Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Dâvâlar ve tehditlere rağmen susmayacağız!

Dâvâlar ve tehditlere rağmen susmayacağız!

Yayın hayatımıza atıldığımız günden bu yana “çok yoğun sözlü ve fiili saldırılara” maruz kaldığımızı biliyorsunuz...
Bu baskıların kimi “yasal kılıflı” baskılardı, kimi de “illegal” saldırılar... “Ölüm” temalı “tehdit telefonları”nı zaten saymıyoruz... Merkez binamızın önüne “el bombası” bırakıldı, geceyarısı “Kaleşnikof”tan kurşunlar sıkıldı, “400 polis, iki panzer ve keskin nişancılar” eşliğinde “baskın”lara maruz kaldık!.. “Mafya bozuntusu” kişilerin “iftira”ları üzerine “gözaltı”lar yaşadık...
Ve, son olarak da; değil Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, dünya tarihinde bile eşi-benzeri görülmemiş bir “dâvâ”ya, evet “312 General Dâvâsı”na ve Aydın Doğan tarafından açılan “trilyonluk tazminat dâvâsı”na muhatap olduk... Kısacası; yayın hayatımıza atıldığımızdan bu yana; hem “linç girişimleri”ne, hem de “yargısız infaz” teşebbüslerine maruz kaldık... Ama, her “sözlü ve fiili saldırı”nın ardından, bir tek söz söyledik:
“Susmayacağız!”
“Bizi susturamazsınız!”
Çünkü, biz “yerli”yiz!.. Çünkü biz “bu ülkenin evlâtları”yız!.. Çünkü bizim arkamızda “Hak ve halk” var!..
Hatırlarsınız;
Yayın hayatımıza atıldığımız ilk gün “Halkın gören gözü, işiten kulağı ve haykıran sesi” olacağımıza söz verdik... Sözümüz hâlâ geçerli...
Belki de bu yüzdendir ki;
Yukarıda da özetlediğimiz gibi; “legal ve illegal yoğun saldırılara” maruz kaldık.

KİM, NİYE SALDIRIYOR VAKİT’E?
Peki, niye saldırıyorlar Vakit’e?..
Çünkü Vakit, birilerini rahatsız ediyor!.. Kâh “kafa konforlarını” bozuyor, kâh “kovan”larına çomak sokuyor, kâh “rahatlarını ve rantlarını” bozuyor, kâh “yolsuzluk ve soysuzluk”larını deşifre ediyor!..
Ama, en önemlisi “saltanat”larını sallıyor!..
“Saltanatının tehlikede olduğunu” görenlerden biri de Aydın Doğan olmalı ki; Vakit’i “linç” edebilmek için tam “1 Trilyon 355 Milyar Liralık tazminat dâvâsı” açtı...
Bu dâvâ; hep “sansür”den yakınan ve “basın özgürlüğü”nü dilinden düşürmeyen Aydın Doğan’ın uyguladığı “sansür”ün dikalâsıdır!..
Bu dâvâ, “susturma operasyonunun zirvesi”dir!..
Ve “Türkiye’de bir ilk”tir!..
Hayır, Türkiye’de değil, “dünyada bir ilk!”
Çünkü, dünyada;
Bir “gazete” hakkında açılmış “1 Trilyon 355 Milyar Lira”lık başka bir dâvâ örneği yoktur!..
VAKİT’İN YAŞADIĞI “İLK”LER!
Sadece “Aydın Doğan’ın açtığı dâvâ” değil, Vakit, daha nice “ilk”lere maruz kaldı!..
Meselâ;
“Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk” olarak, “Vakit’in susturulması” için “Yunanistan’dan kanun ithal edilmesini” isteyen Vural Savaş gibi Yargıtay Başsavcıları’na tanık olduk!..
Yine, “Türkiye Cumhuriyeti’nde bir ilk” olarak, “400 polis, 2 panzer ve keskin nişancılar” eşliğinde “baskın”a maruz kaldık!..
Bırakın Türkiye’yi, dünya tarihinde rastlanmamış bir rekor kırdık... Evet, Vakit aleyhinde “bir günde 40 dâvâ” açıldı!..
“312 General tarafından açılan dâvâ” da, dünyada eşi-benzeri görülmemiş bir dâvâdır ve “ilk”tir!..
“Almanya” örneğinde olduğu gibi, Vakit; “bir dış ülkede yayını yasaklanan ilk ve tek gazete”dir!..

VAKİT, KİMLERLE, NEDEN UĞRAŞIYOR?
Peki, kim ve niye, bu kadar uğraşıyor Vakit’le?..
Kim, niye “rahatsız” oluyor Vakit’ten?..
Bu soruya cevap verebilmek için, öncelikle “Vakit’in kimlerle uğraştığı”nı gözler önüne sermek gerekir...
Gerçekten de, kimlerle uğraşıyor Vakit?..
“Sarıyer ormanları”nı talan edip, oraya “para makinası üniversite” kuran ve o üniversiteyi, darphane olarak kullanan Koç’larla uğraşıyor Vakit!..
“Halkın inancı ve giyimi-kuşamı” aleyhinde kararlar veren “Brifingli yargı” ile uğraşıyor!..
“Tüyü bitmemiş yetimin hakkı”nı umursamayıp, “milletin alın teri”ni ona-buna “peşkeş” çeken “bürokrasi” ile uğraşıyor!..
“Milletin giydirdiği üniforma”nın şerefine sahip çıkamayıp, ne idüğü belirsiz şaibeli kişiler önünde “esas duruş”a geçen komutanlarla uğraşıyor Vakit!..
“Şehit cenazeleri”nde sırtını sıvazladığı “başörtülü şehit anaları”nı “askerî garnizon”lara almayan, evlatlarının yemin törenini “tel örgüler ardından izlettiren” generallerle uğraşıyor!..
Mehmetçik PKK ile çarpışıp şehit olurken, “golf” oynamaya devam eden komutanla uğraşıyor!..
“Aktütün karakolunu ödenek olmadığı için taşıyamadık” deyip de “para yokluğu”ndan şikâyet eden, ama “askeri helikopterle pikniğe giden komutanlar” ile uğraşıyor Vakit!..
“On yıl sonrasını görebiliyoruz” deyip de, “burunlarının ucunu görmekten aciz” oldukları, “2001 Krizi” ile ortaya çıkan “işadamı” sıfatlı “İstanbul dükaları” ile uğraşıyor Vakit!..
“POAŞ’lama”larla, “Hiltonlama”larla, “kağıt üçkağıdı” yapanlarla uğraşıyor!..
“Kadına şiddet ve taciz”in edebiyatını yapıp “Lolita yarışmaları” düzenleyen “namussuzlar”la uğraşıyor!..
Listeyi uzatmak mümkün!..
Ama, kısaca ifade etmek gerekirse;
Kim ki “Hak düşmanı”dır, kim ki “halk düşmanı”dır ve kim ki “halktan kopuk”tur, Vakit, işte onlarla uğraşıyor, onlarla boğuşuyor!..

VAKİT’İ, KİMLER LİNÇ ETMEK İSTİYOR?
“Vakit’le uğraşanlar”ın, “Vakit’e saldıranlar”ın, “Vakit’i linç etmeye kalkanlar”ın ve “Vakit’e iftira atanlar”ın kimliğine gelince...
Hiç şüphe yok ki;
“Vakit’i bir kaşık suda boğmak isteyen” odak ve mahfiller, “kökleri dışarıda” olan “siyonist loca”lar ve onların “yerli işbirlikçileri”dir!..
Bunun en çarpıcı örneği de, yazarımız Abdurrahim Karakoç’un 17 Ağustos 2004 tarihli yazısında; “Ha Hitler, ha Şaron!.. İkisi de zalim!..” diye yazmasına gösterilen aşırı ve agresif tepkilerdir!..
Hatırlıyor olmalısınız;
Bu yazıdan 4 gün sonra, “Vakit ve Karakoç aleyhinde bir kampanya” açılmış, Vakit ve Karakoç, “6 ayrı köşe yazarı”nın saldırılarına maruz kalmıştı!..
Sonradan ortaya çıkmıştı ki;
Köşe yazarlarının yazıları “kendi ifadeleri” değil, “Yahudi Hahambaşı İshak Haleva’nın mektubu”dur!..
Evet evet;
Hahambaşı Haleva, kartel yazarlarına yol gösterip, “Vakit’e nasıl saldırılması gerektiği”ni anlatan bir “mektup” yazmış, “özgürlükçü(!) ve bağımsız(!) geçinen köşe yazarları” da, bu mektubu köşelerinde yayınlamışlardı!..
Evet evet;
“Düğmeye basan” kişi, Türkiye Hahambaşılığı idi...
Yazarlar da “komuta hazır robot” ya, anında üstlenmişlerdi “Saldır Co” görevini!..
Uzun lafın kısası;
“Kampanya”ya dönüşen “topyekun saldırı”nın perde gerisinde “Hahambaşı” vardı!.. Sizlerin perde önünde “kalem oynatıyor” zannettikleriniz ise “emre amade kukla”lardan başkası değildi!..
İşin hazin tarafı;
“Haham’ın gizli emelleri”ne alet olan bu meslektaşlarımız, “İsrail tarafından uygulanan devlet terörü”nü ya görmemiş, ya da görmezlikten gelmişti!..
Hem de;
İsrail’in, dünyada ilk defa “Bakanlar Kurulu kararıyla cinayet” işleyip, felçli ve yaşlı Şeyh Ahmed Yasin’i füze ile vurduğunu bile bile!..

