Siyaset çayırında güreşenler
Siyaset çayırında filler güreşir, olan çimenlerin arasındaki canlılara olur. Yukarıda onlar birbirleriyle didişirken, kimse aşağıdakilerin halinden haberdar olmaz. Esas olan onların halini görmek ve bilmek değil midir?
Belki bayram siyasete kısa bir ara verecek ama bayramdan sonra kıyasıya siyaset güreşleri başlayacak. Partilerin belediye başkan adaylarını yarından itibaren açıklaması bekleniyor. Kimileri üzülecek, kimileri sevinecek.
Sevinenler herkesi kucaklamaya çalışırken, üzülenler ya içlerine kapanacaklar ya da haksızlığa uğradıkları için mücadele ederek yeniden sahneye çıkmaya çalışacaklar. Siyaset öyle bir hastalık ki, soyunan herkes kendisini haklı ve güçlü görür, ondan başka kimse esasında siyaseti bilmez ve anlamaz.
İşte bu mantık insanı öldüren mantık olduğu gibi, siyaseti de yerlerde süründüren bir mantıktır. Türkiye’de siyaseti içinden çıkılmaz hale bu anlayış getirmektedir. Hele muhalefette olan siyasilerin gözleri kararır, nerede doğru varsa yanlış görür ve sadece kendisi doğruları bilir, iktidardakiler hep yanlış içerisindedir.
Türkiye’deki siyasi tablo böyle değil mi? “Türkiye’de siyaset böyle de acaba Yemen’de nasıl” diye o konuda da bir araştırma yaptım. Çünkü Yemen’in kuş konmaz, kervan geçmez dağlarındaki kaya yamaçlarında hep iki şekil gözüme ilişti. Birisi şaha kalkmış bir at, diğeri güneş simgesiydi.
Meğer “at” ile “güneş” iki ayrı partiymiş. At partisi iktidarda, güneş partisi ise muhalefetteymiş. Oysa Yemen’deki idare sistemine baktığımızda gördük ki, aslında krallıkla idare ediliyor. Cumhurbaşkanı ülkenin tek hâkimi. Demokrasi ve insan hakları hak getire.
Hani bizim ihtilal sonraki hallerimiz gibi. Ya da 28 Şubat’ta brifing almaya giden siyasiler ve bürokratlar gibi. Her şey, Salih Abdullah’ın iki dudağının arasında. Önümüzdeki günlerde Yemen’de seçim olacakmış fakat güneş amblemli parti; “Ülkede demokratik sistem işlemiyor” diye seçimleri protesto edeceğini duyurmuş.
Bunu duyan Cumhurbaşkanı, aldığı bir kararla, seçimleri dört yıllığına erteleyivermiş. Oh ne ala. Adamın canı sıkılmış, “Siz misiniz seçimleri protesto eden” deyip seçimleri dört yıl sonrasına atıvermiş. Ne de olsa çok partili sistemle idare ediliyorlar. Makul (!)
Yemen dağlarında ölümle burun buruna gezi yaparken, sadece Yemen’in siyaseti ile ilgilenmedik. Türkiye’de ne olup bittiğiyle de ilgilendik. Görüşebildiğimiz Yemenli yetkililer ve halktan okumuş yazmış kimseler, kendi adamlarından çok Türkiye’ye güveniyorlar.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a güven tam. “Dünya liderleri” diye bakılıyor. Bu sözleri hayatında hiç şehir görmemiş, köyde yaşayan ama radyo veya televizyondan dünyayı takip eden insanlardan da duyduk.
Bu arada yine Yemen’in 3200 metre yükseklikteki yüzlerce dağından birine tırmanırken, gazeteden bizim Rıfat aradı ve bir açıklama okuyacağını söyledi. Yurtdışına çıkmadan önce birkaç yazı yazarak gitmiştim. Yazılardan biri de CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Karayalçın ile Melih Gökçek hakkındaydı.
Murat Karayalçın, yazdıklarıma epey okkalı cevaplar vermiş. EGO Genel Müdürlüğü sırasında EGO’da çalışan işçilerin namaz kıldıkları için fişlenmediğini söylemiş. Ben de zaten genel müdürlüğü sırasında böyle bir fişlemeden söz etmemiştim.
Hizmetlerinin bir kısmını görmezden geldiğimi ifade etmişler. Orası doğru. Ankaray projesi onun zamanında başlamıştı ama uzun zaman sonra Melih Gökçek tarafından tamamlanabilmişti. Sanıyorum benim gibi pek çok Ankaralı da unutmuştur. Çünkü Karayalçın’dan sonra işbaşına gelen belediye başkanları da projeyi çeşitli sebeplerle tamamlayamamış ve kimin başlattığı unutulmuştu.
Objektif gazetecilik adına Murat Karayalçın hakaret etmeden yaptıklarını ve yapacaklarını bildirirse o konuda da yazarım. Ama Yemen dağlarında hakaretlerle süslü açıklamayı dinlemek hiç hoş olmadı. Siyasetçi kendine inanan ve hoşgörü sahibi insandır. Hakaretsiz açıklamalarını bekliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.