Diyanet Özerk Olsa
Şu anda camiler laik, Kemalist, Batıcı rejimin kontrolünde. İmamları ve müezzinleri onlar seçtiriyor, Cuma hutbelerine, vaazlara onlar karışıyor, istemedikleri cami personelini onlar sürdürüyor.
Diyelim ki, Diyanet’e özerklik verildi; Başkan’ı Müslümanlar seçecek, devlet doğrudan doğruya din işlerine karışmayacak, kabinede “Diyanet’ten sorumlu bir devlet bakanı” bulunmayacak.
Acaba bu özerklik bir işe yarar mı?
Maalesef Türkiye Müslümanları ülkede terör estiren derin sistem mi dersiniz, derin düzen mi, yoksa derin rejim mi, ne derseniz deyin işte o heyûlânın entrikaları yüzünden paramparça olmuştur.
Ümmet şuuru ve birliği yıkılmış, cemaatçilik asabiyeti kökleşmiştir.
Müslümanlar ocu, bucu, şucu diye, irili ufaklı bin hizbe, fırkaya, gruba, kliğe bölünüp parçalanmıştır. Bunların arasına anlaşmazlık, kin tohumları ekilmiştir.
Müslümanlar arasındaki sevgi, muhabbet, meveddet, hoşgörü, tesanüd, ittihad, işbirliği berhava edilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanı’nın seçimi halka bırakılsa birtakım büyük cemaatlerin kendi aralarında anlaşıp bu makama en uygun, en layık, en ehliyetli hocayı bulup seçmeleri acaba mümkün olacak mıdır?
Vilayet ve kaza (ilçe) müftüleri de bu usulle seçilebilecek midir? Yani en ehliyetli, en layık, en bilgili, en faziletli müftüler.
Maalesef şu anda Türkiye’de din işlerine, içimize soktukları ajanlar, casuslar, yetiştirilmiş ehlî kimseler ile CIA, MOSSAD ve diğer yabancı güçler de karışmaktadır.
Diyanet özerk olsa, Başkanını halk seçecek olsa Avrupa Birliği, ABD, Vatikan Haçlıları, Evangelist Haçlılar, Siyonistler, Masonlar ve diğer malum ve mahutlar; Dinlerarası Diyaloğa taraftar birini seçtirmek için kolları sıvayacaklar, bu uğurda büyük paralar harcayacaklardır.
Türkiye’de gün gelecek, Diyanet özerkleştirilecek, Başkanını Müslümanlar seçecektir. İmanlı halkımızın bu gelişmeye hazırlanması gerekir.
Nasıl bir Diyanet Başkanı?
1. Sahih itikadlı olacaktır. Oryantalist kafalı, sapık fırkalara ve cereyanlara mensup olmayan veya onlara sempati beslemeyen biri.
2. Halkın ezici çoğunluğu Ehl-i Sünnet mezhebinde olduğuna göre sünnî olacaktır.
3. Yüksek din tahsili yapmış ve icazet almış olacaktır.
4. Tarikat ve tasavvuf tarafı olacaktır.
5. Reformcu olmayacaktır. Dinde değişiklik, yenilik, tenzilat istemeyecek, ödün vermeyecektir.
6. İslâm ahlâkı ile ahlâklı ve faziletli olacaktır.
7. Hanımı ve kızları tam tesettürlü (yarı tesettürlü değil) olacaktır.
8. Şucu veya bucu olmayacak, bütün parçaların ve çeşitliliklerin üzerinde olacak, Ümmet’in tamamını kucaklayacak bir zihniyete sahip olacaktır.
9. Arapça ve İngilizce kitap yazacak, irticalen konuşma yapacak derecede bu iki dili bilecektir.
10. Sadece dindarlara değil, bütün halka örnek olacaktır. Dinsizler bile ona hürmet edecekler, benimseyeceklerdir.
Şu anda Türkiye’mizde bu şartlara sahip kaç “Hür Diyanet başkanı” adayı bulunmaktadır?
Zeyrek Camii Restorasyonu Dolayısıyla Kadir Topbaş’a Teşekkür
ESKİ adıyla Bizans’ın eski Pantokrator kilisesi, İslâm mâbedi olarak Zeyrek Camii yıllardan beri harabe halindedir. Dört duvarı ve kubbeleri var, içinde namaz kılınıyor ama gerçekten yüz kızartıcı bir ihmalin, ilgisizliğin, bakımsızlığın, hattâ hıyanetin kurbanıdır. Geçtiğimiz yıllarda bu cami hakkında hayli yazı yazmış, sorumluları vazifelerini yapmaya davet etmiştim.
Evvelki hafta Cuma namazı kılmak için adıgeçen camiye gittiğimde tamirat (restorasyon) yapılacağını yazan levhayı memnuniyetle okudum. Bu işi yüklenen şirket, şantiye ve idare binasını da kurmuş bulunuyor.
Zeyrek Camii restorasyonunun masraflarını üzerine alan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ve değerli Başkanı Kadir Topbaş beyefendiyi tebrik ediyor, tamirata en kısa zamanda başlanılmasını ve yine en kısa zamanda bitirilmesini temenni ve ümit ediyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bundan birkaç yıl evvel, yine eski bir Bizans kilisesi iken camiye çevrilmiş olan Küçükayasofya’yı güzel bir şekilde restore ettirmişti. Sabık Belediye Başkanı Müfit Gürtuna’ya bu kadirşinaslığından dolayı teşekkür ederim.
Aslında bu gibi hizmetleri Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yapması lazımdır ama bazı sebepler yüzünden yapamıyor, yapmıyor, yaptırılmıyor.
Zeyrek Camii’nin dış duvarları ve kubbeleri yıllardan beri ABD’deki İllinois Üniversitesi’nin önderliğinde restore ediliyordu ama cami olarak kullanılan iç kısmına bir çivi bile çakılmıyor, çaktırılmıyordu.
Zeyrek Camii’nin altındaki mahzenlerde Bizans’ın bazı imparatorlarının mezarlarının bulunduğunu duymuştum. Ben bir Müslüman olarak bu mezarların muhafazası taraftarıyım. Maalesef Küçükayasofya Camii tamir edilirken, zemininde bulunanBizans mezarları açılmış ve içlerinden çıkan kemikler Arkeoloji müzesine kaldırılmıştır.
Şu anda Zeyrek Camii’nin üçte biri ibadete açıktır. Üçte ikisi kapalı tutulmaktadır. İleride, restorasyon bittikten sonra caminin tamamı ibadete açılmalıdır. Yahut, o üçte iki kısımda bir İslâm KültürMerkezi kurulmalıdır.
Müslümanların kültürü, himmeti, mürüvveti bu hayırlı işi gerçekleştirmek için yeterli olacak mıdır?
Son birkaç yıl zarfında İstanbul suriçi tarihî bölgesindeki bazı cami arsalarının üzerine apartman yapılması için ruhsat verilmiştir. Bu bir faciadır... Bu ruhsatları veren, camilerin vakıf arazilerine mülk yaptıran belediyecileri Allah’a havale ediyorum.