Bayramları bekleyen tehlike
Bayramları bayram yapan onun içine doldurduklarımız, onda yaşadıklarımız. Dolu dolu yaşayan, evlatlarına bayram düşüncesini aşılayanlara sözümüz yok.
Ancak birçoklarımız itibariyle bayramı tatil ve eğlenceden ibaret görmeye başladık. Hangi safta olduğumuzu anlamanın kolay bir yolu var. Bayram deyince sizin aklınıza ne geliyor, hangi hayaller gözünüzde tülleniyor. Bunu düşünün. Sonra çocuğunuza sorun. Cevaplarınızın benzeştiği ölçüde rahat edebilirsiniz. Çocuğunuz bayramdan uzun okul tatilini anlıyorsa tedirgin olmanızda fayda var. Zamanlarını play station karşısında veya televizyon önünde hipnoz vaziyetinde geçiriyorlarsa tedbir almakta geç kalmak üzeresiniz. Zorlamanıza rağmen bayramla ilgili elle tutulur bir hatıraları yoksa önce bir 'eyvah' çekin, sonra 'nerede hata yapıyoruz' diye düşünmeye başlayın.
Uzun bayram tatillerini yazın damağınızda kalan tatları tamamlamak için değerlendiriyor olmayasınız? Kısa tatilleri kafa dinlemek için eve kapanma fırsatı olarak mı görüyorsunuz? Cep telefonundan attığınız, yazmaya üşenip şablonlara sığındığınız, 'sepet sepet yumurta, sakın beni unutma' kıvamındaki mesajları yeterli mi görüyorsunuz? Oturduğunuz apartmanda hâlâ tanışmadığınız, bayram ziyaretine gitmediğiniz komşunuz mu var? Çocuğunuzla beraber bir yakınınızın mezarını ziyaret mi etmediniz, bir fakirin evine gidip baş mı okşamadınız? Aile içinde bayramlaşma seremonisi bile yapmıyor musunuz? Eşinizle bayramlaşmıyor, çocuklarınıza numune-i imtisal olmuyor musunuz?
O zaman suçluyu başka yerde aramayın. Zamana ve çağa gereksiz yere levmetmeyin. Hele hele 'biz sizin yaşınızdayken' diye başlayan cümleler kurup evlatlarınızla aranızdaki mesafeyi büyütmeyin. Ne ektiniz ki, mahsul bekliyorsunuz!
Tatminsiz nesiller yetiştiriyoruz. Bırakın aramayı, çabalamayı, isteme zahmetine bile katlanmadan her şeyi elde eden bir nesil. Bayram vesilesiyle yenilenen ayakkabılarına sabaha kadar aziz misafir muamelesi çekip odanın başköşesine yerleştirmediler. Yeni elbise için Ramazan'ın sonunu iple çekmediler. Hayvan pazarından alınan kurbana isim takıp üç gün arkadaş gibi yaşamadılar. Mahallenin en güzel kurbanı olsun diye özene bezene süslemediler. Bayram günü fakirlere et dağıtacağım diye ayaklarına kara sular inmedi. Biri gitmeden diğeri gelen misafire haşlama yetiştirmek için annesiyle birlikte mutfakta mesai yapmadı kızlarımız. Herkes hak ettiği ve evlatlarına layık gördüğü bayramı yaşar ve yaşatır. Bayramların eski tadı yok diyenler, bu muhasebeyi yapmalı.
Bayramı çoluk çocuğu ile dünyanın dört yanında geçiren civanmertlere bir fasıl açmazsak haksızlık etmiş oluruz. Bilhassa Güneydoğu'ya gidenler büyük hizmetlere vesile oluyor. Onların sayesinde bizimkiler de bayram olur diye ümit ediyoruz. Parça ile bütün arasında kopmaz bir bağ var. Toplumsal hayatı ıslah etmek isteyenler her bir parçayı ayrı ayrı tamir etmeli. Bayram, o parçaların en mühimlerinden. Kardeşlik ve barış ortamı için yeri doldurulamaz bir imkân. Bunu bir et ve yardım dağıtma olarak algılayanlar hata ediyor. Yardımları dağıtmanın onlarca yolu var. Bizzat gidip bayramı orada geçirenler, 'Biz geldik, size geldik' mesajı veriyorlar. Bir aşama sonra siz ve biz kalkıyor ve 'Hepimiz' oluyoruz. Bazılarının korktukları da tam bu. 'Hepimiz' olmamızdan endişe ediyorlar. Çünkü bütün hesapları sen-ben üzerine.