Baykal ve Bahçeli de rest çeker mi?
Başbakan Tayyip Erdoğan, Hindistan’da Türk işadamlarıyla yaptığı basına kapalı toplantıda, bir işadamına cevap verirken şöyle diyor: ‘Bakın ben mücadeleden yılmadım, yılmayacağım. Oy kaygım yok. Milletim beni iktidardan alırsa başımızın üstünde yeri var. Hiçbir şeyi iktidar kaygısıyla yapmıyorum ve açık söyleyeyim, seçimlerde partim ikinci olursa genel başkanlığı bırakırım.’
Toplantı basına kapalı olduğu için başbakana atfen verilen bu cümlenin aynen böyle söylenip söylenmediğini bilmiyoruz. Ortada, toplantıya katılan bazı işadamlarının aktarımları var. Yaptığımız kısa bir araştırmayla, sözler aynen böyle olmasa da cümlenin omurgasını oluşturan ‘ikinci olursam bırakırım’ restini teyit ettim.
Zaten, cümleyi bu denli anlamlı kılan da bu mesajdır, gerisi teferruattır.
Başbakan, 22 Temmuz seçimlerinden önce de Kanal 24’de katıldığı Ankara Masası programında, ardından Eskişehir mitinginde AK Parti oyları yüzde 34.5’in altına inerse bırakacağı taahhüdünde bulunmuştu.
Seçim öncesi rakiplere büyük bir restti, meydan okumaydı.
Yüzde 47’inin içinde bu restin payı var mı, kesin bir hükümde bulunmak zor ama ‘var’ diyenlerin sayısı hiç de az değildir.
Erdoğan, bu son açıklamasıyla yeniden meydan okudu. İçimden geçmiyor değil, acaba diğer liderler de meydan okumaya niyetlenir mi?
Demokratik rejimin geleceği için...
Halkın tepesine musallat olmuş ve yandaş delegelerin desteğiyle sandık sonuçları ne olursa olsun koltuklarına yapışmış siyasilerin, zaman içinde sadece kendi partileri değil rejimi tehdit eder hale geldiğini gördük, görüyoruz.
Mevcut siyasi tabloya bakıp ‘bidon kafalı’ ve ‘göbeğini kaşıyan adam’ gibi yaftalarla faturayı halka kesenlerin, alternatifsizliğin asıl müsebbipleri olan muhalefet liderlerine söyleyecekleri söz yok mudur?
29 Mart, siyasi tarihimiz için milat olmalıdır. Halkın ilgisine mazhar olamayanlar çekip gitmelidir.
İçinizden birileri, ‘AK Parti’nin birinciliği zaten kesin, CHP ve MHP ne yapsın?’ diyorsanız, önce şu soruyu kendinize yöneltin: 2001 yılında kurulan ve 1 yıl sonra tek başına iktidara gelen AK Parti’ye karşı aradan geçen 6 yıla rağmen hala ciddi rakip olunamıyorsa bunda suçlu kimlerdir?
Hadi, bunu da geçelim.
CHP ve MHP’ye kendi boylarına göre daha ‘makul’ sayabileceğiniz hedefler koyalım. Diyelim ki; CHP yüzde 20’nin altına düşerse, MHP yüzde 10 barajına takılırsa liderleri siyaseti bıraksın.
Ne dersiniz?
Umarım fazla bulmamışsınızdır. 22 Temmuz seçimlerinde CHP de MHP de bu çıtanın üzerine çıkmıştı zaten.
O halde ‘problem yok’ demektir.
Bu durumda Deniz Baykal’dan ‘Partimin oyu yüzde 20’nin altına düşerse siyaseti bırakacağım’ ve Devlet Bahçeli’den ‘Partim barajı geçemezse üniversiteye döneceğim’ sözünü beklemek hakkımızdır.
Melih Gökçek başta olmak üzere AK Partililerden ise ricam şudur: Lütfen, ‘dişimize göre muhalefet bulduk’ diyerek başarısızlıkları teşvik etmeyin. Bu muhalefet, partinizin işine gelebilir ama ben rejimi düşünüyorum...
Önce dişini çürüttüler sonra dolgu yaptılar
AK Parti İstanbul Milletvekili Şaban Dişli hakkındaki iddiaları biliyorsunuz.
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, 11 Ağustos’ta düzenlediği basın toplantısında ‘Silivri’deki bir arsa nedeniyle 1 milyon dolar imar komisyonu aldığı’ iddiasında bulundu. 16 Ağustos’ta basın toplantısıyla iddialara karşılık veren Dişli, kendini suçlayanları Allah’a havale etti.
Dişli, Başbakan Erdoğan’ın Rize’deki ‘Kul hakkı yiyenleri aramızda barındırmayız’ açıklamasından sonra 4 Eylül’de partideki görevini bıraktı.
Bu süreçte, hakkını teslim etmek gerek, Vatan Gazetesi Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla işe sahiplendi, istifa sürecini hızlandırdı.
Dün baktım, Dişli, Vatan Gazetesi’nden Sanem Altan’a konuşmuş. Dişli’nin açıklamalarından oluşturulan başlık şöyle: ‘Bu hesabı sadece ben değil Alman usulü herkes ödeyecek.’
Sanki çürük dişe ‘dolgu’ yapılmış, bir nevi, ‘aba altından sopa’ hali...
Daha önce Dişli’nin üzerine gidenlerin şimdi sahiplenip iktidara karşı kullanma hevesi ise cabası...
Gerçi bunda garip bir durum yok. Şaban Dişli, Aydın Doğan’ın eskiden ‘duygusal’ danışmanıydı.
Neyse, lafı daha fazla uzatmanın manası yok, Dişli’ye tavsiyem şudur: Eveleme, geveleme. Ne biliyorsan çık anlattı, anlat ki, bu millet gerçekleri öğrensin. Sakın ha, şantaj psikolojisine kapılma...
Özellikle şu sorulara cevap ver:
1- Kılıçdaroğlu’nun basın toplantısından sonra hangi medya patronunu aradınız?
2- Görüştüğünüz medya patronu size ne söyledi?
3- O patron için danışmanlık yaparken ücret aldınız mı, aldıysanız ne kadar?
4- O patronun banka satın almasında rolünüz oldu mu?
5- Yardım için hangi yüksek tirajlı gazetenin genel yayın yönetmenini aradınız?
6- Çırpınırken medet umduğunuz bir gazeteci damadı oldu mu?
7- Vatan’a yaptığınız açıklamada, ‘Tayyip Bey istifamı istemedi, bunların deli saçması olduğunu söyledi’ derken yalan söylediğinizi düşünüyor musunuz?
8- Başbakanın size ne söylediğini, sizin bana aktardığınız cümlelerle yazmamı ister misiniz?
Tabi, bu soruları daha da çoğaltmamız mümkündür. Belki Dişli’nin içinde ‘ukde’ kalan ve şimdiye kadar söyleyemediği konular da vardır.
Evet, Şaban Bey, Vatan’la yandınız, Vatan’la yeniden küllerinizden doğuyorsunuz, konuşun lütfen...
Dediğiniz gibi olsun; Herkes hesabını Alman usulü ödesin...