Kur’an-ı Kerim Allah kelamıdır
Önce Amerikalı anne Müslüman oldu, dört yıl sonra oğlu Müslüman oldu.
Bir gün bizim evde yemek yedikten sonra, “Ak akça kara gün içindir” atasözünü bir kağıda yazdıktan sonra oğluna göstermeden annenin eline verdim ve bu atasözünü İngilizceye terceme etmesini rica ettim.
Tercemeyi yazılı olarak bana verince o İngilizce tercemesini oğlunun Türkçe’yeterceme etmesini istedim.
Atasözünün İngilizce karşılığı olan “whitemoney is forblackdays” tercemecisini oğlu “Beyaz para kara günler içindir” diye terceme etti. Atasözümüzdeki “Ak” kelimesi için Hüseyin Kazım Kadri’nin “Türk Lügatı” isimli dev eserine baktım, “Ak: beyaz, pak, temiz, günahsız… manalarına gelir” diyor.
“Akça” kelimesi için M. Zeki Pakalın’ın “Osmanlı Tarih Deyimleri Ve Terimleri Sözlüğü” isimli eserinde, “Akça: vaktiyle tedavül eden gümüş paranın adıydı” dedikten sonra gümüş paranın tarihine ve tanıtımına geçer.
“Ak akça kara gün içindir” atasözünün içinde Osmanlı parasının tarihi, Osmanlı’nın para politikası, paranın, ananın ak sütü gibi helal ve günahsız olması gerektiği, öyle ana sütü gibi helal, beyaz bir paranın karanlık günlerde insana ışık olacağı anlatılır. Sonra “Ak” ile “Akça” kelimeleri arasındaki söz ve mana uyumu terceme edilemez. İslami hizmetleriyle öne çıkan bir vakfımızın yetkilisi, bir sempozyum sonunda konuşulanların kısa özetini konuşmacılardan istedik ve Türkçe, Arapça ve İngilizce tercemesini yayınlamaya karar verdik.
Arapça tercemesini Arap dili ve edebiyatı hocası bir mülteciye verdik.
Arapçası iyi ama Kur’an bilgisi sıfırmış.
Metinde geçen Türkçe ayet meallerini, kendi diliyle Arapça’yaterceme etmiş. Ayetin kendisiyle uzaktan yakından alakası yoktu dedi bana. Beyrut’ta Arap asıllı Hıristiyanlardan Arap dili ve edebiyatı üzerine çok kaliteli eserler yazanlar oldu. Onlardan birine İngilizce Kur’an mealini, Arapça’yaterceme etmesini isteseniz o kabul etmez.
Hadi para hırsıyla terceme etse, ortaya Kur’an çıkmaz. Gerçi edebiyat bilgisine sahip birinin böyle bir tercemeye başlaması onun ilim adamı olmadığını ortaya koyar ve o da zaten kabul etmez. “Benim tercememi isteyeceğinize Kur’an’ın aslını okuyun” der. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’inde: “Şüphesiz o (Kur’ân), değerli bir elçinin sözüdür.
O bir şair sözü değildir. Ne kadar da az iman ediyorsunuz!
Sihirbaz sözü de değildir. Ne az düşünüyorsunuz. Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
Eğer (Peygamber kendine ait) bazı sözleri bize isnad etseydi.
Elbette onun sağ elinden yakalardık.
Sonra onun can damarını keserdik.
Sizden hiçbiriniz ona engel olamazdı.
Şüphesiz Kur’ân, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür.” (Hakka Suresi ayet 40-48)
Buyurarak Sevgili Peygamberimizin dilinden bize duyurulduğunu ama aslının, söz, nazm ve mananın, Rabbimize ait olduğunu, Sevgili Peygamberimizin kendine ait bir tek sözü Allah cellecelalühün sözü olarak söyleyemediğini haber verir. Tekvir Suresi’nde aynı ayet, Cebrail için söylenmiş: “Şüphesiz o değerli bir elçinin (getirdiği)sözüdür. Kuvvetli, arşın sahibi yanında yüksek bir mevki sahibidir. Orada itaat edilen ve güvenilendir.” Tekvir Suresi ayet 81/19)
Kur’an-ı Kerim’in söz ve manası, kelimelerin nazmı, yani inci gibi dizimi ve her asrın ihtiyacı olan manayı o kelimelere yükleme Rabbimize aittir. “Şüphesiz o (Kur’ân), değerli bir elçinin sözüdür” ayeti Kur’an’da iki defa geçmektedir. Birinde Sevgili Peygamberimize sallallahü aleyhi ve selleme işaret vardır, ikincisinde Cebrail aleyhisselama işaret vardır.
Cebrail aracılığıyla Sevgili Peygamberimize, ondan da ashab-ı kirama ve onlardan da bize kadar gelmiştir. Kur’an’ın sözleri Peygamberimize ait değildir. O, bize nakledendir.
Bunu bize Kur’an’ın kendisi söylediği gibi, Sevgili Peygamberimizin sözleri olan hadislerin üslubu ile, Kur’an üslubunun farklı olduğundan da anlıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.