Medya “aciz”den yana mı, “taciz”den yana mı?
Nice zamandır yazmayı düşünüp de, hemen her seferinde ertelediğim bir mevzu vardı... Bekliyordum ki; bir “bilimsel açıklama” gelsin, bir “canlı tanık” konuşsun... İşin doğrusu, yazıp-yazmamakta “tereddüt” ettiğim, biraz da “yanlış anlama”lara sebebiyet vermekten “çekindiğim” ve “tırstığım” için, bir “cesaret hapı” bekledim... İşte, beklediğim o “cesaret hapı” dün geldi... Evet, hem “uzman” konuştu, hem de ekranlara bir “canlı tanık” çıkıp, yazmak istediğim konuda bana cesaret verdiler... Yazmak isteyip de, çoktandır yazamadığım konu, “cinsel istismar”a uğrayan “kadın ve kız”ların “haber” yapılıp yapılmaması konusuydu...
Daha da açıkçası; bu tür olayların, “nereye kadar haber” olduğunun düşünülmesini istiyordum...
Ben, bu tür olaylarda hep şunu sordum:
“Televizyon” ve “gazete”ler; “aciz” oldukları için “taciz veya tecavüz”e uğrayıp da “mağdur” duruma düşen “kadın ve kız”ların haberini, hem de “abartılı” bir şekilde vermekle onlara “yardım” mı ediyor, yoksa onlara “zarar” mı veriyor?..
Şahsen ben; “medya mensupları”nın bu konuyu ayrıntılı şekilde düşünmeleri gerektiği kanaatindeyim...
Şuna katılıyorum: Bir olayı “iki kişi” bile konuşsa, onun “haber değeri” vardır!..
Ama, insanlar “konuşuyor” veya “konuşacak” diye, her olay bir “haber şehveti” içinde verilmeli mi, verilmemeli mi?..
Düşünülmeli değil midir;
“Haber” nerede başlar, “insanlık onuru” nerede?..
CİNSEL İSTİSMARDA ÜRKÜTÜCÜ TABLO
Dedim ya; bu konuda yazmak için, bir “uzman görüşü”ne ve “canlı tanık” tarafından dile getirilecek “ruh hali”ne ihtiyacım vardı!..
Dün, ikisi de geldi...
Şimdi, izninizle Anadolu Ajansı'ndan dün saat 10.41'de geçen Bursa mahreçli bir haberi dikkatlerinize sunmak istiyorum:
“İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Coşkun Yorulmaz, Bursa’da Adli Tıp Kurumu’na, cinsel istismar yüzünden her hafta 100-120 çocuğun götürüldüğünü belirterek, ‘70 olgu için cinsel istismara bağlı ruhsal travma raporu veriliyor... Bu rakamlar buz dağının görünen yüzü, bütün olguların yüzde 10-20’si’ dedi.
Doç. Dr. Yorulmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ebeveynlerin korkulu rüyası olan çocuğa yönelik cinsel istismarın çok eskiye dayanan, dünyanın her yerinde var olan bir şiddet yöntemi olduğunu söyledi.
Cinsel istismarın, çocuğun kendisinden büyük ya da fiziksel olarak daha güçlü birinin gücünü veya otoritesini kullanarak ya da güveninden faydalanarak çocuğu cinsel aktiviteye dahil etmesi anlamına geldiğini bildiren Yorulmaz, cinsel aktivitenin mutlaka cinsel ilişki anlamına gelmediğini ifade etti.
Doç. Dr. Yorulmaz, çocuğa yönelik cinsel istismarın, çocuğu pornografi ve fuhuş malzemesi yapmaktan teşhirciliğe, cinselliği kışkırtan konuşmalardan cinsel ilişki ya da pornografik film seyrettirmeye, cinsel amaçlı dokunma ve bakıştan tecavüz gibi çok ağır cinsel saldırıya kadar uzanan bir eylemler zincirinden oluşan suç olduğunu bildirdi.”
Evet, AA'nın haberi özetle böyle!..
Dikkatinizi çekerim;
“Cinsel istismar” şikâyetiyle, “sadece Bursa’da” her hafta 100-120 çocuk Adlî Tıp Kurumu'na götürülüyor!..
Ya, “Türkiye geneli”nde durum ne?..
Doç. Dr. Yorulmaz diyor ki;
“İstismar olayı ürkütücü boyutlarda!..
Bu rakamlar, buzdağının görünen kısmı!”
Bu satırları okurken dehşet içinde kaldım...
Demek oluyor ki; toplumdaki “değişim ve dönüşüm” süreci, neredeyse “kokuşma ve çürüme” boyutuna ulaşmış!.. Gerçekten ürkütücü!..
ŞEHVET HAVASINDA TECAVÜZ HABERİ
Peki, bu olaylar, yani “taciz” ve “tecavüz” olayları hiç haber yapılmamalı veya yazılmamalı mı?..
Elbette haber yapılmalı!..
Elbette yazılmalı!..
Ama “taciz ve tecavüze özendirici” şekilde değil, “caydırıcı” şekilde!..
Ve tabii; “bir kere taciz veya tecavüze uğramış” bir kadın veya kızın haberini “defalarca” ekranlara/sayfalara taşıyarak, onların “acı”sını her seferinde tazelemeden!..
Şu an, “medyanın gündemi”nde A.A. adlı bir kız var... Geride bıraktığımız Temmuz ayının 17’sinde, 17 yaşında hasta bir gencin “tecavüz”üne uğramış!..
Aman Allah'ım;
Televizyon ekranlarında, bu olay döndürülüp döndürülüp sunuluyor;
“Büyükada’da tecavüze uğrayan genç oyuncu kim?.. Azz sonra!.. Tecavüze uğrayan oyuncu, hangi dizide oynuyor?.. Azz sonra!.. Genç oyuncuya tecavüz eden kişi kaç yaşındaydı?.. Azz sonra!”
İnanın abartmıyorum.. Bir yanda AA’nın oynadığı diziden görüntüler, bir yandan flulaştırılmış yüzü!.. Sadece bir televizyonda değil, “aynı fabrika”nın ürünü olan bütün “Televole” programlarında hep aynı haber!..
Peki, ne yapıyor bu televizyonlar?..
Mağdur kıza “sahip” mi çıkıyorlar, yoksa insan onurunu “peşkeş” mi çekiyorlar?..
“ASIL, ŞİMDİ MAĞDUR OLDUM”
Bu haberlerden iyice bunalmış olmalı ki; Star ekranlarına telefonla bağlanan genç kız, “Asıl mağduriyet şimdi başladı” deyip, başladı konuşmaya:
“Başıma gelen şey korkunçtu. Hatta detaylarıyla yarın gazetelere çıkması olası, çünkü ben yayın yasağını daha yeni koydurdum. Yayın yasağı yarından itibaren geçerli olacak ve yayınlayanlarla ilgili çok ciddi cezai işlem başlattıracağım. Çünkü açık ifadem en küçük ayrıntısına kadar kullanılmış. Eğer böyle bir şey yaparlarsa, bu, toplumdaki bazı ruh hastası insanları tatmin etmekten başka bir işe yaramayacak. Haber vermeyecek, yani artık sadece beni rencide edecek.”
A.A, devam etti haykırmaya:
“HABER DEĞERİM VAR AMA!”
“Tamam böyle bir şey yaşadım. Basın nasıl üstüme geliyor inanamazsınız. Ben insanların aklında ‘Aaaa o tecavüze uğrayan kız mı’, ya da ‘Ayyy başına bu şey gelen kız mı vah vah’ diye anılmak istemiyorum. Telefonlarım böyle çalsın istemiyorum.
Yarın, sırf daha da tatmin olmak için insanlar bunu kullanacaklar. Bunun üzerine başka şeyler, başka şeyler yazacaklar.
Ben daha da mağdur, daha da mağdur, en mağdur duruma düşeceğim.
Çünkü işin bu kısmı mağduriyet kısmı.
İşin saldırı kısmı şimdi başladı.
Ben şu anda saldırıya uğruyorum.
5 ay sonra, olayı atlatırken...
Şimdi bilmeyenler de biliyor!..
Bin kişi, on bin kişi, milyonlarca kişi biliyor.
Ben bunun karşısında nasıl duracağım?
Haber değerim var, insan olarak değerim hiç yok. Haber değerim var. Çok teşekkür ederim gerçekten.
Oyuncu olarak bir değerim yok. Yaptığım herhangi bir iş falan, bunlar nasıl olacak bilmiyorum. Ben şu anda haber değeri olan bir insanım.
Medyanın biraz kontrol altına alınması gerekiyor. Bu haber değeri mevzuu birazcık kafalarda soru işareti yaratmalı. İnsanlar, medya ve basın çalışanları bunun üzerine biraz düşünmeliler.”
Bilmiyorum, daha fazla söze hacet var mı?..
Bence, A.A, yaşadığı “ruh hali”ni ve medya tarafından yeniden yaşatılan “travma”yı olanca açıklığı ile anlatmış!..
Şu hale bakın;
“Bir kişinin tecavüzü”ne uğrayan genç kız, televizyonların “azz sonra”lı haberlerinden sonra “bütün tecavüzcülerin hedefi” haline geldi!..
Ne o?..
Akılları sıra, “mağdur”a sahip çıkıyorlar!..
O genç kızı “azgın iştahlar”ın önüne attıklarının farkında değiller!.. Asıl önemlisi, “onuruna tecavüz” ettiklerinin farkında bile değiller!..
“BAAK, YİNE SENİNKİ ÇIKTI!”
Bu olay vesilesiyle, “Hüseyin Üzmez’in tacizi”ne uğradığı iddia edilen genç kızın ruhsal durumunun da aynı paralelde düşünülmesi gerektiğine inanıyorum!..
Biliyorsunuz;
O olaydan sonra, o genç kız yurda alındı...
Evet, “devlet koruması”na alındı!..
Mı acaba?..
O çocuk, evet “dış etkiler”e kapatıldı ama, “dış dünyaya kapalı” o yurtta, “televizyonlar sonuna kadar açık!”
Ve hemen her gün; o televizyonlarda bir “Hüseyin Üzmez” haberi veya bir “Hüseyin Üzmez” programı yayınlanıyor!..
Dediğim gibi;
Televizyonlar sonuna kadar açık ve o genç kız, hem de arkadaşlarıyla birlikte o programları izliyor!..
Arkadaşları diyor ki;
“Baakk, yine seninki çıktı!”
O kızcağızın, o anki ruh halini düşünebiliyor musunuz?.. Yaşadığı ve bundan sonra yaşayacağı “travma”nın boyutunu hesap edebiliyor musunuz?..
Peki, bunun suçlusu kim?..
Hiç şek ve şüphe yok ki, ilk suçlu Hüseyin Üzmez’dir!..
Elbette böyle bir iğrençlikle gündeme geldiği için!..
İkinci suçlu, “televizyon ve gazeteler”dir!.. “Hüseyin Üzmez üzerinden Vakit’e saldırmak” isteyen ve bunun için de her fırsatta “Hüseyin Üzmez” haberi yapan medya; Vakit’e değil ama o kızcağıza zarar veriyor!..
Tıpkı “A.A’yı damgaladıkları” gibi, o kızcağızı da şimdiden damgalıyorlar!..
Ve böylece “mağdur”lara değil, “sapık ve hasta ruhlu” insanlara hizmet ediyorlar!..
Alın Hüseyin Üzmez’i... Bu yaştan sonra, bu adamı aşağılasan ne olur, aşağılamasan ne olur?.. Ama, o kızcağızın bir çukura itildiğini bilmem görebiliyorlar mı?..
Bu tür haberlerde, lütfen biraz daha hassasiyet!..
==============
Orhan Taşan’ın ardından
1972’nin Kasım ayından, 2008’in Kasım ayına... Dile kolay, tam 36 yıl... Evet, “36 yıl önce bu ay ve bugünler” benim “Barış” gazetesinde “mesleğe ilk adımımı attığım” günlerdir!..
Beni, bu mesleğe başlatan da; merhum hocam İlhan Bardakçı’nın yönlendirmesiyle, Orhan Taşan’dı... İş için karşısına çıktığımda, “3 ay para yok” demişti; “Bu üç ay içinde yapacağın masrafları da kendi cebinden karşılayacaksın!.. Haa, 3 ay sonra işe alınacağının da garantisi yok!”
Meğer bunlar beni “sınamak” içinmiş!.. Çünkü her ay az da olsa para verdiler... Ve ben, gerçekten de “iyi ustalar”ın elinde yetiştim... Orhan Taşan’lar, Cemalettin Ünlü’ler, Abdülkadir Özkan’lar, Yılmaz Yalçıner’ler ve Ali Galip Vural’lar... Hepsi de, “mesleğin ustaları”ydı ve ben onlardan çok şey öğrendim...
İlk elimden tutan da, Orhan Taşan’dı... Dün duydum ki, 74 yaşında o da “vefat” etmiş... Gazete, Radyo, Televizyon...
Bu mesleğin her alanında yöneticilik yapan “Orhan Ağabey”e Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum.