Zoru Başarmak
Adımlarını sağlamca yönlendirenin, yolunu aydınlık olarak belirleyenin Allah Teâlâ olduğunun bilincinde olan bir inanmış kalp, Allah'a bağlanmış bir kalptir. Allah'ın varlığı, otoriter ve egemenliği hakkında şuur düzeyinde asla yanılgıya düşmez bir kalptir. Böyle bir bilinç taşıyarak Allah'ın yolunu takip eden bir kalple, söyler misiniz, hiç tereddüt geçirme veya sapma bir arada olabilir mi?
Yoldaki engeller ne kadar zor ve aşılmaz olursa olsun, bu yolda pusu kuran zorbalar ne kadar güçlü olursa olsun durum değişmeyecektir. Biz Nuh gibi, İbrahim gibi, Musa gibi, Zekeriya, Yahya ve İsa gibi peygamberlerin -salât ve selâm üzerlerine olsun- verdikleri mücadele ve edilen tehditlere nasıl cevap verdiklerini oluşlarını okuya geliyoruz Kur’an-ı Kerîm’mde…
Kalp böylesine bir inanç ve bilinçle sağlam olduktan sonra, evet böyle bir durumda yeryüzünü parsellemiş tağutların savurdukları tehditlere aldırış bile etmez. Herhangi bir saptırma girişimine eğilim göstermesi ya da tehdide boyun eğmesi asla düşünülemez. O, yeryüzünün tağutlarına ve iktidarlarına,büyüklük taslama ve şımarma aracı olarak sahip oldukları güç ve kuvvete de küçümser bir gözle bakmaktadır.
Bu şekilde Allah'a bağlanmış bir kalbi ne korkutabilir ki? Şu zavallı kullar onu nasıl korkutabilirler?
Ve ey zamanın zorluğundan şikayet eden nefsim ve kardeşlerim, bizim zamanımız hangi Peygamberin zamanından daha zor bulunmaktadır ki? Ankebut suresi başında herkesi imtihan edeceğini söyleyen Allah Teâlâ, acaba bizim için bu kanununu değiştirir diye mi bakliyoruz? Eğer öyleyse, sorun burada demektir. Sorun bizim kalbimizde. Kalbimizdeki imanda…
Allah Teâlâ bizi Müslüman kıldığına göre, bu nimetin büyüklüğünün farkına varmalıyız önce. Bunun farkına varmak, her musibetle sınavı kolay gösterir. Öyleyse varsın zor zamanlarda ve zor şartlarda sınava sürülmüş olalım; imana teşekkür adına kesinlikle sabredeceğiz, dayanacak ve direneceğiz, görevimizi bırakmayacağız, zaaf göstermeyeceğiz, sarsılmayacağız, davamızın gerçekliğinden kuşku duymayacağız, birbirimizle yersiz çekişmelere de girmeden elimizden geleni yapmaktan geri durmayacağız, yolumuzdan sapmayacağız.
“Biz böyle yapacağız ama, bakalım arkadan gelenlerimiz olacak mı?”
Bu nasıl bir düşünce böyle? Böyle düşünmekle davamızın hak olduğu inancı asla bağdaşmaz. Allah Teâlâ’ya tevekkül ve itimatla, tefviz-i ümur ile bu vesveseler asla bir arada olmaz. Eğer oluyorsa, sorun burada. Burada bizim kalbimizde…
Hem arkaya niye bakıyorsun ki? Yolun haksa devam edeceksin. Başkası gelir gelmez, o onların sınavı. Onu senden sormazlar ki?