Başbakan, davet ve küfürlü yazı
Eğitimimizin saygın ürünleri
Sayın Başbakanın yeni tanıdığı insanların durumu nedir diye merak ederdik.
Geçen günlerden birinde ülkemizin saygın insanlarıyla yine saygın birinin evinde baş başa yemek yemişler.
Bu yemekte bulunanların ağzından adını vermeden nakledenlerin sözüne bakmadım ancak o sofrada bulunanların kendi yazdıklarından bazılarına bakarak çıkardım şu aşağıdaki cümleleri; buyurun okuyun:
“Beşinci sınıf bir dedikoducu, küçük hanım, İtibar görmemiş olmanızdan rahatsız olduğunuzu anlayışla karşılıyorum, Yazınızı okuyanlar sizin ne kadar haset dolu, cahil ve de, evet, yalancı biri olduğunuzu teslim etmişlerdir. Başbakan’la görüşürsem ona hasedinizi dindirmek için sizi de adam yerine koymasını rica edeceğim.” ne idüğü belirsiz, bacakları dolanan omurgasız bir ergenden, kronik yalancı (‘mitoman’ denir böylelerine psikolojide), gecenin ilerleyen saatlerinde, iki tek Talisker (bol buzlu, bol sulu) içtim. Başbakan meyve suyu içti, ben viski. Şarap da içen vardı, su da. Herkes kendi hayat tarzını sürdürdü. Bu kadar basit! Ergenekoncuların kucağına oturarak yazmakla maruf Civelek var. Ya İbiş’e ne demeli.”
Sayın Başbakanla onlarca kere yemek yiyen, ama şimdiki yaptıklarından memnun olmayan eski dostları bu güne kadar tek kelime etmediler.
Bu şanlı şöhretli insanlarımızın kullandığı küfür çeşitleri toplansa “KÜFÜRNAME” adında bir kitap oluşur.
Kötülükleri tenkit veya alaya almakla sonuca varılamayacağını Kur’an-ı Kerim’den öğreniyoruz.
Kötülüğün tenkidi aynı zamanda o kötülüğün teşhiri demektir. Pisliğin yayılmasına yardım etmektir.
O kötülüğü yapanlar o işten memnunlar ki yapıyorlar. Biz, o işi yaptıklarından dolayı tenkit ederek onu yıpratacağımızı zan ediyoruz.
Ebu Gureyp hapishanesinde Amerikalı subayların, ülkesini savunmaktan başka suçu olmayan insanlara yaptığı bize göre kötü.
Adamların ve bütün batının kanunlarında o yapılması istenen kötülük kanuni ve de çok medeni bir şey.
Onların kötülüklerini yaymak yerine, çıkardıkları pisliği etrafa sıçratmak yerine, pislik yapmalarını engellemek daha kestirme yoldur.
Eski deniz hırsızlarının “Korsan” kelimesinden hoşlandığı gibi zenginlerimizin bir kısmı “Hortumcu” kelimesinden hoşlanır oldu.
Gazeteciler için “Yönetimin hizmetçileri” Yağdanlıklar, Tetikçiler, Toplum sübapı, çiğ gazeteci, sapkın gazeteciler, medya maymunları, tuzu kuru hortumcular, av hayvanı, piyasa gazetecisi, düzenin dalkavukları, Ortodoks medya, meşrulaştırma uzmanları” gibi kelimelerle tenkit etmek onları bu işten vazgeçirmeye yetmiyor.
Le Monde Diplomatique’nin yayın kurulu üyesi, Fransız gazeteci, Amerika Kaliforniya Berkeley Üniversitesi’nde Doçent olan Serge Halimi isimli bir gazetecinin yazdığı ve 1997’de yayınladığı “Les Nouveaux Chiens de Gadre” isimli eseri “Düzenin Yeni Bekçileri” adı altında Türkçeye terceme edilmiş.
Bu eserde, Le Point, L’Express, Nouvel Observateur, Le Figaro, Le Monde ve bazı televizyon ve radyolardan örnekler vererek yukarıdaki tanımlamaları kullanıyor.
Kullanıyor da ne oluyor, bütün bu tanımlamalara sahip olan Fransız basın yayın elemanları aynı görevleri yapmaya devam ediyorlar.
Yapılan yanlışları alay, espri, hiciv, muziplik, şaka, taşlama, tehzil, takılma, şaklabanlık, komiklik yoluyla tenkide de yönelmeyelim.
Aziz Nesin’in alaya aldığı yöneticiler, kendini alaya alan film veya tiyatroyu ağızlarını sonuna kadar açarak coşkuyla izlediler, kitapları da yine aynı şekilde okudular.
Levent Kırca’nın sistemi, bakanları ve bürokrasiyi dile getiren güldürülerine en fazla eleştirilenler gülmekte ve gülen yüzleri yüzsüzleşmekte.
Onun içindir ki Beni İsrail, Musa Aleyhisselâma : “Sen bizi alaya mı alıyorsun / bizimle dalga mı geçiyorsun?” dediklerinde, Musa Aleyhisselâm: “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” diye cevap verir. (Bak: Bakara suresi ayet 67) Demek ki insanların canıyla, diniyle, malıyla, namusuyla oyun oynayanlara şaklabanlık yaparak yol gösteremezsiniz.
Ahlâk kitabında Allah kelimesinin geçmesine izin vermeyen bir eğitim kurumundan daha fazlasını bekleyemeyiz.
Düğün evinde, ölü evinde, nişan merasiminde, gül bayramında, harp meydanında, duruma göre konuşmasını bilen, yapılması gerekeni zamanında yapan, İslâmi gayreti, dini hassasiyeti yerinde, müdaheleci nesil yetiştirmek için kurs açmaya, burs vermeye, yurt yapmaya, okul açmaya devam edelim.