitne çıkmasın, izin verelim” der.
Maalesef her zaman da böyleleri destek bulur, işlerini yürütür. Dava sahibi, şuurlu insanlar hep elleri böğründe üzülür dururlar.
Ne kadar acı, oyu bunlar toplar, sefayı başkaları sürer. Davul bunların boynunda, tokmak muhaliflerin elindedir. “Dava adamı dünyaya değer vermez” diyen açıkgözlere deriz: “Dünyaya değer vermemek başka, dünyada değersiz olmak başkadır. Çocuk mu kandırıyorsunuz?”
Biz maalesef hep böyle gördük bugüne kadar. Sağcı veya solcu iktidarlardan şuurlu Müslümanlar hep mahrumiyet gördü. Zaten onlara dalkavukluğa tenezzül etmedikleri için bir şey de beklemediler.
Ama bari bu iktidarda böyle olmasın istiyoruz. Bunu Recep Tayyip Erdoğan’a bakarak böyle söylüyoruz. Ama illerdeki yapılanmalara bakarsak yine “eyvah” diyoruz, “bahtımıza yine üzülmek düşüyor.”
* * *
Elbette dün ile bugün arasında dağlar kadar fark var. Fakat aslan gibi kükremek varken, kedi gibi miyavlamak niye?
Yol müsait, araba müsait, 90 km. hız imkânı varken, kırk – elli ile yol almak, tavşan gibi zıplayarak gitmek varken kaplumbağa gibi sürünmek zaman israfıdır.
Açıkça söylüyorum; Reisin ekibine bu yakışmaz.
Ama sorun da burada zaten. Reis yol gösteriyor, çalışıyor, yönlendiriyor. Lakin aşağıdaki ekip bir alkışla savuşturuyor, sonra bildiğini okuyor. Bu nereye kadar böyle gider? Halk bunun farkında değil mi sanıyorsunuz?
* * *
Reise dua ediyorum. Allah Teâlâ onu yalnızlıktan kurtarsın. Kol kanat versin. Ulu dallar versin de eli kolu ufku kaplasın. “Kaht-ı rical” gibi bir umumi beladan onu kurtarsın. Ona, kendine layık kadrolar ihsan etsin.
Ona dua ediyorum gibi gözükse de aslında kendime ve ümmetime dua ediyorum. Allah Teâlâ kabul buyursun!