Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

'Napolyon evine dön'

'Napolyon evine dön'

Ne ilginçtir, Müslümanları birbirlerinden uzaklaştırmak için seferber oluyorlar. Buna mukabil Müslümanları İsraille ve Ermenistanla yakınlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Sözgelimi, ABD Dışişleri Bakanı Rice, Arap ülkelerinden Ortadoğu barış girişimlerinin tutması ve meyve vermesi için İsrail’e yaklaşmalarını istiyor. Daha doğrusu Filistin’den uzak durmalarını ve İsrail’e de yaklaşmalarını talep ediyor. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da temaslarda bulunduğu sırada Rice, “Arap ülkelerinin, süreci cesaretlendirmek için mümkün olan herşeyi yapmalarının, bölge ülkeleri için büyük bir önemi olduğuna inanıyoruz” diyor ve sürecin ileriye götürülmesi için İsraille yakınlaşma çabalarında bulunulmasının gerekliliğinden bahsediyor.

Rice ile düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Faysal, İsrail ile Filistin arasındaki barış anlaşmasını kolaylaştırmak bakımından İsraille ilişkiler konusunda daha fazlasını yapamayacaklarını ifade ediyor ve ABD Başkanı George W. Bush’un ilgili talebini üstü kapalı biçimde geri çeviriyor. Böylece Bush’un bölge ziyareti fiyasko ile noktalanıyor. Faysal, Bush’un, yıl sonuna kadar İsrail-Filistin anlaşmazlığının çözümünün şansını arttırmak için Arap ülkelerinden İsrail’in “elini sıkmasını” istemesiyle ilgili görüşünün sorulması üzerine, “İsraillilere daha fazla ne yapabileceğimizi bilmiyorum” cevabını veriyor. Borçlu taraf İsrail’e baskı yapacaklarına alacaklı taraf Araplara baskı yapıyorlar. Bu ne biçim kantar! Arap-Arap ilişkileri ötelenirken adeta Araplar ile İsrailliler kardeş yapılmak isteniyor. Bu paralelde Türk-Türk ilişkilerinin ayrıcalıklığı da kimilerine batıyor, rahatsız ediyor. Bu ilişkilerin kimyasından rahatsız olanlardan birisi de Zeyno Baran’ın eşi veya millî damadımız Matthew Bryza.

ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matthew Bryza, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmesi çağrısında bulunduklarını, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki "bir millet, iki devlet’’ düşüncesinin değişmesi gerektiğini savunuyor. Yani Azerilere mesafe koyarken Ermenistan’la aramızdaki mesafeleri kaldıracağız. Ata et, ite ot atacağız anlaşılan. Kaldı ki Ermenistan’la aramıza mesafe koyan da biz değiliz.

***

Bush Şermü’ş Şeyh ile birlikte Ortadoğu ziyaretini bitirdi, ama gelişinin kimseye faydası olmadı. İsrail’e hiç faydası dokunmadı. Sözgelimi, İsrail kabinesinde konuşurken koalisyon ortaklarının Olmert’e destek vermelerini istedi ve burada büyük bir gaf yaptı. Rice ise Bush’un gaf düzeltme memuru gibi. özellikle de Rice, Avigdor Lieberman’ın Bush’dan alınabileceğini düşünmüş olmalı ki konuşmanın seyrine müdahale etmiştir. Bush ise hem dengeleri bilmediğinden, hem de dilin kemiği olmadığından ‘atış serbest’ komutu doğrultusunda hareket ediyor. Zaten Reagan gibi cahil tipli liderler Gorbaçov gibilerin karşısına teknik donanımla ve bilgi ile değil de tuluatçılıkla çıkmışlardı. Kovboyun tuluatçılıktan başka ne marifeti olabilir! Bush da gezilerinde bolca tuluat yapıyor. Reagan, Burhaneddin Rabbani de olmak üzere mücahid liderleri karşılarken aynı imana ve ortak zemine işaret etmiştir. Oğul Bush da aynı şekilde Tayyip Erdoğan gibileri karşılarken benzeri vurgular yapmıştır. Bununla birlikte, Bush gibi liderler tamirat değil, tahribat davasındadırlar. Bundan dolayı henüz bölge ziyaretini tamamlamadan her taraftan çatırdılar yükselmeye başladı. İsrail hükümetinde kocaman bir çatlak belirdi. Yisrael Beiteniu Partisi, Olmert hükümetiyle yollarını ayırma kararı aldı. Yani Bush’un İsrail’deki konuşması ters tepmiş Olmert kabinesini kurtarmak bir tarafa adeta altını oymuştur.

