Bunlar, Alevî ise, ben de şimendiferim!
Aslında, bu yazıyı "dün" yazacaktım... Ancak dünkü "Editör" köşemizde "kurumsal" görüşlerimizi açıkladığımız için, "bireysel" görüşlerimizi açıklamak, ister istemez bugüne kaldı... Ancak, geç kalmış sayılmayız...
Öyle ya; önceki gün Ankara'da gerçekleşen DTP Milletvekilleri Emine Ayna, Sırrı Sakık ve Hasip Kaplan ile SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, CHP'liler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı, Arif Sağ, Edip Akbayram, Ferhat Tunç, Yavuz Bingöl, Mustafa Özarslan, Şair Ahmet Telli gibi sanatçıların da destek verdiği "Alevî(!) mitingi" ile ilgili daha çoook yazılar yazılacak, çok yorumlar yapılacak... Herhalde, sorulan "ilk soru" şu olacaktır: "Bunlar ne biçim Alevî?"...
Ya da "Bunlar, ne biçim Atatürkçü?"
Sadece bu sorular değil, "mitinge katılanların sayısı" da konuşulacaktır!..
Evet, "Alevî(!) mitingi"ne katılanların sayısı "10 bin" midir, "polis"in açıkladığı gibi "27 bin" midir, yoksa bazı gazetelerin söylediği gibi "50 bin" veya yine bazı gazetelerin iddia ettiği gibi "100 bin civarında" mı?..
Önce "rakamlarda uzlaşma" sağlayalım... Zira, "10 bin" ile "100 bin" arasında "tam 10 misli fark" var!..
Açık ve net söyleyeyim; eğer Sıhhiye Meydanı'nda toplanan "Alevîler"(!)in sayısı "100 bin" ise, aynı gün Erzurum meydanında Başbakan Tayyip Erdoğan'ı dinleyen vatandaşların sayısı, herhalde "iki misli" idi!..
Ama, her ne hikmetse "Erzurum'daki onbinler"in fotoğrafı kartel gazetelerine hiç yansımadı!..
Merak ettim;
Ankara-Sıhhiye'de toplananlar "vatandaş"tır da, Erzurum'da toplananlar neyin nesidir?..
Hem, bu "ne biçim Alevî mitingi"dir ki; "dinî talepler"in dillendirilmesinden ziyade "Hükümeti protesto" gösterisine dönüşmüştür?..
Evet, "Bu ne biçim Alevî mitingi"dir ki, "mitinge destek" verenlerin birçoğu ya "Ateist", ya da "Marksist" idi!..
Şu hâle bakın, adam "dine inanmıyor" ama, "dinsel kılıflı miting"te boy gösteriyor!..
Bir miting ki; “Alevilerden başka herkes” var!..
TALEPLER VE SLOGANLAR!
İşin aslına bakarsanız; "zurnanın zırt dediği" nokta, işte tam da burasıdır!..
Tamam, o mitinge "Allah'a inanmayan, Peygamber'i tanımayan, Hz. Ali'ye de saygı duymayan Ateist ve Marksistler" katılıp gövde gösterisi yaptılar da; "Alevî" olduklarını iddia edenler "ne kadar Alevî"dir?..
Ya da, "onların anladığı Alevîlik" nedir?..
Meselâ, Alevî Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız'ın istediği Alevîlik, "nasıl bir Alevîlik"tir?..
Buyrun, "talep"lerine bir bakalım:
"Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsın!.. Cemevlerine ibadethane statüsü verilsin!.. Zorunlu din dersi uygulamasına son verilsin!.. Madımak Oteli müze olsun!.. Alevî köylerine cami yapılmasın!.. Alevî köylerindeki Diyanet'e bağlı imamların ataması ihtiyaç olan diğer yerlere yapılsın!.. İnanç ayrımcılığına son verilsin!.."
Bunlar, talepler...
Bir de atılan "slogan"lar ve açılan "pankart"lar var!..
