Cemal Nar

Cemal Nar

“Yangın Var!”

“Yangın Var!”

Bir zamanlar bir gazetede okumuştum, insanlar bir sinemada koltuklarında oturmuş kibar kibar film seyrederlerken, birden bir ses duyarlar: “Yangın var!”

Herkes yerinden ok gibi fırlar ve kapıya doğru koşarlar. Ama aynı anda telaş ve korkuyla kapıya koşan bu insanlar, bu paniğin cezasını çok acı olarak çekerler. Çünkü koridor ve kapı önünde birbirini sıkıştıran bu insanlar, kendi kendilerini tutmakta ve içerde istemeden birbirlerini tutsak etmektedir. Gerçekten de birçok insan, yanan binadan sağ çıkamaz.

Sadece yanmaktan değil, birçoğu izdihamdan sıkışıp kalarak ezilmekten ve dumandan ölmüştür.

Akla şöyle bir soru geliyor: o sese kulak vermeseler de oturup film izlemeye devam etselerdi olmaz mıydı?

Sanırım çoğunuz bu soruyu saçma bulacaksınızdır. Ve sanırım cevabınız da hazırdır: “O zaman da yanarak öleceklerdi. Hem de hepsi!”

Bence de haklısınız. Bu soru saçma. Binada yangın çıkmışken öyle oturup film seyretmek, normal bir insanın tabiatı değildir. Elbette canını kurtarmak için harekete geçecektir.

Ama şöyle sorulabilirdi: “Daha akıllı hareket etselerdi ya? Mesela önce kapı önünde olanların çıkmasını bekleselerdi. Sonra ortada olanlar, en sonunda da çıkışa en arkada olanlar çıksaydı olmaz mıydı?”

İyi bir temenni. Ama bu da insan doğasına aykırı değil mi? Siz en arkadakilere, “bir kısım insan muhakkak yanacak, bari bunlar siz olun” der misiniz? Bunu orada o insanlara diyebilir misiniz? Deseniz bile dinletebilir misiniz?

Sanmam. Bunlar insanı tanımamaktır. İnsan “yangın var” sesini duyunca korkar, panikler ve can havliyle kendini tehlikesiz bir alana atmak ister. O yüzden izdiham onlar açısından bakıldığında kaçınılmazdır.

Ama onların dışında birileri daha önceden bu gibi olaylar için çok yerinde uygulanabilir bazı tedbirler alırsa, ne güzel. Belki izdiham kısmen önlenir ve daha çok insan zarar görmeden kurtarılabilir.

Bu olay hayattan bir kesittir. Yaşanan gerçek bir olaydır yani.

Şimdi size “orada olmak ister miydiniz?” desem, bana şaşkın şaşkın bakarsınız değil mi?

Ya “orada yanmak ister miydiniz?” desem, sanırım öfkeyle bakarak kızar, “kafayı mı yedin sen?” diye bağırırsınız.

Haklısınız.

Haklısınız da, şu soruma ne cevap verirsiniz?

“Niye beş vakit namazı kılmıyorsunuz? Allah Teâlâ’nın her emri önemlidir, ama namaz en başta gelir. O olmazsa, diğer amellerin hesabına bile bakılmaz. Cehennemde yanmanız kaçınılmaz gibi. Öyleyse, kafayı mı yediniz siz?”

Siz, namaz kılmayan Müslümanlar, merak ediyorum, ne cevap vereceksiniz?

Ben bu soruyu bazı kardeşlerime sordum, Aldığım cevaplar şunlar: “Hakılısınız, kılmamız lazım. Tembellik işte.”

Bazıları da halkın “beynamaz özrü” dediği cinsten mazeretler öne sürüyorlar. Sanırım kendileri de inanmadığından, ben de buraya yazmıyorum.

Ama tembelliği ciddiye alıyorum. Onun için size bir “tembellik” hikayesi yazayım. Bakalım siz de o kadar tembel misiniz?

Padişahın biri tembellere acımış da onlara özel bir ev yaptırmış. Fakat bir sürü sahtekar “ben de tembelim” diyerek orayı doldurmuş. Padişah bakmış ki iyi niyeti istismar ediliyor, bir emir vermiş:

“Ev yakılsın, kaçanlar kovulsun, kalanlar hakiki tembeldir, onlar korunsun.”

Evi ateşe vermişler. Yangını gören kaçıyormuş. Sadece iki kişi kalmış yerinden kımıldamayan. Derken onların tam ortasına tavandan alevli bir direk düşmüş. Birisi öbürüne, “ev yanıp gidiyor, kaçsak mı?” demiş.

Öbürü cevap vermiş: “konuşmaya da mı erinmiyorsun?”

Padişah, “işte bu ikisini alın, diğerlerini kovun gitsin” demiş.

Ey “yangın var” denildiği halde hala namazını kılmayan Müslüman kardeşim, sen o ikiden hangisisin?

Cehennem cayır cayır yanıyor, haberin vardır herhalde…

Yukarıda “Ama onların dışında birileri daha önceden bu gibi olaylar için çok yerinde uygulanabilir bazı tedbirler alırsa, ne güzel” demiştik ya, sizce bu kim olabilir?

Aile mi, devlet mi?

Yoksa ikisi de mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi