Egemen Bağış'ın konuşması ve yükselen beklentilerimiz
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Egemen Bağış, Bahreyn'de düzenlenen 5. Uluslararası Manama Diyalog Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, AK Parti'nin "başarı hikâyesi"ni anlattı.
Kürtlerin ağırlıkta olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da oy oranlarını yüzde 25'ten yüzde 60'a çıkardıklarını, Ermeniler / Rumlar / Museviler / Süryaniler başta olmak üzere tüm azınlık gruplarının da birinci tercihi haline geldiklerini, İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreterliği'ne bir Türk'ün seçilmesini sağladıklarını, Türkiye'yi 151 ülkenin oyuyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği'ne seçtirdiklerini... hatırlatan Egemen Bağış'ın "başarı" vurgusu yüzde yüz yerindedir.
Ortada gerçekten büyük bir başarı var.
AK Parti muazzam bir temsil kabiliyeti kazandı, Türkiye'ye de muazzam bir temsil kabiliyeti kazandırdı.
Şimdi mesele, bu kabiliyetin "Nizam-ı Alem" yolunda layıkıyla değerlendirilip değerlendirilmeyeceği meselesidir.
Kürtçe televizyon, Ortadoğu'nun derlenip toparlanmasına yönelik politikalar (son zamanlarda bilhassa Irak Kürdistan Bölge Yönetimi ile yakınlaşma), Ermenistan açılımı, Afrika Birliği ile teşrik-i mesai vs, vs, vs, 10 sene önce hayal bile edemeyeceğimiz fevkalade önemli gelimeler olmakla beraber, AK Parti'nin ifade ettiği büyük potansiyele bakarak "Bu işlerde daha cesur davranılabilir" ve "Bunlardan çok daha fazlası da yapılabilir" demekten kendimizi alamıyoruz.
Mesela: TRT'nin Kürtçe televizyonunun Kürt meselesi tartışmalarından uzak tutulacağını duyuyoruz... Halbuki hadiseye 'cesur bir bakış'la bakıldığında Kürt meselesinin bilhassa ve en çok bu televizyonda tartışılması gerektiği görülecektir.
Mesela: Ortadoğu ve Afrika açılımları bütünüyle Başbakanlık Dış Politika Başdanışmanı Ahmed Davutoğlu ve arkadaşlarının eseri olup, Dışişleri kadroları bu açılımlarda 'ayak sürtme' vazifesi ifa ediyor; uluslararası ilişkilerde stratejik öncelik verilen bazı Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde bile Türkiye'nin temsilciliğini davaya Fransız monşer diplomatlar yürütüyor; köhne hariciye bürokrasisine anlamsız denge hesapları yüzünden gösterilen itibar, Türkiye'nin hayati derecede önemli dış politika ataklarından azami derecede 'randuman' alınmasını engelliyor... Halbuki mevzuat, büyükelçiliklere hariciye harici kimselerin atanmasına müsaittir; hükümet, "falanca ülkelerdeki büyükelçiliklerimize o ülkelerle sıkı bağlar kurmaya adanmış filanca akademisyenleri, yazarları, iş adamlarını, sivil toplum önderlerini tayin ediyorum" diyebilecek durumdadır; böyle 'devrimci' bir tavrın sergilenmesi halinde Türkiye'yi Ortadoğu ve Afrika'nın zirvelerine taşımak işten bile olmayacaktır.
Mesela: İslam Konferansı Teşkilatı'nın başında bir Türk'ün bulunmasıyla iftihar ediliyor... Halbuki İslam Konferansı Teşkilatı'nın o Türk sayesinde şahlanıp Gazze yahut Somali gibi meselelerde destan yazmasını arzu etmek ve bu yönde yoğun çaba harcamak gerekmektedir.
Egemen Bağış'ın Bahreyn'de anlattığı/hatırlattığı başarı hikâyesini ajans haberinde okurken böyle şeyler düşündüm.
Ama şöyle bir şey de düşündüm:
Beklentilerimizi bu kadar yükselttiği için AK Parti'ye medyun-u şükran olmalıyız.
Türkiye ile Suriye arasındaki güvenlik endişelerini gideren "Adana Mutabakatı" imzalandığında (1998) eski Dışişleri Bakanı Vahid Halefoğlu "Gerçek olamayacak kadar güzel" demişti...
Bir komşumuızdan emin olabilmek bile inanılmaz bir gelişme olarak görülüyordu...
Bugün ise Türkiye'nin Ortadoğu ve Afrika açlımlarını konuşuyor ve hatta bunların yetersizliğinden dem vurabiliyoruz.
Nereden nereye.
***
NOT: Gazze'yle ilgili yazılarım üzerine Başbakanlık'tan aradılar. Ambargo ve abluka mağduru Gazzeli kardeşlerimize çeşitli kanallardan yardım ulaştırıldığını ve yeni kanallar açılarak yardımların arttırılması için yoğun çaba harcandığını bildirdiler. Bu amaçla Suriye, Mısır, Filistin otoriteleri ve İsrail'le görüşmeler devam ediyormuş. Yapılmış olan, yapılmakta olan ve inşaallah yapılacak olan yardımların mahiyet ve miktarları hakkında ayrıntılı bilgiler (heyecan verici bilgiler) de aldım. Şifahen ve 'ayaküstü' aldığım bu bilgileri layıkıyla aktarmakta yetersiz kalabileceğimi düşündüğüm için, kamuoyunu bilgilendirme işini Başbakanlığa bırakıyorum.