Onları da özetleyelim:
"AKP şaşırma sabrımızı taşırma", "Gerici faşist eğitime hayır", "AKP elini inancımdan çek", "Zorunlu din dersi kaldırılsın", "Şeriata teslim olmayacağız", "Zorunlu din dersi, insan hakkı ihlali" ve "Şeriata değil, eğitime bütçe."
ŞERİAT, ALLAH'IN DİNİ DEĞİL Mİ?
Açık ve net söyleyeyim:
Bu "talep"lerde bulunanlar, bu "slogan"ları atıp, bu "pankart"ları açanlar kesinlikle ama kesinlikle "Alevî" olamaz!..
Bunlar, "Atatürkçü" de olamaz!..
Düşünebiliyor musunuz;
Miting kürsüsünden "Üçler"i yani, "Allah (c.c), Hz. Muhammed (sav) ve Hz. Ali (ra)'yı temsilen" beyaz güvercin uçuruyorlar ama öte yandan "Şeriat'a geçit yok" diye böğürüyorlar!..
Evet, özellikle "böğürüyorlar" diyorum, çünkü "insan" olan, hele de "Alevî" olduğunu iddia eden biri "Şeriat'a geçit yok!.. Şeriat'a teslim olmayacağız" diye böğürmez!.. Böyle böğürenleri de susturur!..
Bu ne biçim iştir ki;
Hem "güvercin" uçuruyorsun, hem de "Allah'ın şeriatı"na savaş açıyorsun?..
Bunun adına "Alevîlik" denmez...
Dense dense "sap yiyip, saman çıkarma" denir!..
HZ. ALİ, PEYGAMBERİMİZİN CAN YOLDAŞIYDI
Bu, "ne biçim Alevîlik anlayışı"dır ki; ne "din"(!) olduğu belli, ne de "mezhep"!
Sormak istiyorum Bay Ali Balkız'a;
“Alevî vatandaşlarımızın evleri”nde “Kur’an-ı Kerim”den başka bir “kitap” mı okunuyor?.. “Namaz”dan başka bir “ibadet” şekli mi var?..
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), aynı zamanda “Alevîlerin de Peygamberi” değil mi?..
Söyleyin Bay Ali Balkız;
Alevî vatandaşlarımızın “kıble”si, “Kâbe”den farklı bir yönde midir?..
“İbadet”lerinde, “kıyam, rükû ve secde” yok mudur?..
Eğer “hayır” diyorsanız, söyler misiniz bana; sizin “Alevîlik” dediğiniz, “hangi din”dir?..
Bu yaptığınız; “kamplaşma”ya ve “ayrışma”ya açılan bir kapı veya “bölücülük fitili”ni ateşlemeye yönelik bir kalkışma değilse, nedir?..
Bu saatten sonra, hiç kimseye "Alevîlik dersi" vermeye niyetim yok... Ama, bazı "gerçek"leri de hatırlatmadan geçemem.
Önce, "soru"yu soralım:
“Alevîlik, İslâm’dan ayrı bir din midir ki; okulda öğretilenle evdeki uygulama arasında farklılıklar olsun?!?”
Olay, “Hz. Ali (ra)’yi sevmek” ise; Türkiye’de ve elbette dünyada, “Müslümanım” diyen herkes “Alevî”dir... Çünkü, Hz. Ali (ra), Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in “damadı, yakın arkadaşı, can yoldaşı” ve aynı zamanda “Bütün Müslümanların Halifesi” idi...
O Hazreti Ali (ra) ki;
“Namaz, dinin direğidir” düsturundan milim sapmamış ve hatta “Mekkeli müşrikler”le Hudeybiye’de yapılan “anlaşma” esnasında; müşrikler, “Resulullah Muhammed” yazılmasına karşı çıkıp, bu ifadenin “silinmesini” istediklerinde, ilk karşı çıkanlardan biri Hz. Ali (ra) olmuş ve şöyle demişti:
“Yemin olsun ki; ben, Resulullah lâfzını silmem!”
Evet, silmemişti... O ifadeyi, “strateji gereği” silen ve yerine “Abdullah oğlu Muhammed” yazan, Peygamberimiz (sav) olmuştu...
Uzun lâfın kısası;
Hz. Ali (ra), işte böyle bir “aşk”la bağlıydı Peygamber Efendimiz’e...
