İki mahallî seçim, iki kürevî kriz...
Artık her şeyin her şeyi etkilediği bir dünyada, hiçbir gelişmeyi diğerinden bağımsız düşünemiyoruz. Mahallî ve kürevî (küresel veya global de denilebilir!) ayrımı bile kimi zaman zorlaşıyor. Neyin kürevî olduğuna, neyin mahallî kalması gerektiğine yine ‘büyük oyuncular’ karar veriyorlar. Zira ‘Büyük oyuncu’ ve ‘küresel güç’ olmak için her mahallî salataya maydanoz olmak gibi bir ‘âdet’ var. Bu şekilde gücünüzü ispatlıyor, ‘hegemonya’ sahibi oluyorsunuz!
İşte bundan dolayıdır ki, bizim ‘mahallî seçim’ dediğimiz hâdise ne sadece bizim mahalleyi ilgilendiriyor, ne de mahallî kalabilecek.
İKİ SEÇİM
Kimine göre ‘köprü’, kimi değerlendirmelere göre ‘merkez’ ülke olan, her ne olursa olsun, İslâm dünyasının en önemli devleti olması ve en stratejik bölgelerle gerek jeopolitik gerekse jeokültürel sebeplerle doğrudan münasebeti bulunan Türkiye’de Mart 2009’da yapılacak olan ‘mahallî’ seçimlerin, tüm küresel aktörleri alâkadar etmesi ve etkilerinin ‘mahallî’ kalamayacak olması çok normal.
Mart mahallî seçimlerinin en hassas bölgelerinin ve kırılma noktalarının neler olduğu belli: Yolsuzluklar, iktisadî durum ve Kürt meselesi. ‘Normal şartlar’da bu üç mevzuda kim inandırıcı olabilir ve halkın vicdanını terennüm edecek mesajlar verebilirse onun ipi göğüsleyeceği çok açık.
İktidar partisinin ‘birinci’ olacak olması ‘başarı’ göstergesi olamaz elbette. Mühim olan, hassas bölgelerde seçimi kazanabilmesi.
Onun için özellikle Kürt meselesinde cesur ve somut adımların kısa vadede atılması yahut atılacak olması noktasında inandırıcı olunması gerekiyor. Tüm ‘iyi niyetli’ gayretlere rağmen ‘ana damar’ı memnun edecek ve gerçekten şifa olacak reçetelerin yazılmasında cesur olmaktan başka çaresi yok hükümetin.
Türkiye’deki mahallî seçimleri doğrudan olmasa bile kesinlikle etkileyecek olan bir başka ‘mahallî’ seçim, 31 Ocak 2009’da Irak’ta gerçekleştirilecek olan seçimler.
Irak’ın 18 ilinin 14’ü yerel meclislerdeki temsilcilerini seçecek. Irak hükümeti seçimlerin akamete uğramaması için Kerkük’ü seçimlerin dışında tutmaya karar verdi.
Irak Anayasası’nın geçici 140. maddesine göre, Kerkük’ün statüsünü belirlemek için 2007 sonunda bir referandum öngörülüyordu. Ancak referandumun önce Haziran 2008’e, daha sonra da ileri bir tarihe ertelenmesi bu konudaki belirsizliği iyice derinleştirdi. Devam eden sisli hava, Kerkük’ün gün geçtikçe barut fıçısına dönüşmesine ve her an ufacık bir kıvılcımla savaş alanına dönüşebilecek kadar gergin bir havaya bürünmesine sebep oluyor. Sadece Irak’ın değil, tüm bölgenin istikrarı Kerkük gibi Irak petrollerinin önemli bir kısmına (% 40) sahip olan (bu oran dünya için % 7) bir bölge, tüm küresel oyuncuların olduğu gibi Türkiye’nin de önümüzdeki en mühim imtihanlarından birisi olacak. Onun için, Parlamento dergisine konuşan Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Ahmet Muratlı, “Bazen düşünmeden edemiyorum. ‘Petrol Irak'ın laneti mi, yoksa nimeti mi?’ diye... Kerkük'ü ele geçiren, Irak'a hükmeder.. Herkes bunun bilincinde olmalıdır.” diyor.
İKİ KRİZ
Kürevî mâlî krizin (buhran da denilebilir!) ‘soğuk’ gölgesinde, mahallî seçimlerin sıcak atmosferine girdik.
“Ben tok olayım, başkası açlıktan ölürse ölsün bana ne!” düzeninin sorumluları ve şımarık çocukları, sonunda, bir milyarı açlık belâsıyla boğuşan insanlığı büyük bir mâlî buhranın içine atmayı başardılar. “Sen çalış ben yiyeyim” düzeninin vahşî ve bencil oyuncularının hataları sonucu ortaya çıkan mâlî krizin en can yakan tarafı bunun faturasının yine çoğunlukla fakir veya dar gelirlilere çıkartılması.
Başbakan’ın, sermaye çevrelerine “Zuladakileri çıkartın!” çağrısını yapması ve “Reel sektörü, küçük girişimcileri ezdirmem!” tavrı devam etmeli.
Sabah’tan Şeref Oğuz dikkat çekti; bu tür kriz durumlarında en mühim konunun ‘külfet adaleti’ olduğunu ve krizin ‘fırsat’ kadar ‘yağmacı’ da barındırdığını yazdı. (25 Kasım)
Bu küresel krizin, küresel aktörler kadar, iktidar tarafından nasıl yönetildiği de çok önemli.
Bir diğer kriz noktası, sadece Güney Asya’da değil, tüm dünyada önemli sonuçlar doğuracak olan, Hindistan’da meydana gelen bombalama olayları. İslâm dünyasının ve Türkiye’nin bu olay karşısındaki tavrı, bundan nemalanmayı ve yeni ABD yönetimini hizaya getirmeyi uman çevrelerin ya oyunlarını boşa çıkartacak yahut ekmeklerine yağ sürecek.
Seçimler yeni krizlere gebe, krizler de yeni seçimlere...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.