***

Esasında Bush’un ziyareti tam aksi netice vermiştir. Zira Bush kendi insiyatifiyle değil Amerika’daki Yohudi lobisinin ve neoconların insiyatifiyle hareket etmiştir. John J. Mearsheimer’in ‘Candidates’ Unconditional Support Isn’t Right for Jewish State’ başlıklı yazısında da dile getirdiği gibi İsrail’e orantısız destek İsrail’in önünü tıkamakta ve İsrail’in çıkmazını derinleştirmektedir. Bu anlamda, İsrail lobisi ve Bush gibiler bindikleri dalı kesmektedirler. Ancak bağımsız ve sağduyulu kararlar İsrail’in çıkarlarını veya kalıcılığını temin edebilir. Aksi taktirde, yanlışların birikimi İsrail’in ömrünü daha da kısaltacak ve muvakkatlığını daha da keskin hâle getirecektir.

2006 yılında eski İsrail dışişleri bakanlarından Shlomo Ben Ami’nin de belirttiği gibi, ancak İsrail’le yüzleşmeyi ve cepheleşmeyi göze alabilen Amerikan liderleri başarılı olabilmiş ve tarafları barışa bir adım yaklaştırabilmiştir. İsrail’le cepheleşmeyi göze alabilen iki Amerikan liderinden birisi Carter diğeri de baba Bush’dur. Carter’ın duruşu ve cepheleşmesi ahlâkî zeminde iken baba Bush’unki tamamen pragmatik sebeplerle olmuştur. Saddam’a karşı oluşturduğu cepheye verdiği sözleri de tam olarak tutamamıştır. Carter ise 1979 yılında yaptığı yanlışın bedelini kitaplarıyla günah çıkartarak telafi etmeye çalışmıştır. Bunun sonucunda Yahudi lobisi de kendisini aforoz etmiştir. Onların nazarında menfur bir iyilik olmuştur. Carter başkan adayları ve senatörlerin bile İsrail ve lobisi karşısında konuşamadıklarını ifade etmiştir. İşte bu baskı veya konuşamamazlık İsrail’i her geçen gün biraz daha boğmakta ve onu biraz daha yalnızlaştırmakta ve uçuruma sürüklemektedir. Küfür payidar olur, ama zulüm payidar olmaz. Zulmün meşruiyeti olmaz. Bugün de başkan adayları İsrail’i memnun etme yarışına girmiş durumdalar. İsrail’in memnun edilmesi aslında Bush’un Olmert için yaptığı gibi İsrail’in ömrünü uzatmıyor aslında kısaltıyor. Yapıcı olmak için cesarete ihtiyaç var. Bu cesaret ise sadece çok ahlâklı olan Carter gibi birkaç kişinin harcı. Onun dışında İsrail'de bile bu cesaretin bedeli çok ağırdır. Rabin’in maruz kaldığı gibi. Bush, Arap-İsrail barışına katkı da bulunmak bir tarafa İsrail içi dengeleri de bozmuştur. Onun ötesinde İran eksenli bir kutuplaşma ile Arapları arkasına almaya çalışmıştır. Aynen Napolyon’un Kölemenler üzerinden Mısır halkını yanına çekme girişimi gibi. Napolyon’un bu girişimi başarısızlığa uğramıştır. Mısır halkı da bu bağlamda Bush’u yeni bir Napolyon olarak görmüş: “Ne hoş geldin, ne de beş gittin’ dedikten sonra ‘Napolyon evine dön’ diye Bush’a dönüş istikametini göstermişlerdir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi