“Kıyıcılık kanında var Avrupalının / Şiddet: Avrupa’nın tanrısı”
Yeni Zelanda’da câmide namaz kılan Müslümanları katleden Avrupa uyruklu câninin eylemini Avrupa’nın ideolojik, siyasî ve ruhî mânada şiddete meyilli oluşunda aramak lâzım.
Avrupa’nın katliamcı kimliğini bilmek elzemdir. Âmâ üstad Cemil Meriç’in sözüyle “O putperestler ülkesini merak edenler” medenî sanılan barbar ve psikopatlar diyarının gerçek yüzünü bilmiyorlar. Âmâ üstadın, “sosyal bir kuduz” dediği Avrupa düşüncelerini hülâsa ederek anlatalım:
AVRUPALININ DESTANLARI BİRER CİNAYET SALNÂMESİ
Avrupa’nın en insancı filozoflar dahi şiddete âşıktır. Şiddet, Avrupalının dinidir. Şiddet soyumuzun alınyazısıymış diyorlar Avrupalı filozoflar. İnsanları cezbeden medeniyet maskesi takmış Avrupa’nın ruhî kimliğinin en temelinde şiddet vardır. Kıyıcılık kanında var Avrupalının. Yunan, İskandinav veya Germen destanları birer cinayet salnâmesi. (Bu Ülke, s.163)
ÖLDÜRMEK MADDECİ AVRUPA’NIN ALINYAZISI
Avrupa, Makyavel'den beri kasideler okur şiddete. Hristiyanıyla, maddecisiyle, sosyalistiyle bir sara nöbeti içindedir. Ama şiddet, tarihin hiçbir döneminde çağımızdaki kadar yüceltilmemiştir. Avrupa’nın, yâni Batı’nın sözde irfanı bir cinayet kışkırtıcılığıdır. Mâverayla göbek bağını koparmış bir dünyanın insanı ya intihar eder ya da öldürür. Öldürmek, maddeci Avrupa’nın, yâni Batı’nın alın yazısı. Kendini ve daha da çok başkalarını öldürmek… (Bir Dünyanın Eşiğinde, s. 122)
Avrupa’nın mâzisinde şiddet ve anarşi var. Anarşizm ve şiddetin kaynağı Avrupa’dır. Avrupa insanı doğru yoldan uzaklaştı… Bir buçuk asırdır Avrupa’da ve Amerika’da olup bitenleri anlamak için Şeytan’ın gücüne inanmak lâzım. Gördüklerimizi Şeytan’ın işi diye vasıflandırmaktan başka çıkar yol yok. Mâvera inancını yıktı şeytan. İnsanları kibirlerinden yakaladı. Tanrı’dan ne farkımız var demeye başladılar. Ve Şeytan içimizde uyuklayan aşağılık insiyakları şahlandırdı: Hırs ve altın aşkı. Bu insiyakların doludizgin at koşturacakları bir iktisat düzeni ilham etti: Kapitalist ekonomi.
AVRUPA’NIN AYIRICI VASFI: ŞİDDET VE ÖLDÜRMEK…
Avrupa, yâni Batı budur işte! İnsandan iğreniyor Avrupalılar… Bir ana kucağı olan tabiat sonsuz bir mezbele. Şehirler kan deryası. Biz de temelleri çatırdayan bu yalancı, bu kâtil medeniyetin şuursuz bir taklitçisi olarak aynı ölüm karnavalına katılmış bulunuyoruz. (Bir Facianın Hikâyesi, s. 85)
Şiddet sloganları yönetiyor Avrupa’nın insanlarını. İdeolojiler yol gösteren birer harita değil, idrâke giydirilen deli gömlekleriydi. Avrupa, yâni Batı istekleri yerine gelmeyince sadece tehdit eder. Avrupa şiddete ve hileye dayanan medeniyet… Barbarlığın, yâni Avrupa’nın ayırıcı vasfı: şiddettir. Asırlardır medeniyet maskesi altında saldırıyor Müslümanlara. Şiddete dayanan medeniyetin ideolojisi kaba kuvvet ve öldürmektir. (a.g.e., s. 86)
Makinalaşan Avrupalı Janus’a benzeyen bir insan: Bir yüzü ile robot, bir yüzü ile manda! Reklâmın ve propagandanın biçimlendirdiği, Pavlov’un köpekleri gibi şartlı reflekslerle harekete geçen bu insan şiddete yöneliyor. (Kırk Ambar, s. 47)
CİNAYETLER KITASI AVRUPA
Tarih okuyanların bildiğini biz de söyleyelim: Kanında kıyıcılık olan Avrupalının başlattığı (Amerika da dâhil) Birinci Dünya Savaşı’nda 13 ila 15 milyon, İspanya iç savaşında 600 bin, 1914 öncesi sömürgeleri olan ülkelerde yaklaşık 1,5 milyon, İkinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık 6 milyon, 1945’ten 2000 yılına kadar yaklaşık 41 milyon insan ölüyor.
Fransa, İngiltere, Almanya gibi Avrupa ülkeleri 19. asrın sonlarına doğru yer altı zenginliklerine göz koydukları Afrika kıtasında yaptıkları katliamlar yürek yakıcıdır. İblis’in bile ahlâkı kaldırmaz.
MERHAMETSİZ AVRUPA MEDENİYETİ KANLA YAZILIYOR
Almanya soykırım ve katliamda başı çekiyor. 1890’da başlayıp 1904-1908 arasında hammadde ihtiyacını karşılamak için Afrika’da birçok toplumun yarıdan fazlasını katletti. 1933-45 yılları arasında büyük Alman İmparatorluğu’nu kurmak için diğer milletlerden 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında, fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırım yaptı.
Soykırımın mucidi Fransa’nın katliamlarla dolu mâzisini bilmeden barbar Avrupa’nın vahşi yüzünü bilemeyiz. 1830’da sömürge olarak işgal ettikleri Cezayir’de, Libya’da, Tunus’da, Fas’ta, Çad’da, Ruanda’da yaptığı Müslüman katliamlarının ah’ı göklerde inliyor hâlâ.
İtalyanların, Çöl Aslanı büyük dâva adamı Ömer Muhtar’ın ülkesi Libya’da 1911’den 1940’lı yılları arasında yaptıkları katliamlarda ve toplama kamplarında yüz binlerce Müslümanın öldürüldüğünü bilmeden, içimizdeki Avrupa hayranı nesillere Avrupa’nın vahşi yüzünü anlatamayız. Sözde medenî Avrupa’nın vahşet dolu, tüyler ürpertici tarihini ders kitapları yazmadığı için bilmiyor yeni nesiller.
“Kadife postallı” katliamcı İngiltere’nin Hindistan, Avusturalya, Kenya ve Ortadoğu’daki katliamları yüzlerce sayfada anlatılabilir ancak. Keza Avrupa’nın çocuğu olan sarı katil Amerikan’ın Japonya’da, Vietnam’da, Latin Amerika ülkelerinde ve en dehşetlisi Irak ve Ortadoğu’daki Müslüman katliamları yüreklerde hâlâ yangın gibi hissedildiği için istatistikî bilgi vermeye lüzün görmüyorum. Hollandalıların Endonezya’da ve Güney Afrika kıyılarındaki katliamları insanlığın yüzkarasıdır. Bu melun Avrupalı kavmin Sırpların Bosna’da Srebrenitsa soykırımına yardım etmesi hâlâ hafızlardadır.
Avrupa’da mezhep farklılığının milli kimliğe dönüşmesiyle başlayan katliamları anlatmaya gerek var mı? Katolikler, Protestanlar, Ortodokslar, yâni birbirini yiyen katiller güruhu… Hristiyan terörünün karşılıklı bombalarından sıra sıra kiliseler ve din adamları da nasibini alıyordu.
“AVRUPA’NIN ZÂDE-İ MELÂNETİ” OLANLAR
Hâsılı, asırlardır Müslüman düşmanlığı yatan şuur altı patladıkça katlediyor, yâni deşarj oluyor Avrupalılar. “Avrupa'nın zâde-i melâneti" olanlar, dosyalar dolusu şiddet ve katliam sabıkası olan medeniyet maskesi takmış câni Avrupa’ya ne diyecekler?
Bir yol ayrımında geldik. Bir tercihle karşı karşıyayız artık. Ya Avrupalı gibi “janus’a” benzeyen insan olacağız, ya da tabiata, nebatata, hayvanata, bütün insanlığa merhamet eden Müslüman olarak kalacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.