Ateş düştüğü yeri yakar
1913 senesinin Mart ayının 6. gününde Yanya, 26/ Mart'ta Edirne, 23/Nisan'da da İşkodra elimizden Balkan harbi esnasında çıkan Osmanlı şehirleridir. Bu elden çıkanların içinde sadece Edirne, bir müddet sonra istirdat(kurtarılmış)olunabilmiştir. Yanya ve İşkodra Balkanların İslâmlaştırılmasında târihi misyon sahibi vilayetlerimiz idi.
Yanya'yı Yunan veliahdı Kostantin; Esad(Bülkat)Paşa'nın dörtbuçuk ay süren târihe destan yazmış savunmasının ardından teslim alabilmişti. Son derece geniş vaatlere dayanan bir teslim antlaşmasında buluşulmuşsa da, elbette ki, tatbikat kâğıt üzerinde olduğu gibi olmamıştı. Kırk yıl evvel vefat etmiş olan Vâlidem o günleri sık sık anlatırdı. İşgâlden bir müddet sonra bir Cuma günü Yanya'nın Fethiye Câmiinde Cuma sâlası için minareye çıkan şerefedeki müezzine bir manga Efzun askeri(eteklikli asker)ateş açarlar. Müezzin yara almadan minareden iner. Bir müddet sonra ezan için minâreye çıkamayacağını beyan eder. Ezanın okunma vakti gelmiştir. Herkes biribirine bakmaktadır. Hattatzâdelerin en büyük oğulları Hafız Nuri Efendi, Yanya eşrafından ve sâbık Yanya Müftüsü Yahya Efendinin oğlu olarak minareye çıkmanın kendisine düştüğünü görür. Ezân-ı Muhammediyi asumana salmak için merdivenleri kâh Lâhavle, kâh Rabbiyessir'i okuyarak tırmanır. Şerefeden sâdasını koyverir. Ne var ki; az evvelki manga tüfeklerini minaredeki Hafız Nuri Bey'e de tevcih etmişlerdir. Birbiri ardına mermiler kafa bölgesi yakınından geçip gitmektedir. İsabet vâki olmamakla beraber Nuri Bey taş kesilmiştir. Minareden indiğinde buzdan bir kitleyi andırmaktadır. Yüzünü görenler hiç beğenmezler. Hattatzâde Hafız Nuri Bey her ne kadar ezanı okumuşsa da, namazı edâya ne hâli ne de mecâli kalmamıştır. Kaçka çiftliği sahibi Hattatzâdelerin Hafız Nuri Bey'i, son defa paytonuna binmiş eve bırakılmıştır. Sapsarı idi babacığımın yüzü derdi anneciğim merhum.
Gözleri yarı kapalıydı. Kim bilir kıpırdıyan dudakları hangi âyetleri terennüm ediyordu. Bir ara kımıldamaz oldu. Öldü zannettim. En yakınında ben duruyordum. Babacığııııım! diye öyle haykırdım ki, beni öldü zannettiren hâl gidiverdi. Sonra tam kırk gün sonra rahmete karıştı. Dedi. Kimileri çığlığıyla adamı ölümden döndürdün diye sitem etmişler vâlideme. Ezan, bayrak, sancak, asker, zabit, paşa milletimizin her bir ferdinin sevdiği unsurların başında gelir. Biz sülalece öyleyizdir. Hafız Nuri Bey ezanı okurken, bir küçük kardeşi Alay Müftüsü Hattatzâde Osman Efendi, Yemen'de asilerle boğuşan Alayın başında cedel hâlindeydi. Balkanlar; 1293/1877'den itibaren milliyet ve dinsel grupların Osmanlı gölgesi altında yaşamayı sonlandırma için ateş ve kan gölüne dönüşmüş bir halde idi. Zağra Müftüsünün Hatıralarını her yeni neslimize okutmalıyız.
Garp'da neler çektiğimizi adı geçen kitaptan, Şarkta ne çektiğimizi de Mehmed Arif Bey'in "Başımıza Gelenler"ini okursak ki, mutlaka Ertuğrul Düzdağ Beyefendininki olsun Doksanüç savaşı heyulasını haylice öğrenmiş olursunuz. Hafız Nuri Efendi İstanbul'a muhacerata iştirak edemedi. 1480'de cedlerinin Konya ve Çankırı'dan gönderilen büyük ailelerden olması hasebiyle 1913'de torunların torunları olarak Yanya topraklarına defn olundu.
MEŞRUTİYET HEDİYESİ
Meşrutiyetin tatile sokulmasının sona erdirilme kararı, Sultan 2. Abdülhamid Hân'ın altı yıla yaklaşan sadaretiyle en uzun görevde kalan sadrazam unvanının sahibi Avlonyalı Mehmed Ferid Paşa ile yaptığı halvette alınmıştır. Dersaadet'de her köşe başında dilli düdük gibi meşrutiyetin getirdiği anlatılırken, Kanuni ve Merzifonlu'nun dönüp geldiği ülke Avusturya'dan bize bir hediye geldi. Dört asır Osmanlı'ya sadakati hiç eksilmemiş olan Saray Bosna'yı ilhak ettiğini haber veriyordu yaz sıcağında bu hediye gibi diplomatik mektup.. Elliiki yıl evvel bir Cumhuriyet bayramının 2. günü Hakk'a yürüyen pederim, Hasırcızâde Mustafa Efendi şöyle anlattıydı: Babam Bekir Ağa, Annem Fatma Hanım ve iki kardeşimi çetecilerin bir baskında şehid etmelerinin acısını bir türlü hafifletemiyordu. Bu ilhak işi gerçekleştiğinde bölgede birçok âile Edirne'ye muhacerata hazırlanıyordu. Babam; ben o sırada ilk mektep çağındaydım komşularımıza emanet etti. Kendisinin ilhak harekâtına karşı koyanlarla birlikte olacağı kararı aldığını söylüyordu. Edirne'ye gittiğimizde Sultan Reşat; Halife-i Padişah olmuştu. Edirne Sanayi mektebine yazdırdılar beni. Edirne Balkan harbinde düştü. İşgalde Okul müdürümüz ressam Hasan Rıza Bey şehid edildi. Diye anlatırdı. O da bir muhacirdi ve bayrak sevgisi aşk hâlindeydi. Gelelim bize: Geçtiğimiz Perşenbe gecesi büyük oğlum Hakan'ın şoför olarak çalıştığı personel servis şirketinin arabası evimizin önünde Neronların kundaklaması olayı sonunda yakıldı. Lise son sınıf talebesi torunum Burak, evimizin geçim kapısı olan arabadan ne istediniz? Diye söylenirken, küçük torunum Oğuzhan derslerini babaannesinin nezaretinde yapmış mışıl mışıl uyumaktaydı. Hakan, kıymetdar komşularımızın haber vermesiyle kırk yıllık usta itfaiyeciler gibi on dakika içinde su ile söndürmeye muvaffak oldu. Araç, merkezi kitleme sistemine bağlı olduğundan tüpü almak için kapıları açmak kâbil olmadı. Sancaktepe Jandarması anında yetişti, itfaiye geldi. Çok hassas tetkikler yapıldı. Bu arada büyük gelinim, gözyaşları arasında, baba, belediye otobüslerinin, arabaların yakılmasını tv'de gördüğümüzde üzüldüğümüz muhakkaksa da, başımıza gelince de ateş düştüğü yeri yakar sözüne bir daha hak verdim dedi. Mahallede sevilen bir aileyizdir. Sokağımız ayrımsız bizi seven ve sayan kimseler olduğu gibi bilhassa, Ebe Hanım bir sağlıkçı olması hasebiyle ayrımsız herkesin sevdiği ve başvurduğu biridir. Dindar ve onun gereği olarak da vatanseverizdir de. Cumhuriyet bayramında astığımız bayraktan dolayı başımıza geldi diye bilmek istemiyorum bu sabotajı.. 20/Kasım'da İkbal Turizmin bir inanç seyahati olarak tertiplediği Suriye gezisine katılacaktık. Bu olay hasebiyle Ebe Hanımın katılmasını sarfı nazar ettik. Benim ise gitmeme karar verdik. İkbal Turizmin bu gezisine mihmandar olarak nasipse katılacağım. İkbâl'in telefonu: 0212 493 30 30 Fiemanillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.