En önemli sermaye başarı hikayeleridir
Herkesin bir hikayesi vardır ve her hikayede; acı, tatlı, gözyaşı, mutluluk, huzur, güven, kazanımlar, kayıplar olur ve bunların hepsi, hikaye sahibinin yaşaması için bir denge unsurudur.
Sonra her hikayenin, bir cüz’i irade boyutu bir de külli irade boyutu vardır.
İlkokula giderken babasına yardım etmek için dokuz metrekarelik bir dükkanda işe başlayan bir çocuğun, bugün Türkiye’nin ilk 500 firması arasına girmesi, Avrupa ülkelerine yaptığı milyon dolarlık ihracatlardan tutun da, Demir çelik denilince ilk akla gelen ve Türkiye’nin bu anlamda en büyüğü olan Tosyalı Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Fuat, Fatih, Ayhan Tosyalı ve babaları Şerif Tosyalı’nın hikayesini, insanoğlunun gücüne ve azmine inananlar için yazıyorum.
Fuat Tosyalı, babası Şerif Tosyalı’nın kurduğu Tosyalı Ticaret’te ona yardım etmeye başladığında henüz bir ilkokul öğrencisidir. Taşıdığı yük sadece okul çantası değildir, koltuğunun altında birkaç karpuz vardır. Gerisini kendi ağzından dinleyelim.
“Ailenin ilk çocuğu benim, 1962 yılında doğmuşum, iri bir çocuk olduğum için yaşımı büyütmüşler ki, işe daha çabuk yetişmemi istemişler. Beş yaşında ilkokula başlamışım mesela. İlkokulla birlikte iş hayatına girmiş oldum. Sabahçı isem okula gider, öğlen olunca eve gelir, önlüğümü bile çıkarmadan sefertasımı kapar dükkana giderdim. Hem babamın yemeğini getirme gibi bir görevim vardı. Hem de işi aksatma, işten kaçma gibi şanslarım olmuyordu. Meğer beni işe bağlamanın bir yoluymuş bu.
İlk imalata başladığımızda ben liseye gidiyordum. Daha Türkiye yeni yeni makineleşiyordu. Yavaş yavaş biz de bu sürece ayak uydurduk. Para kazanmaya da başlamıştık. O dönem babam bankada bir hesap açtırdı. Hesap; Tosyalı Kardeşler diye açılmıştı ve bir şirket hesabıydı. Sonra şirkete bir ara üç-EL de denmişti. Kısacası babam bizim ortak bir hesabımız olduğunu ve birlikte çalışacağımız mesajını vermişti.
çalışmaktan, kazanmaktan ve kazandıklarımızı yatırıma çevirmekten başka bir şey düşünmeden yıllar geçti ve diğer kardeşlerimiz de askerden dönmüştü. Hepimiz bir aile kurmak istiyorduk. Ancak aile olunca her birimizin kendine has farklı özellik de aileleri olacaktı. Bizim için aile kurmak çok enteresandı, çünkü biz o güne kadar hiç ayrılmamıştık ve bu düzene de fena halde alışmıştık.
Evlilikle birlikte evlerin ayrılması ile kazancın nasıl ayrılacağı konusunda düşünmeye başladık ve bir karara vardık. Buna göre yine herkes aynı düzene devam edecekti, kasa tek olacaktı ve ihtiyacı olan yine eskisi gibi o kasadan kullanacaktı. Bu düzen, ilk başta aileye yeni katılanlar için zorluk çıkardı ama zaman içinde onlar da alıştılar.
Aile şirketini yönetmek çok zordur. Aile şirketi nedir, nasıl korunur diye çok kafa patlatmışlığım olmuştur. Fakat ben şanslıydım çünkü ailenin en büyüğü olduğumdan kardeşlerim beni hep saymışlardır. çok şükür aileye sonradan giren hanımlar da bu düzeni devam ettirdiler. Şimdi anlıyorum ki bizim başarımızı aile içi dayanışmamız sağlamış.
Aile şirketi yönetimi konusunda kendi alanında uzman isimlerden görüş aldım. Ne yapmam gerektiği konusunda onların fikirlerine saygı duydum ve öğütlerini dinledim. Şirketleşme kararı alındıktan sonra bir anda kendi işimizde maaşlı çalışan eleman durumuna geldik. İlk zamanlar çok zor geldi bu durum ama zamanla alıştık. çünkü yaşam kaliteniz bile öyle ya da böyle değişiyor. Fakat biz üç kardeş büyümenin şartı bu ise buna uymaya karar verdik ve hemen markalaşmaya da başladık.
İşe soba ticaretiyle başlayıp, Demir çelik ve yan sanayi sektörüne girmek, büyük miraslarla veya dışarıdan bulunan sermayelerle olmadığı ve sadece el emeği, alın teriyle gerçekleştiği için, işimizin birinci anayasası maddesi güvenirli olmaktı ve sağlam iş yapmaktı.” Hikayemizin bu bölümü burada sona eriyor ama geri kalanı yarına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.