Kurban ve bayramla ilgili bazı meseleler...
Bugün, eşhur-i hurumdan/dört hürmetli aydan Zilhicce ayının altısı. Bütün günahların affedilip insanın anasından doğduğu gibi tertemiz olmasına sebep olan hac da, akan ilk damla kanıyla sahibinin günahlarının akıp gitmesine sebep olan kurban ibadeti de bu ayda. Fecr sûresinin ilk âyetleriyle bildirilen 10 değerli gece de bu ayın girişiyle başladı. Bu gecelerde ibadet yapanlar günahlarından kurtulup nice manevi derecelere kavuşurlar. Bu 10 gecenin gündüzleri de o derece değerli. Bugün bu 10’un altısındayız. Altısı gitti, dördü kaldı.
Bu 10 geceyi az da olsa ibadetle, gündüzlerini oruçla geçirenler çok manevi kazanç elde ederler. İlk günler geçti. Hiç olmazsa 8. ve 9. günlerinde orucu, gecelerinde de ibadeti ihmal etmemelidir. Bayramın ilk gününden önceki gece ise Peygamberimiz’in ifadesine göre ayrı bir değere sahiptir.
Bu ayda üç mühim ibadet var: Hac, kurban ve bahsettiğimiz nafile ibadetler...
Kurbanla ilgili biraz bilgi arzedelim. Kurban, sadece dört ayaklı ehli/evcil hayvanlardan, deve, sığır ve davar cinsinden olur. Manda da sığır cinsine dahildir. Hepsinin erkek ve dişilerinden kurban câizdir.
Devenin 5 yaşını, sığırın 2 yaşını, koyun ve keçinin 1 yaşını doldurmuş olması şarttır. Kuzunun 6 aylık olanı bir yaşını doldurmuş olan gibi gösterişli ve gelişmiş ise o da kurban olabilir.
Bir koyun ve keçi sadece bir kişi için kurban olur. Deve ve sığıra ise 7 kişiye kadar ortak olunabilir. Ortaklar ister vâcib, ister nâfile, ister adak kurbanına niyet etsinler farketmez. Fakat her birinin mutlaka kurban niyetiyle ortak olması şarttır. İçlerinden biri kurban niyetiyle değil de “Ben de ortak olayım, et yemiş olurum” diye ortak olsa veya ortaklardan biri Müslüman olmasa, diğerlerinin kurbanları da câiz olmaz.
Geyik, karaca ve deve kuşu gibi eti yenen yabani hayvanlar ve tavuk, horoz gibi iki ayaklı evcil hayvanlar kurban olamaz.
Bir veya iki gözü kör, yürüyemeyen, kulaklarından biri veya burnu kesik, bir memesi gitmiş ve dişsiz hayvanlar kurban edilemez.
Vefat eden bir kişi, kendi malıyla kurban kesilmesini vasiyet etmişse, bunun etinden miras sahipleri yiyemeyeceği gibi, zenginlere de verilemez. Fakat, sevabını vefat eden bir yakınına bağışlamak niyetiyle kesilen kurbanın eti kesen tarafından yenebilir. Bir kimse kendi kurbanını keserken sevabını başkasına bağışlasa, hem kurban vazifesini yerine getirmiş olur hem de etini yiyebilir.
Adak kurbanının etini sahibi yiyemeyeceği gibi evlat, torun, anne-baba, dede-nine gibi bakmakla vazifeli olduğu yakınlarına, zenginlere ve gayr-i müslimlere de veremez, yediremez. Vacib kurbanın eti ise Müslüman olmayanlara da verilebilir ve yedirilebilir.
Birden fazla kurban kesmek daha sevaptır. Peygamberimiz her sene iki kurban keser, “Biri kendim, biri ümmetlerim için” buyururdu. Vefatının son senesinde veda haccında 100 deve kurban etmişti. 63 tanesini (o sene 63 yaşındaydı) bizzat kendileri kesmiş, kalanını da Hazreti Ali Efendimiz’e kestirmişlerdir.
Peygamberimiz, vefatından sonra kendisi için her sene kurban kesilmesini istediği için Hazreti Ali (r.a.) Efendimiz her sene iki kurban keser, “Biri kendim, biri Resûlüllah için” buyururdu. Bize güzel bir örnek...
Yeni bir şey duydum. Kurban alacak kimse, kurbanı satın almadan önce kurban satıcısına “Hayvanı keselim, kaç kilo et çıkarsa şu kadar liradan parasını ödeyeyim” diye bir anlaşma yapıyorlarmış. Hayvan kesiliyor, kaç kilo et çıkarsa o kadar para ödeniyormuş.
Bu iki cihetten olmaz. 1) Kurban kesecek kimse, henüz satın alıp parasını ödemediği yani kendisinin olmayan bir hayvanı kurban etmiş oluyor. 2) Bu anlaşmayla, kurban değil -adeta- et satın alınmış oluyor.
Halbuki Peygamberimiz, “Kurbanın, etiyle, derisiyle, kanıyla mizana konulacağını” haber veriyorlar. Bahsedilen alış-verişte hedef sadece et olduğundan, bir yerde ibadet niyeti de bulunmamış oluyor.
Kurban bayramının üçüncü günü güneş batmadan önce; ev, zaruri ev eşyası, binek ve üç takım elbisenin dışında 80.18 gram altın veya o değerde malı olan kadın-erkek her Müslümanın kurban kesmesi vâcibtir.
Ortaklaşa kesilen kurbanın eti tahminen değil tartılarak taksim edilmelidir. Fakat tartı işi insanlara çok zaman zor geliyor. Bundan kurtulmanın yolu şudur: Ayrılan her bir hissenin üzerine kurbanın deri, ayak, baş, ciğer veya yağından konulursa, eti tartmadan tahminen paylaşmak câizdir.
Hacca gidemeyen Müslümanlar, hacıların Arafat’da bulunduğu ve umumi af günü olan arefe günü, öğle ile ikindi arasında 2 rek’at namaz kılıp, bir müddet istiğfar edip tekbir getirildikten sonra “Yâ rabbi! Ben âciz kulun hacca gidemedim. Benim ruhumu da şu anda Arafat’taki kulların içinde kabul buyur. Beni de umûmî affa ilhak eyle” diye dua ederse, boş çevrilmeyeceği umulur... Hayırlı bayramlar temennisiyle...