Sistem İnsanı Mahvetti
Hayır, hayır ve asla, İslam olmadan insan ve erdem olmaz!
İnsanı ahlaklı, faziletli, hak ve sorumluluklarını bilen, kendine ve topluma faydalı kılan, zararı, zulmü, fesadı ve cinayetleri önleyen ancak Allah Teâlâ’ya ve ahiret gününe iman ile O’nun aziz dini İslam’ı bilip yaşamaktır.
Evet, Allah Teâlâ insanı mükerrem, saygın yaratmış, değer vermiş ve yüceltmiştir. Onu “ellerimle yarattım” diyerek özel kılmış, ruhundan üfleyerek değer katmış, ilk atasına melekleri saygı ve sevgi ifadesi olarak secde ettirmişti.
Bu saygınlığın şartı imandır. Yoksa insan, diğer canlı türlerinin de altında aşağılık bir varlığa dönüşebilir.
Nasıl mı?
Allah Teâlâ’yı unutarak. Onu dünyada da ahirette de mutlu kılacak kanunları sunan dini dışlayarak.
* * *
Cesaret gösterin, sorunun adını doğru koyun ve tedaviyi saptırmadan yapın. Bu sistem kurulduğu gün, dini dışladı. Onu hayattan kovdu. Onu bir vicdan işi saydı ve vicdanın karanlık dehlizlerinde küflenmesini, asla gün ışığına çıkarak bireysel ve sosyal hayatta görülmesini istemedi.
Bilinmeyen, öğretilmeyen ve yaşanmayan bir din nasıl yaşardı?
Zaten yaşasın istemiyorlardı. Zaten materyalist ve pozitivist idiler. Din, bir hurafe idi.
Sonuç; insanımız mahvoldu!
* * *
Sistemin anlayışı bu olunca, buna göre bir insan tipi yetiştirmeyi amaçlayan Milli Eğitimin amacı ne olurdu?
Okula giren her öğrenciyi dinden soğutmak, dine düşman kılmak, dinsizleştirmek. Bunu gören Akif o zaman şöyle haykırmıştı:
İlmi yuttursa hayır yok bu musibetlerden
Bırakın oğlumu, câhilliğe râzıyım ben!”
Nitekim mekteplerin hali bu olunca, veliler çocuklarını okula yazdırmak istemediler. Yazdıranlar da sonradan pişman oldular. Bizim köyden ilk okuyanın babası şöyle demişti: “Elimizle oğlumuzu gavur etmişiz!”
* * *
Şimdi Cumhuriyetin ilk yıllarını kimileri “asrısaadet” sanıyor. Ne münasebet, o zamanlar en koyu “asrıcahiliyyettir”. Yaşanan kopkoyu bir cehalet ve zulümdür. Bırakın o yılları, 1970 li yıllarda, bir organize işinde sorumlu olduğum için bir arkadaşımla polis binasına alınınca, girdirildiğimiz odanın kapısına “Buraya Allah giremez” yazılmıştı. Sonra öğretmen oldum, bu sefer labaratuarda ders yapan öğretmenler “Buraya Allah giremez” diyorlardı.
Bunları neden mi yazıyorum?
Hemen söyleyeyim!
* * *
Şöyle bir haber sitesine bakınız. Mesela ben Habervaktim’e baktım. İşte aynı anda okuduğum haberlerin bir kaçı:
* Ankara'da 16 yaşındaki kız babasını bıçaklayarak öldürdü. Ankara'da Berfin Ö. (16) ailevi problemler nedeniyle tartıştığı babası İlhami Ö.'yü (55), boğazından bıçaklayarak öldürdü.
* Kepez ilçesi Habipler Mahallesi 5642 Sokak'ta oturan ve inşaatlarda boyacılık yapan 4 çocuk babası Ekrem Ergül, zihinsel engelli kızı H.E.'ye 6 yıl boyunca tecavüz etti. 2008 yılında babasından hamile kalarak düşük yapan H.E.'nin, bu tecavüzlerden 2012 ve 2014 yılında doğan biri erkek 2 bebeği ise tenha bir bölgeye bırakılarak, ölüme terk edildi. Korkunç olay, bir komşunun polise ihbarıyla ortaya çıktı.
* Bu da benzer bir ülkede yatişen bir insan manzarası: Konya'da kendisine tokat attığını ileri sürdüğü Suriye uyruklu 8 aylık hamile yengesini bıçaklayarak öldüren Abdulbasid el Muhammed, tutuklu yargılandığı davada, 'gebe olduğu bilinen kadını öldürmek'ten ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Bu haberleri çoğaltabiliriz. Müge Anlı’nın programında bir kız, anasını kurtarmak için babasını nasıl öldürdüğünü anlatırken herkesi ağlattı.
İnsanımız iflas etmiştir. İnsanlığımız tükenmiştir. Sebebi gayet açıktır. Evet, bunlar bilinmeyen, öğretilmeyen, yaşanması yıllarca “irtica” sayılan aziz dinimiz İslam’ın yokluğundan yaşanmaktadır. Evet, sorun İslamsızlıktır.
Bu sistem hala bu milletin manevi açlığını müzik, spor, festival, yogo ile gidereceğini sanıyor. İşte insan yetiştiren Milli Eğitimin içler acısı hali pür melali…
* * *
Adını söylemeye dilleri varmıyor. Bizi bu hallere din düşmanlığı düşürdü. İslamsızlık bizi canavarlaştırdı.
Bunu gör artık ey muhafazakâr demokrat iktidar! Ne olur, bu da ekonomi kadar önemlidir, bir devrim de Milli Eğitim’de yap. Tamam, az çok yapılanlar var. Düne göre onlar da devrim sayılır. Ama görüyorsunuz ki yetmiyor. Öyleyse önce cesaretle sorunun adını koyunuz, sonra da yârim yamalak değil, tam bir tedaviye gidiniz.
Yoksa, işte görüyorsunuz, insanımız ölüyor!