Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Belediyecilikte 3G

Belediyecilikte 3G

Trici! 3. Jenerasyon cep telefonunun adı..
İnt 2, 3G kadar konuşulmuyor.. 3G'nin starı mesela İphone, Blackbarry değil nedense..
Tamam Trici'ye geçtik geçmesine de bunun sosyal hayata, ekonomiye, kültür ve sanata, siyasete yansıması üzerinde konuşan, yazan, düşünen var mı?
Bu konu üzerinde “Asimetrik Barış” diye bir yazı hazırlıyorum.. “Asimetrik Savaş”a karşı..
Seçim öncesi Trici’nin belediyeciliğe nasıl yansıyacağını sorgulamak istiyorum..
Belediyecilik konusunda Pendik'te Plato danışmanlık diye bir kuruluş var. Ve bir belediyecilik dergisi yayınlıyorlar. Ve sanırım belediyecilik üzerine en çok eser veren de bu yayınevi..
Türk Dünyası Belediyeler Birliği, Pendik Belediyesi ve Başkanı Erol Kaya ve AK Parti İl Başkan Yardımcısı Hulusi Şentürk bu çalışmanın yükünü taşıyorlar..
Zaman zaman Cengiz Ocakçı ile de konuşuyoruz, Ankara eski Büyükşehir Belediye Başkan Vekili. Daha çok da işin hukuki boyutu ile ilgili.. Ocakçı'nın yayınlanan eseri olmasa da Kaya ve Şentürk'ün belediyecilik üzerinde yayınlanan birçok kitabı var.. Ben kamil bir demokrasi için yurttaşlık bilincinin gelişmesi ve bu konuda belediyelerin rolü üzerinde çalışıyorum. Kağıthane Kaymakamı Ahmet Narinoğlu’nun da bu konuda çalışması varmış, geçenlerde onunla da konuştuk.. Yavaş yavaş bu konunun gündeme gelmiş olması sevindirici bir gelişme.. Yine bir süre önce Eskişehir'e gittiğimde, Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı ile birlikte kentin “cybercity” formatında geocode edilmesini konuşmuştuk, Yücel Yaman'la birlikte.. Bu konuyu kaç bakana, Başbakanlık müsteşarına anlatmaya çalıştım, ama birileri hâlâ ihale açarak, donanım ve yazılım alarak e-devletin olacağını sanıyor..
Ahmet Narinoğlu'nun Adana'dan, Kadir Çalışıcı'nın Eskişehir'den aday olacağı söyleniyordu, ne oldu bilmiyorum.. Bakalım adaylar belli olsun, kimler gidecek, kimler gelecek ve bu işler nasıl olacak!.
Korkarım AK Parti, bu defa da şansını iyi kullanmayacak olursa bu son başarısı olur!
Geçen gün, Kaya ve Şentürk'le bu konuyu konuştuk. Şu 3G belediyecilik konusunu..
Eskiden bir altyapı tartışması vardı. Elektrik, su, kanalizasyon filan.. Artık batıda bunlar olmadan şehir bile kurulmuyor.. Yani altyapı artık modern belediyecilikte belediyenin öncelikli sorunu değil. Bu, işin başında çözülen teknik bir konu.. Üstyapıya gelince, o da çok da önemli değil.. Parklar, kültür merkezleri, pazar yeri vs.. Bunların çoğu satın alma, ithal ikamesi ya da ihale yolu ile çözülecek konular..
Düğmeye basınca lamba yanacak, musluğu çevirince su akacak, çöp toplanacak, tarîk düzenli olacak, park sorunu olmayacak.. Arabanızın kapısını açınca kaldırıma çarpmayacaksınız, yoldaki su birikintisi, yanınızdan geçen arabadan üstünüze sıçratılmayacak.. Vesaire, vesaire..
Tamam, beyaz masa, sağlık hizmeti, engelliler için gerekli düzenlemeler, şehir tiyatrosu, bitti mi..
Maliyetler makul, kalite iyi. Sistem tıkır tıkır işliyor.
-Eee, daha ne istersiniz..
-Çok şey isteriz..
-Sahi başka ne isteyebiliriz?
Mesela, geçen yıl kaç çocuk hayatını kaybetti, kaç suç işlendi? Kaç kişi boşandı, kaç intihar vakası yaşandı, kaç genç uyuşturucu kullanmaya başladı?. Refah katsayısı ve mutluluk katsayısı ne?
Şehirde yaşayan öğrencilerin derslerdeki başarı oranları ne? Kaç gazete okundu, kaç kitap satıldı?
Tiyatro salonu olması yetmez, kaç sergi açıldı, kaç oyun oynandı, kaç konser düzenlendi. Sergilenen eserlerin kalitesi ne, izleyici profili nasıl?
Birim metrekare alanı nasıl değerlendiriyorsunuz? Kentiniz marka mı? Kentinizin markaları var mı?
Almanya'da bir belediye, park yerinin altına otopark yapmıştı. Otoparkdaki egzozu arıtıp, yüksek ve estetik bir baca ile dışarıya veriyordu. Ve havalandırma da buradan yapılıyordu.. Yerüstünde, sabahları pazar kuruluyor, öğleden sonra aynı alanda gençler kaykay yapıyordu. Akşamüstü ise, parkın bir kenarına kurulu anfi tiyatroda, yerel sanatçılar eserlerini sergiliyordu.. Orası aynı zamanda bir parktı..
Zamanı ve mekanı nasıl daha verimli kullanabilirsiniz, bunun hesabı yapılıyor. Kentin yaşam maliyeti nasıl aşağı çekilir, kalite ve verimliliği nasıl artırılır onun hesabı yapılıyor..
Mesela İskandinav ülkelerinde risk ihaleleri açılıyor.. Yılda 100 boşanma vakası var. Bunun sosyal maliyeti varsayalım 100.000 Euro. Bu oranı kim ne kadar zamanda ve ne kadar aşağı çekecek. Bir sosyal siyaset planlaması gerekiyor. Ölçümlenebilir, denetlenebilir bir proje gerek. Bir firma bu ihaleyi kazanıyor. Varsayalım %50 başarılı oldu. 50.000 Euro alıyor..
Şu seçim sürecinde bizim belediyelerin haline bakıyorum da, pejmürdelik..
Ehliyet konusunda fazla bir kaygı yok. Ahbab çavuş ilişkileri ile iş götürülüyor.. Şehirlerimiz giderek kimliksizleşiyor.. İhale açmak, belediyecilik sanılıyor.. Hani halkın gecekondulardan kurtulması, yol yapılması bile sanki büyük bir işmiş gibi takdim ediliyor.
Kocaman adamların kocaman resimleri ve bir iş yapmış gibi böbürlenmeleri yok mu?
Elbette yapacaksın. Bunlar bilinmeyen şeyler değil ki, parasını ben vermiyor muyum.
Daha bu işin maliyetine gelmedi sıra. Etik ve estetik, kalite konusunu hiç konuşmuyoruz bile..
Ötekilere bakınca bunlar bir şeye benzer gibi, ama olması gerekene göre daha işin başındalar..
Partililer, hısım, akraba, yeğen..
Kendilerini sırtlarında iktidara taşıyanlar karşısında burunları havada, kerameti kendinden menkul, oturduğu koltuktan şeref alan, resminin büyüklüğü ve çokluğu ile kompleksini tatmin etmeye çalışan adamlarla nereye varılabilir ki? Bize, bilgili, dürüst ve cesur adamlar gerek. Çalışkan adamlar, idareci adamlar gerek.. Kamu malını yetim malı olarak gören insanlar.. İşinin ehli, okuyan, düşünen.. Kendini yenilemesini bilen, muhakkik ve mümeyyiz.. Yoksa yiyici değil.. Bakkal dükkanını bile yönetmekten aciz, kompleksli insanları, zirvelere taşırsanız, halka zulmetmiş olursunuz. Zulm ile abad olunmaz.. Basit insanları yükselttiğinizde aşağıdan baktığınızda nasiyesini görürsünüz!
Emaneti, majestelerinin adamı olmaktan başka özelliği olmayan kişiler, topluma da, örgüte de, hükümete de yüktür.. Unutmamak gerekir ki, bir hırsız, bir bağdan bir bostan çalar, ama rüşvet alan biri bir bostan karşılığı bir bağı satarmış. Bu işler artık öyle bir yere geldi ki, insanlar “aman, yapsın da yesin, yemeyen mi var?” demeye başladılar.. Adamın kalıbı iyi, ağzı laf yapıyor, biraz çevresine, biraz da halka yedirtiyorsa, en iyisi onlar oldu.. Güce tapan, iktidar sahiplerine yalakalık eden bir tufeyli kalabalığı da türedi artık..
Çocuğuna iş karşılığı oyunu satacak bir sürü adam var piyasada..
Evet, AK Parti'ye düşen görev, sadece 3G ihalesi açmak değil, yeni yerel yönetim anlayışını bu temel üzerinde yeniden inşa etmektir.. “Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal!” Burada anlatmak istediğim iş, bugüne kadar yapılan e-devlet yatırımlarından çok farklı ve öte bir şeydir..
Hüseyin Tanrıverdi ve adayları belirleyen ekibe büyük bir sorumluluk düşüyor bu işte.. Eski bir sendikacı olarak bilginin ve emeğin hakkını vermek zorunda.
Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler!
Sonuçta tencere yuvarlanacak, kapağını bulacak.. Herkes de layığını bulacak bu arada. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek.. Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi