Sorun nereden kaynaklanıyor?
Son günlerde “asla olmaz” diyebileceğimiz patolojik hadiselerin yekününü barındıran bir aileye şahit olduk. Zihinlerimize gayri ahlaki davranışları ile kazınan “Palu Ailesi” çocuklarımızla ilgili kaygılarımızı bir kat daha artırdı ve güven duygumuzu yerle bir etti. Babaannem ziyaretine gittiğimizde, “Allah karşınıza helal süt emmiş insanı çıkarsın” diye dua eder ve bu duasını her seferinde yinelerdi. O zamanlar babaannemin bu ifadesi ile neyi kast ettiğini anlayamaz ve geçiştirirdim. Ama zaman geçtikçe insan büyük ebeveynlerimizin o veciz sözlerinin ne kadar önemli olduğunu anlıyor.
Düşünün… Her şey yolunda gidiyor dediğiniz bir anda biri geliyor ve evlilik çağına gelmiş kızınıza talip oluyor. Bakıyorsunuz, düşünüyorsunuz, ölçüp tartıyorsunuz ve söz konusu kişinin ifadelerine itimat edip onu aileye kabul ediyorsunuz. Fakat bu kişinin hanenize girmesi ile birlikte eviniz cehenneme dönüyor. Yaşadığınız mekan cinayet, hırsızlık, gasp, şiddet, işkence gibi bütün patolojik davranışların sergilendiği bir korku filmini andırmaya başlıyor. Sonra ailenizin bütün fertleri bu adama mürit olup, istikametten tamamen sapıyor, gerçeği göremez, duyamaz, bilemez hale geliyor ve adeta robotlaşıyorlar… Ensest ilişkiler, şiddet, tecavüz, hırsızlık, gasp… Hanenin fertleri daha evvel tasvip etmedikleri hal ve hareketleri savunmaya ve meşru görmeye başlıyorlar.
Ruh ve duygu dünyamıza derin bir yara açan kriminal aile iki ayrı kategoride değerlendirilmelidir: Birincisi halkımızın mistik durumlara karşı kontrolsüz şekilde ilgi göstermesi ve iradedışı davranışlara meyletmesi sorunu. Bir meczup çıkıp, olağanüstü kerametler gösterdiğini, kendisine rüyasında yüksek makam mevki verildiğini söylemiş olsa eminim ki, halkımızın büyük çoğunluğu bu ifadelerin İslam’la örtüşüp örtüşmediğine bakmaksızın teslim olacaklardır.
İkinci kategoride ise yaşadıkları hak ihlalleri konusunda beklentilerine ulaşamayan insanlarımızın bir TV kanalına ulaşarak yardım istemeleri meselesi var. Ne yazık ki, daha evvel ilgili mercilere durumunu birçok kere izah ettikleri halde destek göremeyen insanlarımız aynı sorunu medya üzerinden dile getirdiklerinde hukuki mercilerin olayı bütün ayrıntıları ile irdelediklerini ve canilere hak ettikleri cezayı müeyyideyi uyguladıklarını görüyoruz. Söz konusu ailenin sorunlarını gündeme taşıyan TV kanalı ve programın sunucusunun toplumun ruh sağlığını etkileyecek görüntülere yer vermesi insan olarak hepimizde rahatsızlık uyandırabilir. Ekranlara yansıyan negatif görüntülerin getirdiği tahribatlar konusunda elbette mutabıkız ancak ne yazık ki ülkemizde medya bir güç olarak görüldüğünden insanlar sorunlarını ancak buraya ulaşarak çözebiliyorlar. Eğer öyle olmasaydı daha evvel defalarca sorgulanan, cezaevinde kalıp çıkan suç makinesi damat Tuncer Ustael serbest bırakılıp çocuklarımız için risk oluşturmaya devam edemezdi. Eğer öyle olmasaydı, yakınları katledilen, kaçırılan, gasp edilen insanlar ilgili mercilere gittiklerinde sorunlarına çözüm bulur ve bir TV kanalına gidip yardım istemeye ihtiyaç duymazlar.
Yakınları katledilen, kaçırılan, gasp edilen kişiler TV kanallarına ihtiyaç duymadan haklarını alabilmiş olsalardı suçlular bu kadar cesaret bulabilirler miydi? Sanmam… Bizler toplumun ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyecek görüntülere yer verilmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. Fakat hak ihlaline uğrayan kişilerin hukuki haklarını elde edememelerini ve bunun için bir itici güce ihtiyaç duymalarını da aynı şekilde kabul edemiyoruz. Bu nedenle sorunlarına çözüm arayan kişilerden ve bu kişilere fırsat veren medya kuruluşlarından önce hukukun işlerliğini ve hak ihlallerinin ne kadar sonuca ulaşabildiğini tartışmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.