Nerede o eski diktatörler?
Vurunca yamyassı eden ve çivi gibi toprağa çakan diktatörler artık dünyamızda yoktur..
Şimdi değişmiş bir devirdir yaşanan..
Diktatörleri bile sermaye babalarına yalakalık yapacak derecede şahsiyetsiz..
Anlıyorum sizleri..
Hiçbiriniz diktatörler zamanında doğmamıştınız.. Siz ancak Süleyman Demirel ve şürekasının gölgesinde boy verdiniz..
İtiraz yok!..
“Adam gibi diktatörümüz vardı da bir dediğini iki mi ettik?” cevabına karnım tok..
Halk kendi diktatörünü kendi sivriltir..
Yalakalığın zirve yaptığı zamanlarda diktatör adayları kum misali kaynar.. Onlar arasında en asabisi, en çirkefi elbette en büyük rağbet görür ve başa oturur..
Şu bayram gününün yağmurlu havasında eski diktatörleri hatırlamak pek akıl kârı değil, amma ben hatırlarım..
Okuduğum tarihi kitablarda boy boy, cins cins diktatörler vardı..
Ve arkalarında sürü halinde elit denilen çok tahsilli, çok paralı, çok mükemmel makam sahipleri yürürlermiş..
Zavallı halk emre amade..
Etliye/sütlüye karışmamayı temel ilke kabul etmiş, emre göre uzayan, emre göre kısalan, kediyi kaplan sanan, ineklerin kudsiyetine inanan haaalk..
Sonra demokrasi gelmiş..
Gelmiş de ne olmuş sanki?
Diktatörlerin uhdesinde bulunan yetkilerin bin mislini yüreğinde, dalağında, bağırsağında taşıyan ispermeçet demokratlar..
Komünistlerin gözleri kör olsun..
Yanar/döner demokratları başımıza saran komünistlikten geçinen zevat ile zerzevatlar değil mi?
Neymiş efendim?
Demokrasi kıyafetli diktatörler giderse, bıraktıkları boşlukları derhal komünistler doldururlar, saçmalığı..
Hangi komünistler?
Yaşları 90’ı geçen ve Marksist olduklarını mırıldanan, amma içten içe Mao’cu, Stalin’ci, Enver Hoca’cı, Ho Şi Minh’ci zerzevat mı?
İşin aslı başkadır efendiler..
Milletler bir hanedanlığı doyurduktan sonra bir başka hanedanlık bulurlar ve bu sefer de yeni bulduklarını doyururlar..
Mesela, Stalin hergelesi diktatör müydü?
Asla ve kat’a..
O bir halk kahramanıydı.. Aç kalınca halkı yiyen.. Halkın ümüğünü sıkan, kanını emen, çizmeli ve bazen de kalpaklı bir komünist diktatör..
Ben diktatörün yanan/dönenini severim..
Elini ateşe sokmayan, ateş tutulması gerektiği zaman maşa yerine kullanılacak yazarlar, çizerler, çözerler, gezerler peydahlayanını..
Amma işte sormadan edemiyorum:
Nerede o eski diktatörler?
Yok edeceği kitlenin üstüne biperva hücum eden, basını kullanan, para babalarını inek gibi sağan, fakir-fukarayı paspas yapan, zenginleri eşek niyetine binecek yapan diktatörler, nerede şimdi?.
Şimdikiler gölgelerinden korkuyorlar..
Sözleri, fiilleri su katılmadık diktatörlük, amma nedense “ben” veya “biz” diktatörüz diyemiyorlar bir türlü:
Ne hayır gelir bu denli korkaklardan..
Ergenekon çetesinin haritasına hiç baktınız mı?
Ben baktım.. Ne yazık ki hepsini toplasanız, demirci örsünde bi güzel dövseniz, birbirine kaynak yapsanız, yine de bir halis diktatör çıkmaz..
Ötede öyle, bizde böyle..
Bizim de basınımız var diktatörlere serenatlar söyleyen.. Değişmez özellikleri yiyiciliktir.. Emiciliktir.. Onun içindir ki “diktatör olabilir” zehabına kapılınca oraya hizmeti farz sayarlar..
Maalesef hep kazanırlar.. Diktatör bulsalar soyarlar bizdeki basın mensupları..
Amma eski diktatörler yok artık..
Not: Yılbaşına kadar bana tahammül eyleyin..
Biz sevdiklerimizi eski çağlarda bıraktık
Sevdiğimiz dostları karlı dağlarda bıraktık
İdare ediyoruz idarei maslahatla
Ölülerin veballerini sağlarda bıraktık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.