Yakın Tarihimizin 100 Rezaleti
TARİHİMİZİN son yüz yılı büyük rezaletlerle doludur. Siyasi rezaletler, kültürel rezaletler, sosyal rezaletler, mali rezaletler... Rezaletler kumkuması, rezalet içinde rezalet... Topyekûn rezalet... Bunlardan 100 adedinin seçilip, sağlam belgelerle, resimlerle desteklenerek bir kitap yazılması gerekir.
Halkın oylarıyla milletvekili seçilmesine rağmen Merve Kavakçı hanımın Meclis’ten kovulması, vekilliğinin iptali bu rezaletlerden biridir.
Bu hanımın çok yüksek tahsili ve kültürü vardı. Modern, şık giyinen bir vatandaştı. Mazisi temizdi. Ahlâkî bakımdan hiçbir eksiği yoktu. Peki Meclis’e niçin sokulmamıştı? Milletvekilliği niçin kabul edilmemişti?
Böyle bir rezalet başka hiçbir medenî ve demokrat ülkede olmazdı. Sadece bize mahsustu.
Merve Kavakçı’ya yapılanlar bir demokrasi, hukuk ve siyaset cinayetidir. Evet, birileri o gün Meclis çatısı altında demokrasiyi, hukuku, sağduyuyu katletmişlerdir. Bu konuda ortada iki ayıp vardır:
Birincisi: Kavakçı’ya saldıranlar, hakaret edenler, vekilliğini kabul etmeyenlerin ayıbı...
İkincisi: Müslümanların başını çekip de Kavakçı’yı gereği gibi savunmayanların ayıbı.
Aradan şu kadar yıl geçti, bu konuda gereken teşhirler, müdafaalar yapılmadı.
Dünyanın neresinde, hangi demokratik rejimde bizde olduğu gibi diktatörce, saçma sapan bir kıyafet mecburiyeti vardır?
Bikini mayo serbest, başını örtmek yasak... Böyle eşitlik olur mu?
Vaktiyle Mao, Çin’de bir milyar Çinli’yi kadın erkek aynı kıyafete sokmuştu. Çöpçü kıyafeti.
Bizdeki marazlılar da kadınlarımızı kendi dar, ufuksuz, taşlaşmış, fosilleşmiş çerçeveleri içine haps etmek istiyor.
Geçenlerde fotoğrafını gördüm. Genç bir Japon kadını İslâm’ı seçmiş ve örtünmüş. Nasıl örtünmüş? Siyah bir çarşafa girmiş. Niçin girmiş? Canı öyle istemiş. Japonya’da buna kim karışır? Kimse karışmaz. Çünkü orada demokrasi vardır, hürriyet vardır, eşitlik vardır. İsteyen Batı kıyafeti giyer, isteyen kimono ile gezer, isteyen çarşafa bürünür.
Bizde Müslümanlar üzerinde bin türlü yasak vardır.
Üniversitelere, başı bir eşarpla örtülü olarak girilemez.
Bu halkın, bu ülkenin, bu devletin bin yıl kullanmış olduğu İslâm yazısıyla eğitim yapamazsın, gazete ve kitap yayınlayamazsın.
Tasavvuf dergahları açıp zikrullah yapamazsın.
Müslümansan ve istiyorsan, başına fes yahut sarık saramazsın.
Hindistan’da Sihlerin sarık sarması yasaklansın, yer yerinden oynar, gök tepelerine çöker, zemin ayaklarının altından kayar...
Müslümanların “Hafta tatili Cuma olsun” istekleri gericilikle suçlanır. Peki, İsrail’de hafta tatili cumartesidir. Onu niçin tabiî görüyorlar?
Bir lisenin bodrum katında, namaz kılan talebeler için küçük bir mescid açılır, bilcümle devrim yobazları feryat ederler, gericilik aldı yürüdü derler.
Bunca yasak ve tabu ile demokrasi yaşar mı?
Bizde tam ve gerçek demokrasi yok, resmî ideoloji diktatörlüğü var.
Bir Fransız General de Gaulle’ü, bir Alman Adenauer’i, bir İngiliz Churcihil’i, bir ABD’li George Washington’u sevmeye, onu putlaştırmaya mecbur mudur? Değildir...
Bana değil, Emniyet’in ahlâk şubesinden bir görevliye sorunuz. Ağzını açıp konuşacak olursa ne korkunç pislikleri faş edecektir. Bugün ülkemizde, süper zengin zamparalara bakire kız bulup büyük paralara satan şebekeler bile varmış. Peki, bunların üzerine varmayıp da bir tek vak’a üzerinde yaygara kopartıp ortalığı velveleye verenlere ne demeli...
Türkiye’de çocuk istismarı, pedofili varsa bunun asıl suçlusu kimlerdir?
Milyonlarca halkı seks manyağı haline getirmiş olan rezil ve sefil büyük medya değil midir?
Yazık ki, bu memleketin Müslümanları bunca rezaletle gereği gibi mücadele etmiyor. Rezilleri gereği gibi teşhir ve terzil etmiyor.
Kitabın veya albümün ismi: “Türkiye’nin yakın tarihinin yüz büyük rezaleti”. Tirajı: Bir yıl içinde bir milyon adet. Tesiri: Müthiş...
Niçin yapılmıyor bu iş?
Diyalog Toplantısı Başladı ÇanlarBizim İçin Çalıyor
4 KASIM 2008 tarihinde 24 Müslüman ve Hıristiyan ruhanî temsilcinin katıldığı Dinlerarası Diyalog toplantısı başladı. Papa bu toplantıya çok önem veriyormuş, bir konuşma yapacakmış. Zaten bu Diyalog işini çıkartan Papalıktır.
Diyalog ne demektir? Ana hatlarıyla anlatayım:
1. Müslümanların bütün peygamberleri kabul edip onlara iman etmesi; Yahudi ve Hıristiyanların Hz. Muhammed’i inkâr ve tekzib etmesi demektir.
2. Müslümanların, Allah’ın Tevrat ve İncil adında iki kutsal kitap vahy etmiş olduğuna iman etmeleri; Hıristiyanların Kur’ân’ı kutsal kitap olarak kabul etmemeleri demektir.
3. Yahudi ve Hıristiyanların, İslâm’ı hak din olarak kabul etmemeleri; Diyalogçu Müslümanların ise Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın İbrahimî hak din olduğunu ve onların bağlılarının da ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduklarını kabul etmeleri demektir.
4. Müslümanların bütün Peygamberleri (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) ismet sıfatıyla muttasıf (Günahlardan korunmuş masum kimseler) olarak kabul etmeleri, Ehl-i Kitab’ın ise muharref Tevrat’ta yazılı olduğu gibi “Hz. Lût’un iki kızı babalarını sarhoş ettiler, kızların biri bir gece, ötekisi başka bir gece babalarıyla yatarak gebe kaldılar...” kıssasına inanmaları demektir.
5. Kur’ân’da sarahaten (çok açık şekilde) yer alan “Yahudileri ve Hıristiyanları dost ve velî edinmeyiniz” emrini, Diyalogçu Müslümanların yerine getirmemeleri ve onları dost ve velî edinmeleri, onlarla işbirliği yapmaları, onlardan yardım ve destek görmeleri demektir.
Hazretü’l-Hazerat Bağlıları
ADAMIN biri Hazretü’l-Hazerat Muhterem Efendiyi tenkit ediyor, Efendinin taraftarları adamın tepesinden kova kova pislik döküyor.
Azılı bir dinsiz Resulullah Efendimize (Salat ve selam olsun O’na) saldırıyor, hakaretler savuruyor. Bizim efendici fanatiklerden bir inilti bile çıkmıyor.
Dinsizin, münafığın, kafirin biri Efendiyi övüyor, bizimkiler herifi veya karıyı göklere çıkartıyor.
Müslümanlara faydası çok olacak değerli bir kitap çıkartılıyor, bizimkilerin haberi ve ilgisi olmuyor. Efendiyi öven şişirme ve ısmarlama bir kitap çıkartılıyor. Bizimkiler kuyruğa girerek kitabı ağlaya ağlaya satın alıyor. Hiç faydası olmayan o kitaptan kısa zamanda 200 bin adet satılıyor, yazarı ve yayıncısı köşeyi dönüyor.
Tenkitler çok doğru ve isabetli de olsa istenmiyor; övgüler yersiz ve yalakaca olsa bile çok arzu ediliyor.
Ah Hazretü’l-Hazerat bağlıları!.. Sizler ne kadar dengesiz ve hikmetsiz tavırlar sergiliyorsunuz.