Peki, o halde;
Ali Balkız'ın “öncülük” ettiği “mitingçi Alevîler"in derdi ne?..
Dertleri, yine “Alisiz Alevîlik” çukuruna yuvarlanmak mı?..
Eğer öyleyse, kendilerine, “Alevîlik”ten başka, “yeni bir inanç adı” bulmalarını tavsiye ederim!..
Çünkü, “Alevîlik” dendi mi; benim aklıma, “Hz. Ali sevgisi”nden başka bir şey gelmiyor!..
Dediğim gibi, Hz. Ali (ra) de; “Namaz, dinin direğidir” düsturuna sıkı sıkıya bağlıydı!.. Bazı “Alevî geçinenler”in yaptığı gibi, “saz, tambur, gitar, ney ve mey ile ibadet” etmezdi!..
Haa, kimse “namaz kılmak” zorunda değil!.. Hiç kimseyi de, ensesine “dipçik” dayayıp “namaz kılmaya zorlamak” haddimiz değil!.. Ama birader, “Hz. Ali” ismini kullanıp da; “cemevleri”nde “saz, türkü, dem ve semah” eşliğinde yapılan şeyin “ibadet” olduğunu yutturmaya da kimsenin hakkı yok!..
Sormak lâzım, Bay Ali Balkız'a;
“Hz. Ali (ra), ibadetlerini camide mi yapardı, yoksa sazlı-sözlü cemevlerinde mi?”
HEM HACI, HEM DE VELİ BİR ZAT
Şunu diyebilirler:
“Biz, Hz. Ali’nin yolundan değil, Hacı Bektaş-ı Veli’nin yolundan gidiyoruz!”
Öyle ya, “Hacı Bektaş-ı Veli” adını taşıyan bir sürü “dernek” ve “vakıf” var!..
Bunlardan biri de; başkanlığını Ali Balkız'ın yaptığı Alevî Bektaşi Federasyonu!..
O halde, sık sık sorduğum soruyu tekrar sorayım:
Bu federasyona isim olan "Hacı Bektaş-ı Velî" kimdir ve insanlara neler tavsiye etmektedir?..
Bir kere; adı üstünde "Hacı"dır!..
Yani, “Hac”ca gitmiş, Kâbe’ye el ve yüz sürmüş, “Allah’ın evi”ni “tavaf” edip, etrafında pervaneler gibi dönmüş... Gitmiş, Safa ve Merve tepeleri arasında “say” yapmış, orada “Hz. Hacer Validemiz”in çektiği meşakkati hatırlayıp, belki de hüngür hüngür ağlamış!..
Peki, söyleyin Allah aşkına;
Böyle bir “Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri” nerede, “O’nun yolunda gittiğini” iddia eden "Alevî Bektaşi Federasyonu" ve onun başkanı Ali Balkız nerede?..
Bu büyük zat, aynı zamanda “velî” makamına ulaşmış... Evet, “Evliyaullah”tan... Bir, O’nun ulaştığı “mertebe”ye bakın, bir de “Hacı Bektaş-ı Veli’dir ulumuz, O’nun yoludur yolumuz” diyenlerin gittiği yola bakınız!..
Ya “12 İmam”ın yaşantısı?..
Hele söylesinler;
“12 İmam” arasında “saz” çalarak, “semah” yaparak, “dem”lenerek, “türkü” söyleyerek “ibadet” eden bir Allah’ın kulu var mıydı?..
Ve son söz:
Hz. Ali (ra), “cemevi”nde değil, “cami”de ibadet ederdi... Ve “şehadeti” de, camide “namaz” kılarken uğradığı “suikast” sonucu olmuştu!..
O halde, daha neyi tartışıyoruz?..
Hele söylesinler bana;
“Hz. Ali’siz bir Alevîlik” mi istiyorlar, yoksa “Kıble’siz bir Alevîlik" mi?..
Buna bir karar versinler ki, “milyonlarca Alevî vatandaşımız” bu “istismar”dan kurtulsun!..
