Yirmi Üç Önemli İslamî Kavram ve Değer
ŞERİAT: Kur’an’dan ve Sünnetten çıkartılmış hükümlerin tamamına verilen isim olup kutsaldır. Her Müslümanın Şeriata bağlı olması, ona sahip çıkması, onu koruması gerekir. Ben Müslümanım ama Şeriatı istemiyorum demek pek yaman bir çelişki olup, söyleyeni dinden çıkartır. Namaz oruç zekat gibi ibadetler ile ilgili hükümler hep Şeriatın içindedir. Şeriata bağlılık birey ve toplum olarak insanı yükseltir.
SÜNNET: Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) sahih hadîslerinden oluşur, Allah’ın Kitabının doğru olarak yorumlanmasına ışık tutar, Müslümanlar için doğru yaşama sistemini gösterir. Her Müslümanın Sünnet’e sımsıkı bağlı olması, onu yüceltmesi gerekir. Sünnet düşmanlığı küfre köprüdür.
ÜMMET: Bütün mü’minler tek bir Ümmettir. Buna Ümmet-i Muhammed denir. Ümmet-i Muhammed düşmanlığı yapmak küfre götürür. (Olumlu, ıslah edici, aydınlatıcı tenkitler ve uyarılar düşmanlık değildir.)
İMAMET: Ümmetin başında bulunan râşid, kâmil, âbid, muttaqi, âdil, mâruf ile emr ve münkerden nehy eden muhterem bir zat bulunmalı ve kendisine biat ve itaat edilmelidir. Resulullah Efendimiz “Zamanındaki İmam’a biat etmeden ölen kimse, sanki cahiliyet ölümüyle ölmüş olur” (Tirmizî) buyurmuştur.
FIKIH: Kur’an ve Sünnetten çıkartılan hükümlere fıkıh denir. Fıkıh bir bahr-i bîpayandır. Dünyada hiçbir ideolojinin, dinin, nizamın, sistemin veya düzenin İslam fıkhı gibi fıtrata ve insan boyutuna uygun (muvafık) yüksek ve kurtarıcı bir mevzuatı yoktur.
NAMAZ: İslam dininin, imandan sonra ikinci en büyük emridir. Beş vakit namaz eskidendi tarihseldir, şimdi gerekmez diyen veya hafife alan, namazla alay eden kişi Müslümanlıktan çıkar. Namaz dinin direğidir, onu yıkan dinini yıkmış olur. (Sahih hadîs.) Müslümanlar namazı yitirir ve şeytanî dünya şehvetlerine uyarlarsa helak olur.
İLMİHAL: Kadın erkek her Müslümanın bilmesi gereken din bilgileridir. Bunları öğrenmek farzdır. İlmihali küçümseyen, hafife alan kimse küfre yaklaşmış olur. Bilen alim kişiler, bilmeyen halka ilmihal okutmak ve öğretmekle vazifelidir. Bu vazifelerini hakkıyla yapmazlarsa vebal altında kalırlar.
TESETTÜR: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, tesettürün bütün Müslüman kadınlar için farz olduğunu gerekçeli şekilde ispat eden iki fetvası vardır. Bendeniz bunu yıllar önce küçük bir broşür halinde yayınlamıştım. Tesettür Kur’an’la, Sünnetle, icma ile farzdır ve münkiri dinden çıkar.
İHLAS: Allahü Tealanın ihlasla yapılmayan ibadetleri, hayırları, cihadı, ilmî hizmetleri kabul etmeyeceği konusunda Sahih-i Müslim’de hadis bulunmaktadır. İhlas ya yüzde yüz olur, yahut olmaz.
İSLAM AHLAKI: Dünyada çeşitli ahlak sistemleri vardır. Müslümanlar Kur’an’dan Sünnetten çıkarılmış İslam ahlak sistemine bağlıdır. Ahlak sistemleri içinde fıtrata ve bilgeliğe uygun, yüzde yüz doğru olan tek ahlak sistemi odur. Yalan söyleyen, iftira ve gıybet eden, dünya şehvetlerine uyan, haram yiyen, zulm eden, fitne fesat çıkartan, riba yiyen kimseler; dıştan dindar Müslüman ve sofu gibi görünseler de, İslam ahlakı ile ahlaklı olmadıkları için kötü Müslümanlardır.
