CHP ve başörtüsü, takiye mi samimiyet mi?
Baykal’ın çarşaflı, başörtülü kadınlara parti rozeti takması, muhafazakâr çevrelerde ihtiyatla karşılandı.
Başörtüsüne serbestlik getiren Anayasa değişikliklerini AYM’ye götürmüş bir partinin seçim sath-ı mailine girdiğimiz şu günlerde böyle bir açılım yapması ilginçti. İlginç olduğu kadarda düşündürücüydü.
Doğal olarak tepki gösterenler, CHP ve Baykal’ı samimiyetsizlikle suçlayanlar oldu.
Ben, Baykal’ın bu tavrının peşinen ret edilmesini, yaptığına yapacağına pişman edilmesini doğru bulmuyorum.
Bugün bir başörtüsü sorunumuz var mı? Var.
Bu sorunun çözülmesini istiyor muyuz, istemiyor muyuz?
Önemli olan sorunun çözümü müdür, yoksa kim tarafından çözümlendiği mi? Bana göre kimin çözdüğü önemli değil, önemli olan bu kangrenleşen meselenin çözülerek gündemimizden çıkması, üniversite kapılarında o utanç manzaralarının bir daha yaşanmamasıdır.
Kim çözerse çözsün bu meseleyi dert edinenlerin ona minnet duyacakları şüphesizdir.
Baykal’ın başörtülülere dönük açılımı, oy hesabını aşıp, başörtüsüne özgürlük noktasına gelir mi gelmez mi bilemiyoruz. Bu sembolik olayın yansımalarına göre Baykal’ın başörtüsü ve muhafazakâr seçmene dönük yeni politikaları gündeme gelebilir. Düne kadar CHP yönetiminin ön yargılarla baktığı bu kesimi tanıyarak, bu yargıları değiştirme, daha karşılığı olan, daha barışçı siyasetler üretmesine kapı aralayabilir. Çünkü Türk siyasetini gerçeklerden çok, korkular, vehimler yönetiyor.
Her kesimin kafasında tamamen vehimlere dayanan ayrı bir korku var.
Kimse, kimseyi tanıyarak siyaset üretmiyor. Ön yargılar farklı siyasetlerin, düşüncelerin arasına aşılmaz duvarlar örmüş. Etrafımızı saran duvarların ötesinde kalarak birbirimizle diyalog kurmaya çalışıyoruz.
Birbirimizi görmeden, dinlemeden, anlamadan bir birimizle ilgili yargılara varıyoruz.
Partiler herkesin partisi olurlarsa, bu duvarlar yıkılır, herkes herkesi tanıma imkânı bulur. Siyaset daha gerçekçi bir zeminde yapılır. Bundan partilerde, siyasetçilerde, halk da kazançlı çıkar.
Onun için Baykal’ı suç işlemiş gibi yerden yere vurmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Eleştirip dalga geçeceğimize, Baykal’ı da CHP’yi de yüreklendirmeliyiz. Çünkü başörtüsü meselesinde doğru olan tavır budur. Yanlıştan döneni, dönme sinyali vereni sorumluluğumuzun gereği olarak teşvik etmeliyiz.
Keşke Baykal, başörtülülere rozet takmakla yetinmese. Onların yüreklerine, sinelerine de nüfuz edip, dertlerini, sorunlarını kendine dert edinse. Bu hem CHP’nin hem Türkiye’nin hayrına olur. Daha çok evladımızın okuması, daha çok hürriyet kimseye zarar vermez. Başımıza ne geldiyse cehalet ve anlamsız yasaklardan geldi. Baykal bu defa herkesi yanıltıp, bu çizgiyi başörtüsü probleminin çözümüne kadar götürebilme cesaretini göstermeli. Bu çözüm nedir derseniz Sayın Baykal a bir önerim var, Anayasa Mahkemesinin Yetkilerinin sınırlandırılması ve parlamentonun üzerinde olamayacağı bir anayasa değişikliğini derhal hemen şimdi TBMM ne vermesidir. Bu Anayasa değişikliği teklifi Baykal ve CHP’nin başörtüsü konusundaki yaklaşımlarının samimiyet testi ve inanç hürriyeti konusunda da turnusol kâğıdıdır. Bizden hatırlatması. Görelim CHP neyler Neylerse Kendine eyler!