BAŞTAN AŞAĞI ÇELİŞKİ YUMAĞI
Şu hâle bakın;
¥ Hem "Atatürkçüyüz" diyorlar, hem de bizzat Atatürk tarafından 3 Mart 1924'te kurdurulan "Diyanet İşleri Teşkilâtı'nın kaldırılmasını" istiyorlar!..
¥ Hem "Alevî köylerine cami yapılmasın" diyorlar, hem de "bölücülüğe" karşı çıkıp, "eşit yurttaşlık" istiyorlar!.. Peki, bu talep "bölücülük" değil de nedir?..
"Alevî köylerinde cami ve imam istemeyen" bu beyler, aynı köylerdeki "kilise ve papaz"lara niye ses çıkarmazlar acep?.. "Avrupa'dan para geldiği" için mi?..
Ne yani, "bu köylerde Sünni yaşatmayız?" mı demek istiyorlar?.. Öyle ya; o köylere gelen "ebe"ler ve "öğretmen"lerin hepsi "Alevî" olmak zorunda değil ki!..
¥ Hem "Hacı Bektaş'ın yolundayız" derler, hem de bu "Velî"nin kaleme aldığı "Makalât" adlı eseri hiç hatırlamazlar!..
O Hacı Bektaş-ı Veli ki; "Makalât" eserinde şöyle diyor:
"Namaz kıl, oruç tut, zekât ver!
Gücün yetiyorsa Hacca git ve gâzâ et!.."
Peki, Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri bunları diyorken, Ali Balkız gibilerin söylediği nedir?
Lütfen, dürüst olalım!..
¥ Hem "Sivas'ı unutmadık" derler, hem de "Sivas'a misilleme" olarak "Başbağlar'da hunharca öldürülen 33 kişi"yi hatırlamak hiç işlerine gelmez!..
Dedim ya;
Bunların "Alevî" olduğuna hiç inanmıyorum ben...
Açık ve net söylüyorum:
Bugün "Alevîlik" adı altında pompalanmak istenen; bir "inanç şekli" değil, "ideoloji"dir!..
İçi boşaltılan ve bu boşluğun "Ateizm" ve "Marksizm" tarafından doldurulmak istendiği bir "Alevîlik ideolojisi!"
Evet, "İslâm'dan soyutlanan bir Alevîlik!"
Yazının başlığında dedim ya;
"Bunlar Alevî ise, ben de şimendiferim!"
Açıl susam açıl!
Birinci sayfamızda “sürmanşet”ten verdiğimiz haberi, lütfen tekrar tekrar okuyun... Hem “gerilen sinirleriniz” gevşer, hem de “somurtan suratlarınız” bir nebze gülümser!..
Hem, bu “ciddi haberi” okuduktan sonra, “mizah dergileri”ne para vermenize de gerek kalmaz!..
Çünkü gerek Bay Deniz Baykal, gerek onun belediye başkanı Ateş Ünal Erzen, önceki günkü açılışla “mizahın zirvesi”ne ulaştılar!..
Olayın özü şu: Baykal’ın açılış kurdelasını kestiği Atatürk Spor ve Yaşam Köyü Tesisleri, meğer Ağustos 2003’te tamamlanmış ve ANAP’lı Başkan Ahmet Bahadırlı tarafından açılmış, iyi mi?..
Anlayacağınız; “5 yıl önce” açılan tesis, Baykal tarafından “5 yıl sonra yeniden” açılmış!.. Eğer, Bakırköy’ü yeniden CHP kazanırsa; bu demektir ki, “5 yıl sonra yeni bir açılış”a hazır olun!.. Bay Baykal, makası eline alır; aynı tesise “yine ve yeniden açılış” yapar!..
Ama, normaldir... “Tayyip Erdoğan 20-30 tesisi aynı anda açarsa” Bay Baykal da, elbette ondan geri kalmaz!..
İsterse, “aynı tesis, 5 yıl önce açılmış” olsun!.. Baykal yine açar!
Ne yapsın garibim!.. CHP’li belediyeler “yeni tesis” yapmıyor ki, Baykal tören düzenletip, kurdelasını kessin!..