Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Liderlerin gözüyle Bin Ladin

Liderlerin gözüyle Bin Ladin

11 Eylül'le alakalı olarak birçok kesimden ve özellikle istihbarat teşkilatlarından şüphe irad edenler oldu. Sözgelimi, Ahmedinejad, imalı bir şekilde 11 Eylül'den şüphe ettiğini ortaya koydu. Madalyonun öteki yüzü de Bin Ladin ve Kaide'den şüphe edenlerle dolu. Irak işgalinden sonra ismi üzerinde yoğun bir tartışma ve spekülasyon trafiği yürütülen Zerkavi hakkında da benzeri şüpheler serdediliyordu. Lakin sonunda Amerikan uçak veya helikopterlerinin saldırıları sonucunda öldürüldüğünü ve yaralı olduğu halde kan kaybederek ölmesi için de kasıtlı bir biçimde hastaneye kaldırılmadığını öğrendik. 11 Eylül sonrasında ve Irak işgali akabinde Beşşar Esad da resmi rivayetlerden şüphe eder tarzda açıklamalarda bulundu. Geçenlerde siyasetin duayeni ve kurdu olan 'kül yutmaz' Fidel Castro da benzeri şeyler söyledi.
Küba lideri Fidel Castro, ABD hükümetini, 11 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak halkı kasten kandırmakla suçladı. Castro, Küba devlet televizyonunda okunan makalesinde, "Şimdi biliniyor ki saldırılarla ilgili kasıtlı bir dezenformasyon var. Dünya üzerindeki herkes gibi kandırıldık" ifadelerine yer verdi. Rahatsızlandığı ve görevini kardeşi Raul'a devrettiği geçen yılın ortalarından bu yana kamuoyu önüne çıkmayan Castro, 11 Eylül'deki saldırılarda Pentagon'un bir uçak değil füzeyle vurulduğunu, çünkü uçağın yolcularının izine rastlanamadığını hatırlattı. Böylece o da resmi tezlere inanmadığını ortaya koymuş oldu.
ABD'nin bu saldırılarda muhtemel bir rol oynadığı teorileri, geçmişte de Castro'nun siyasi müttefiki Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez tarafından dile getirilmişti.
Resmi tezleri sorgulayan bir hayli yetkili, New York'taki Dünya Ticaret Merkezi ikiz kulelerinin, 2001'de Kaide mensuplarının kaçırdığı uçakların binalara çarpmasından sonra patlayıcılarla yıkıldığını ve Washington'da da Pentagon'un bir uçakla değil füzeyle vurulduğunu ileri sürüyor.
*
Peki Kaide ve Bin Ladin bu saldırıların neresinde? Asıl muamma olan husus işte burası. Kimileri el Kaide'nin fail olduğuna inanmakla birlikte ABD'nin kasıtlı olarak saldırının gerçekleşmesine göz yumduğunu da düşünüyor. Dünyayı değiştirmek için ABD'nin bir bahaneye veya siyasi mühendislik eylemine ihtiyacı olduğunu ve 11 Eylül saldırılarının da Bush yönetimine bu bahaneyi temin ettiğini savunuyor. Buna inananların başında Castro gibi önemli devlet adamları da var. Bu teze göre, Amerikan istihbarat teşkilatları birçok kaynaktan durumu istihbar etti ve derledikleri duyumları üstlerine aktardı, ihbar etti. Lakin siyasiler olayı kullanmak için istihbarat duyumlarına kasten kulak asmadılar ve kulakları üzerine yattılar. Böylece saldırı gerçekleşti ve saldırıdan sonra da Bush yönetimi harekete geçti ve önce Afganistan, ardından da Irak'ı işgal etti.
*
Peki bu hususta yani saldırıda Bin Ladin'in dahli olup olmadığı meselesine Bin Ladin'in eski patronu olan Suudiler ne diyorlar? Esasen Sudan yönetimi, aynen Çakal lakabıyla anılan Carlos'u daha önce irtikap etmiş olduğu cinayetlerden dolayı nasıl Fransızlara teslim etmişse, aynı teklifi Bin Ladin hususunda Amerikalılara da yapmışlar. Lakin Amerikan yönetimi ısrarla Bin Ladin'i teslim almak istememiş. Sudan'ın vermiş olduğu Bin Ladin'i teslim almaya yanaşmayan Amerikalılar, bu defa 11 Eylül'den sonra Taliban'dan Bin Ladin'in kendilerine teslim edilmesini istediler. Bu defa da Taliban zahirde misafirleri olan ve Peştun geleneklerine göre şeref ve haysiyet meselesi olarak teslim edilmesi mümkün olmayan Bin Ladin'i vermekten imtina etmişti. Aslında sanıldığı gibi Taliban, Bin Ladin'i himaye etmekten ziyade suç unsurlarının belgelenmesini ve kendilerine verilmesini istemişti. Buna göre tutumlarını gözden geçireceklerdi. Suçun sübutu halinde gerekeni yapacaklarını da vaat etmişlerdi. Lakin Amerikalılar meseleyi müzakereye yanaşmamışlar ve tek yanlı olarak ve kestirmeden 'Wanted' filmlerinde olduğu gibi Bin Ladin'in ölü veya diri kendilerine teslim edilmesini istemişlerdi. Castro'dan sonra Ladin meselesini en iyi özetleyenlerden birisi Suudi Arabistan İçişleri Bakanı Prens Nayif Bin Abdulaziz olmuştur. Prens Nayif'e göre, Bin Ladin de Ömer Abdurrahman gibi zavallının teki. Muhayyer değil müseyyer veya başka bir ifadeyle müteharrik bizzat değil. İfadeyi açmak için bizzat Nayif Bin Abdulaziz'in ifade ve ibarelerine başvuralım. Medine-i Münevvere'de İslâm Üniversitesi öğrencilerine konuşan İçişleri Bakanı Prens Nayif şunları söylüyor: "Bin Ladin, kullanıldığını bilmiyor. Bilmediğini de bilmiyor. Kendisini Sudan'dan aldılar Afganistan'a ışınladılar, sürdüler, attılar... (El Emir Nayif: Bin Ladin ühize minessudan küzife bihi ila Afganistan, El Vatan gazetesi, Suudi Arabistan, 27 Kasım 2008)" Burada açıkça Nayif, Bin Ladin'in bilmeden kullanıldığını ima ediyor. Aslında Aden açıklarındaki patlamada, akabinde Bali ve Madrid patlamalarında da bu tarz ayak oyunları oynanmıştır. Eski adıyla Bombay, yeni adıyla da Mumbai'deki taze olayın akabinde, bir kez de, bu tarihi perspektifin ışığında konulara bakmaya ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi