Çarşaf, erzak, kömür... CHP’ye taklit taktikleri!
CHP'ye, dolayısıyla Bay Deniz Baykal'a "soru bombardımanı" devam ediyor: "Çarşaflı hanımlara rozet takıp, onları CHP'ye üye yapan Deniz Baykal, türbanlı öğrencilerin de üniversitelerde özgürce okumasına razı olacak mı?.. Baykal; bırakın başörtülü hanımları, çarşaflı hanımlara bile rozet taktığına göre; demek ki başörtüsüne karşı değildir... O halde, 6-7 ay önce Anayasa Mahkemesi'nin kapısında ne işi vardı?.. Evet, ne işi vardı ki; Meclis'ten 411 oyla geçen üniversitede örtü serbestliği kararını iptal ettirdi Anayasa Mahkemesi'ne!.. Baykal'ın elinde çarşafölçer bir makina mı vardır ki; hangisinin masum, hangisinin art niyetli olduğunu biliyor?.. Çarşaflıların masum veya art niyetli olduğunu söyleyen Baykal'a sormak gerekmez mi; bu çarşaf işinde siz ne kadar samimisiniz?"
Bunlar gibi, daha nice soru!..
O HANIMLAR 40 YAŞIN ÜSTÜNDE Mİ?
Tabiî, "çarşaflıya rozet" manzarası ile "gırgır"ını geçenler de var... Meselâ, Sevilay Genç, güya bir okuruna cevap verirken diyor ki; "CHP yönetimi, törende rozet takılan tüm türbanlı kadınlara önceden ÖSS deneme sınavı yapmış olabilir. İlerde bir sakat durum ortaya çıkmaması için sadece geçer puanın çok altında kalanlar, üniversiteyi kazanma şansı hiç olmayanlar bu törene davet edilmiş olabilir.
Askerî törenlerdeki kural işletilmiş; kırk yaşını aşmış kadınlara müsaade edilmiş olabilir.
Bunun yanında insanların çok çalışmak zorunda olduğu bir bölgeden söz ettiğimiz için otuzbeşlerinde olan bir kadın daha fazla yıprandığından kırk gibi gösteriyor olabilir. (...)
CHP'ye katılan başörtülü kadınlara, Nur Serter'in vereceği dört seanslık ikna semineri kürü alma zorunluluğu getirilmiş olabilir."
Kısaca ifade etmek gerekirse;
CHP ve elbette Deniz Baykal, hem "soru"larla sıkıştırılıyor, hem de "ironi"lerle!..
Sonuç ortada:
CHP, "AK Parti'den oy çalmaya" çalışmakla, bir "taklitçi" olduğunu, "asılın yerine geçmeye çalışan bir fotokopi" olduğunu ortaya koyuyor!..
Ama, dün de yazdığımız gibi;
"Asıl"lar ortada dururken, "taklit"lere ve "fotokopi"lere itibar eden olmaz!..
CHP'nin "AK Parti'den oy çalmaya" çalışması; bir "seçim programı"nın olmadığını, "sorunların çözümüne yönelik bir strateji"sinin bulunmadığını gösterir!..
"AK Parti'yi taklit" ederek nereye varacaktır CHP?.. Çünkü bu işin sonunda; "keklik gibi sekerek" yürümeye çalışan ve fakat sonunda "kendi yürüyüşü"nü de unutan "saksağan" olmak da var!..
ERZAK VE KÖMÜR DE DAĞITMALI
Haa, CHP illâ da "taklit"te ısrarlı ise; "çarşaflıya hoşgörü" ile yetinmemeli, AK Parti'yi "istismar"la suçladığı diğer alanlarda da taklit etmeli!..
Meselâ; "erzak dağıtımı" ile işe başlayabilir!.. CHP'li hanımlar, "varoş"lara uzanıp, "gecekondu"ları tek tek ziyaret edebilir ve onlara "poşet poşet erzak" dağıtabilir!..
Öyle demiyorlar mıydı;
"AK Parti, varoşlarda erzak dağıtarak, yoksul insanları istismar ediyor!"
O halde, CHP de istismar etsin!..
"Cumhuriyet'in paryaları" olarak gördüğü fakir ve yoksul insanlara "erzak" dağıtıp, onları biraz da CHP istismar etsin?..
Ne o; "istismar" etik değil mi?..
İyi de, "çarşaflıya rozet" etik mi ki, "erzak dağıtımı" etik olmasın!..
Madem "istismar"a, madem "takıyye"ye başladın, devamını da getir!..
Hatta, "erzak"la yetinme, "kömür" de dağıt o insanlara!.. "Kamyon kamyon" ve hatta "vagon vagon" kömür taşı ki, AK Parti'den oy çal!..
O kadar "kömür" dağıtın ki; insanlar "doğalgaz"dan vazgeçip, "kömür sobası" kursunlar salonlarının ortasına!..
Baktın ki maya tuttu;
"Erzak" ve "kömür"ün yanısıra, "para" ve hatta "altın" dağıtmaya başla!..
Öyle diyordun ya;
"AK Partililer ev ev dolaşıp para ve altın dağıtıyor!.. Bu yüzdendir ki yüksek miktarda oy alıyorlar!"
Aynısını, sen de "taklit" et!..
Ev ev, kapı kapı ve hatta oda oda dolaş ve herkese "para" dağıt!..
"Kriz tellallığı" yapılan şu günlerde; dağıtılan "para ve altın"lar o kadar hora geçer ki, insanlar bunu unutmaz!.. Mart'taki yerel seçimlerde, seçim sandıklarını "CHP oyları"yla doldurmazlarsa namerdim!..
Haa, CHP'li hanımlar "çocukları" da unutmasın!.. Erkek çocuklara birer "araba", kız çocuklarına da birer "bebek" hediye etsinler ki; "oy ağaçları"nı şimdiden sulasınlar!..
Öyle ya; CHP'ye oy verenler; "nesli tükenmekte olan kelaynak kuşları" kadar azaldı... Korkarım ki, bu gidişle "dinozor"lar gibi, yok olup gidecekler!..
Onun için "çocuklar" çok önemli...
Onlar, şimdiden "hediye"lerle kandırılmalı ki, ileride "CHP'ye oy veren bir kitle" yetişsin!..
N'AAPALIM, BAŞKA HALK YOK!
Tabiî, "çocuklara hediye" götürülürken, "genç kızlar" ve "delikanlılar" da unutulmamalı!..
Genç kızlara birer "başörtüsü" veya "çarşaf" verilirken, delikanlılara da "takke" ve "şalvar" hediye edilmeli!..
Ne o, çok mu absürd oldu?..
Hayır, hiç de absürd değil... Çünkü; "adında halk olan parti" ne kadar kabul etmek istemese de, "Türkiye'nin gerçeği" budur!..
Türkiye'de hanımların yüzde 65-70'i "örtülü"dür!..
Bana öyle geliyor ki;
Artık, CHP de bu gerçeği görmüş, "yeni bir halk bulamayacağını" anlamış ve "çarşaf"a mecbur kalmıştır!..
Ne var ki;
Şu anda bir "açmaz"la karşı karşıyadır!.. Yaptığı veya yapmayı düşündüğü tüm "propagandist atak"lar, AK Parti'yi "takıyye" ve "istismar"la suçladığı konulardır!..
Ne acı ki;
Suçladığı konuları, şimdi kendisi yapmakta ama "taklit"ten öteye gidememektedir!..
Bence, "AK Parti'yi aşmaları"nın bir tek yolu var:
"Kamusal alana hayır!"
Evet, bunu dediklerinde "taklit"ten kurtulurlar, "asıl"ı bile sollarlar!..
"Kamusal alana hayır!.. Başörtüsü her yerde serbest olmalıdır" diye kanun teklifi verdiklerinde var ya, herkes CHP'ye oy verir!.. Ben bile!..
Ama, "asıl"lar orada dururken, "taklit"lere niye oy vereyim ki?!?..
==================
Akredite ve yalaka!
Olay TV'nin Ankara Temsilcisi Mehmet Çatakçı'yı tebrik ediyorum... Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak'a; "Genelkurmay 2. Başkanı Org. Hasan Iğsız'ın askerî helikopterle pikniğe gidip gitmediğini" sormakla, bir "yalaka" olmadığını ortaya koydu!..
Hani, Uğur Dündar, "Hükümet'e yalakalık yapmayan gazetecilerin akredite kartlarının iptal edildiğini" söylüyordu ya, ben de; "Akredite olanların hepsi yalaka mı?" diye soruyordum ya; Mehmet Çatakçı, işte "o soru"yu sormakla, bir "asker yalakası" olmadığını gösterdi... Hemen şunu söyleyeyim: O "brifing"e katılanların çoğunun "yalaka" olmadıklarını biliyorum...
Böylece ortaya çıkıyor ki; "akredite edilenlerin hepsi yalaka demek değildir!"
Ama "akredite edilmeyen" gazetecilerin "yalaka olmadıkları" bir defa daha tescillendi!..