TAQVA: Kur’an-ı Kerim’de mealen “Allah katında üstün olanlarınız en taqvalı olanlarınızdır” buyurulmaktadır.
ASHAB-I GÜZİN: Peygamberimizin ashabına, Muhacirlere Ensara, diğerlerine minnet borçluyuz. Onların hepsini sevmeli, menkabelerini öğrenmeli, ders ve ibret almalıyız. 1400 yıl önce olmuş üzücü hadiseler dolayısıyla onların bir kısmına düşmanlık etmemeliyiz, o hâdiselerin hesabını ve hükmünü Ahkemülhakimîn olan Allah’a bırakmalıyız.
EHL-İ BEYT-İ MUSTAFA: Onlar bizim baş tacımızdır. Onları benimsemeli ve sevmeli, örnek almalıyız.
SELEF-İ SÂLİHÎN: Onlar ilk üç kuşaktır. Ashab, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn. Hepsini sevmeliyiz. İslam dinini bu üç kuşak yüceltti ve dünyaya yaydı. Dini onlardan öğrenmeliyiz.
GERÇEK ULEMA: Onlar muhlis (ihlaslı), muslih (ıslah edici) rehberlerimizdir. Ücretlerini yaratıklardan istemezler, Yaratan’dan isterler. Onların nasihatlerini tutmalıyız, irşadlarına kulak vermeliyiz. Sahte ulemadan uzak durmalıyız.
KÂMİL MÜRŞİDLER: Onların sayısı kibrit-i ahmer gibi azdır ama hizmetleri ve himmetleri büyüktür. Onlar Şeriattan, dinin zahirinden kıl kadar ayrılmazlar.
HUBB-İ FİLLAH BUĞZ-İ FİLLAH: Allah için sevmek, Allah için buğz ve düşmanlık etmek.
AHD Ü MİSAK: İnsan, Allah ile ezelde ahd ü misak yapmış, “Ya Rabbi Sen elbette benim Rabbimsin” demiştir. Bu ahd ü misakı unutmayalım, O’nu bilelim, O’na kulluk edelim, O’nun emirlerini tutalım, yasaklarından kaçalım, rızasını kazanmak için çalışalım, Resulüne biat ve itaat edelim.
DARÜ’L-İSLAM DARÜ’L-HARB: Dünya ikiye ayrılır. İslam’ın hakim olduğu yerler ile küfrün hakim olduğu yerler. Bunu iyi bilelim.
FIRKA-İ NÂCİYE: Resulullah Efendimiz sahih bir hadîs-i şeriflerinde “Ümmetim, biri dışında Cehennemlik yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır” buyurmuştur. Ashab sormuşlar: “Kurtulacak olan fırka hangisidir?” “Benim ve Ashabımın yolundan gidenler” cevabını vermiştir. İslam’ı doğru bilen ve hükümlerini hayata uygulayanlar; Kur’an, Sünnet, Cemaat Müslümanlarıdır.
HAK MEZHEBLER: Dörttür, Hanefilik Malikilik Şafiilik ve Hanbelilik. Dördü de esasta, temelde, usulde birdir, birbirlerini tadlil etmezler. Teferruatta bazı farklılıklar vardır, o da Rahmanî bir çeşitliliktir. Kendisi müctehid olmayan mukallid avamm Müslüman’ı bu dört mezhepten birine bağlı olmalı ve İslam’ı, hayata onun hükümleri ile uygulamalıdır. Mezhebsizlik dinsizliğe köprüdür.
İTİKATTA MEZHEP: Ehl-i Sünnetin iki itikad imamı vardır: İmam Mâturidî ve İmam Eş’arî. Zamanımızda her Müslüman, bunlardan birine bağlı olmalıdır. Aralarında temelde ve usulde ihtilaf yoktur, ikisi de haktır.
UHUVVET: Kardeşlik demektir. Allahü Teala bütün mü’minleri kardeş kılmıştır. Kardeşliği kırmak ve yıkmak çok büyük bir günah ve isyandır. Mü’mini tekfir edenin kendisi kafir olur. Resulullah Efendimiz “Siz birbirinizi sevmedikçe (gerçek ve kamil) mü’min olamazsınız” buyurmuşlardır. İman kardeşliğini zayıflatan Müslüman toplumlar zillete, köleliğe layık ve mahkum olur, devletleri elden gider.