ALMANYA’DA NİYE YASAKLANDIK?
Felçli, yaşlı ve “tekerlekli sandalyeye mahkûm” Şeyh Ahmed Yasin’i hem de “sabah namazı çıkışı”nda füze ile vurup susturan İsrail, Almanya’da da gazetemiz Vakit’i susturdu. Evet evet, İsrail susturdu Vakit’i!..
Olayı biliyorsunuz...
Vakit’in Almanya baskısı yasaklandı...
Hem de, hiçbir “yasal gerekçe” ve “mahkeme kararı” olmadan!..
Sebep şuydu:
“İsrail karşıtı, ABD ve Batılı yaşam tarzı aleyhinde yayınlar yapmak!..”
Evet, evet; “İsrail karşıtı” yayınlarından dolayı, “İsrail güdümündeki Alman Hükümeti” tarafından susturulduk!..
“İsrail’in, Avrupa’nın ve ABD’nin güdümüne girmediğimiz için” susturulduk!..
“Siyonistler ve onların işbirlikçileri” tarafından susturulduk!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Almanya’da “Vakit’e düşman” olan odak ve mahfiller kimlerse, Türkiye’de Vakit’le uğraşanlar, Vakit’in sesini kesmek isteyenler de, o mahfil ve odakların “yerli işbirlikçi”leridir!..

BİR KAVGADIR BU, SÜRECEK!
Ne var ki;
Yayın hayatına atıldığı günden bu yana nice “badire”ler atlatan, nice “saldırı”lara maruz kalan, hakkında nice “dâvâ”lar açılan, nice “tehdit” ve “şantaj”ların hedefi olan, nice “iftira”lara uğrayan Vakit, bundan böyle de “Hak bildiği yolda ilerlemeye” devam edecek, “millet düşmanlarının güdümü”ne girmeyecektir!..
Bu gazeteyi; ne “trilyonluk dâvâ”lar döndürür yolundan, ne de silahlı “tehdit” ve “saldırı”lar!..
Biz, yolumuza devam edeceğiz...
Korkmadan!.. Yılmadan!.. Tırsmadan!..
Ve de, “hiçbir kişi, kuruluş, mahfil, loca ve odağın güdümüne girmeden!..”
Çünkü, taaa kuruluşumuzda söz verdik:
“Türkiye’nin tek bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz gazetesi olacağız!”
Sözümüz söz...
Susmayacağız!..
Çünkü biz “yerli”yiz!..
Çünkü biz, “bu ülkenin sesiyiz!”
“Kökü dışarıda”larla kavgamız var bizim!..
Bu kavga; bu asil millet için!..
Bu kavga, bu güzel ülke için!..
Çünkü biz;
Ülkemizi ve insanımızı çok seviyoruz!..
==================
Öfkenin zirvesi
Hani biraz yaşlananlar, eski enerjilerini kaybedip elden-ayaktan kesilince, kahvelerde oturup “nostalji” yaparlar ya!.. “Ahh, ahh nerede o eski günler” deyip, iç geçirirler ya... Sanıyorum, Aydın Doğan da, şu anda iç geçirip, “Ahh, ahh, nerede eski günler” diyor olmalıdır!.
Öyle ya; eski günlerde “yalan” nedir, “doğru” nedir test eden gazeteler yoktu!.. Eski günlerde, “iftira” da atsalar, “çamur” da püskürtseler, “kara” da çalsalar, karşılarında duracak bir gazete yoktu!..
Eski günlerde; “Susurluk’a düşmandınız, Ergenekon’a niye dostsunuz?” diye hesap soran yoktu...
“POAŞ” nedir, “Hilton” nedir, “kâğıt üçkâğıdı” nedir bilen yoktu ki, hesap sorsun!.
Eski günlerde ne güzeldi şu gazetecilik...
Ne kakalarsan onu yutuyordu millet!..
Ama şimdi, Vakit var... “Yalan”ları gözlerine çarpan, “gerçek”leri gözler önüne seren ve “dolap”ları deşifre eden bir Vakit!..
Bana sorarsanız; Aydın Doğan’ın Vakit’e açtığı “1 Trilyon 355 Milyarlık Dâvâ” neyin işaretidir biliyor musunuz?..
Bu dâvâ, Aydın Doğan’ın “öfke desibeli”nin göstergesidir!...
Ahh, ahh, eski günlerde ne rahattı, şu gazetecilik!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi