Ah Ertuğrul ah!
Ah Ertuğrul ah! Yaktın beni.
İşte bizi asıl çılgına çeviren gerçek de bu ya..
Peki o zaman bu "başörtüsü düşmanlığı" neydi! Ben size bu yüzden çektiklerimizi anlatayım mı? Benim yaşadıkların senin aile gerçeğinden daha dramatik Ertuğrul..
Bizim kod adımız "Mürteci" idi.
Küçük kızım hâlâ açık lise de okuyor. Onun büyüğü liseyi bitirdi, Almanca öğrendi, Avusturya'ya gitti. Orada hazırlık okudu. O gün için bir mühendislik fakültesine kaydolabilmişti apar topar, Leoben'de.. İki yıl kaldı, dersleri iyiydi ama bir yanda ana hasreti, öte yandan sosyal bilimlere olan ilgisi.. Arkasından giden abisi Viyana'da işletme okuyordu. Ayrı ayrı şehirlerde kaldılar.. Dayanamadı döndü, okulu yarıda bırakıp. Çünki fakülte değiştirmek için yeniden sınava girip başka bir bölümü kazanmasını istiyorlardı.. Sonunda döndü. Newport Üni'den, davranış bilimlerinden mezun oldu ama onu da YÖK tanımıyor..
İmam Hatip'de okurken emdiği sütü burnundan getirdi sizinkiler..
Gelinim Cerrahpaşa Tıpda son sınıftaydı.. Sınıfının en başarılı öğrencisi idi.. Başörtüsü yüzünden gözaltına alındı.. Sonra okuldan atıldı.. Okulunu bitirmek için Bakü'ye gitti, bir dönem de orada okudu. Biraz Rusça öğrendi. Rüşvet istediler, baskılar gördü, baktı olmayacak döndü geldi. İngilizcesini ilerletti, zaten biraz biliyordu. Sonra onun da Avusturya'ya gitmesine karar verdik. Almanca öğrendi, Viyana'ya gitti.. Hazırlık okudu, alttan eksik derslerini tamamladı. Transkriptini alacak, resmi başörtülü olduğu için kimlik ve belge sorunu yaşadık.. Viyana'daki Hıristiyan / Ateist / Liberal öğretim üyeleri ve yöneticiler bile bu olanlara bir anlam veremediler.. Öğrenci birliği önce yanlış anlamış, zorla başının örttürüldüğünü sanmışlar. Başını açabilirsin, ailenden de yardım almak zorunda değilsin, biz sana öğrenim kredisi buluruz, çalışma izni sağlarız demişler.. Türkiye Müslüman ülke ya, hükümet başörtüsü için baskı yapıyor; ailesi de sanıyorlar. Başını örttüğü için okuldan atıldığını anlatmak için çok uğraşmış. Fakülteden kayıt için gerekli belgeleri almakta zorlanınca, zorunlu olmayan bazı ek belgeleri beyan sureti ile doldurup okula kaydını yaptılar.. Bir daha da başörtüsü sorunu olmadı.
Düşünebiliyor musunuz, bizimkiler yapmaları gereken işlemi bile yapmıyorlar. Ellerinden gelse bir kaşık suda boğacaklar.. Dininin gereklerini yaşayan insanız ya, günahımız öyle büyük, öyle büyük ki, bütün cezalar bu suça göre küçük!..
2 yıl geçti, tam son sömestri okuyacak, çocuğu oldu. Oğlum Dubai'de iş buldu. Dubai'ye göçtüler, bir yıl için 3 yıl daha okudu ve yine okulunu bitiremeden öğrenimi yarım kaldı. Dubai'de çalışıyorlar. Doktorluk yapmıyor, başka işlerle uğraşıyor. Şimdi Arapça öğreniyor. Eşine yardım ediyor. Ayşe Arman'a sorsana, o zaman zaman Dubai'de uğruyormuş ona..
Bir tek suçumuz vardı, dinimizin emrettiği gibi yaşamak..
Kurban derilerimizi bile sorun yapan sizinkiler değil mi idi?
İkna odaları kurmadınız mı kızlarımız için..
Bilir misin Ertuğrul, benim eşim İmam Hatip orta kısımdan sonra okuyamadı başörtüsü yüzünden. Kız kardeşim de öyle.. İki kız yeğenim de. Zaten iki kardeşiz biz..
Başımıza gelmeyen kalmadı. Ne ağır bedeller ödedik bir bilseniz.. Saçlarımız ağardı. Bir ömür böyle geçti be Ertuğrul!
Bunca yaşadıklarıma rağmen, size ne küfrettim, ne yumruk attım ve ne de evinizi, işyerinizi taşladım.. Hem kendimizi, kardeşlerimin acılarını anlatabilmek için vicdanınızın kapılarını çalmaya devam ettim.. "Onlar cahildirler, bilmiyorlar" dedim durdum kendi kendime!
Herkes benim kadar şanslı ve sabırlı olmayabilir, ama benim sizi anlama çabamın onda biri kadar sizin bu insanların acılarını anlamanızı beklerdim. Neyse ki, aradan yıllar geçti, bir ömür geçti, kapının arkasında zincirleri takılı da olsa, kapının aralandığını görmek beni mutlu etti.
Ecevit'in kapısını da çalmıştım bir zamanlar. Hasan Aksay, Bahri Zengin birlikte ziyaret etmiştik Bülent beyi.. Geçen gün yazdım. Murtaza Çelikel anlamıştı bu gerçeği ilk olarak, eşi Aysel Çelikel ÇYDD'de yönetimdeydi biliyorsunuz.. Bu diyalogla ilgili Asaf Savaş ve Seyfeddin Gürsel'den bilgi alabilirsiniz.. Ama o sürecin sonu gelmedi.. Baykal'ın bu yeni açılımını acemice ve geç bulsam da, zamanlamasını yanlış bulsam da önemsiyorum.
Ertuğrul bey (Bu memlekette 'bey' demenin suç olduğunu bile bile, kasden yazdım. Mesela 'Hacı' sıfanı kullanmak da hâlâ suçtur ama hükümet Hac yönetmeliği yayınlar, insanların nasıl 'Hacı' olacağını tanzim eder. Dava açtım sonuç yok. İşlerine geldiği zaman, geldiği gibi. Atatürk ilke ve inkılablarını da işlerine geldiği gibi okuyor ve yorumluyorlar..) ne kadar biliyorsunuz bilmem ama, ben o zamanlar sizin yönettiğiniz Ecevit'in dergisine müstear isimle, dini konularda birkaç makale yazdım, yayınlandı. Mesela biri Hac ve Kurbanla ilgili idi.. Mehmet Erdil galiba, derginin yönetimindeydi, o bilir..
Ha sahi siz, Yakup Kadri'nin, "Kadınlık ve Kadınlarımız" kitabını buldurup, şu "Çarşaf ve Peçeye Dair" yazısını bir bulup okusanız.. Bir de şu "Hilafetin ilgası ile ilgili kanunun 1. Maddesi"ne bir baksanız ne iyi olur. Bakın birçok laik Kemalist, devrim yasalarında hilafetin nasıl anlamlandırıldığını bilmez bile. Emekli paşaların da katıldığı, Akdeniz Üniversitesi'ndeki bir panelde bunu anlatınca ortalık birden karıştı. Neyse ki Erol Mütercimler yardımıma yetişti de kurtuldum. Evet yasaya göre Hilafet mana ve mefhum olarak cumhuriyetin manasında mündemiçtir. Aynı şekilde TBMM'nin şahsı manevisinde de mündemiçtir.. Bu ülke 'Hacı' demenin suç olduğu bir Hilafet memleketidir! Hilafet mana ve mefhum olarak neymiş! Birisinin bu değişimi Yargıtay Başkanına, Başsavcısına, Genelkurmay Başkanına, Anayasa Mahkemesi üyelerine haber vermesi gerek..
Bize bir özür borcunuz var..
Şimdi dürüstlüğünüze inanabilmemiz için, bu konunun çözümü yönünde yeni adımlar atmalısınız.. CHP bizzat kendisi gerekli mevzuat değişimi için düğmeye basmalı..
Bakın inadınız yüzünden neler oldu.. Çankaya'da kim oturuyor şimdi? Başbakanlıkta, Anayasa Mahkemesi Başkanlığında, Sayıştay, YÖK Başkanlıklarına kimler geldi? Meclis Başkanı kimdi?
Milletle inatlaşılmaz..
Ertuğrul'un annesi, hâlâ namaz kılarmış. O günlerde açık.. Belki senin çocukların da örtünür bir gün.. Neden olmasın.. Onun aile fotoğrafı bu renkliliğin ve değişimin fotoğrafı olur belki de.
CHP yönetiminin içinde buna benzer daha bir düzine hikâye çıkar. Bana göre Yargıtay Başsavcısının dramı çok daha derin!
Biz doğduğumuz anne babayı, doğduğumuz toprağı ve doğduğumuz zamanı kendimiz seçmedik.. Hz. Ali zamanında Mekke'de doğup cehenneme gitmek mümkün olduğu gibi, Stalin zamanında Moskova'da doğup, ya da Firavunun sarayında büyüyüp cennete gitmek de mümkün. Sonuçta insanlar, yaptıkları ile ve yapmaları gerektiği halde yapmadıkları, söyledikleri ve söylemeleri gerekirken söylemedikleri, yazdıkları ve yazmaları gerekirken yazmadıkları ile ya kendi cennetlerine sırtlarında tuğla, ya da kendi cehennemlerine sırtlarında odun taşırlar..
Biz gaybe, ahiret gününe iman ettik.. Dün olduğu gibi, bugün de, yarın da Allah (cc) bizi, mallarımızla, canlarımızla ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. O, her şeyi görmekle, duymakta ve bilmektedir. O, kadir-i mutlaktır! Yalnız Ondan yardım diler ve yalnız O'na sığınırız. O, bizim ilahımız ve Rabbimizdir..
Biz, Müslümanlardanız elhamdülillah; malım, canım, sevdiklerim Allah (cc) yoluna feda olsun!
Sebeb ey!
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.