Erhan Çelik de “Doğan usulü” gazetecilik mağduru!..
“Üzmez dâvâsı”nın “ana” unsurlarından Livaze Ç., ilk kez Vatan gazetesine konuşmuş.
Bu gazetecilik başarısına(!) imza atan Vatan muhabiri Sanem'in “habere giriş”i fevkalade dikkat çekici:
“Telefonum çaldı, açtım. ‘Merhaba ben Erhan Çelik, Kanal 7'den. Üzmez'in taciz ettiği küçük kızın annesi ile röportaj yapmak ister misin?’ dedi. ‘Bayılırım. Müthiş olur, muhteşem’ diyerek telefonu kapadım.”
Şu mevzuya bak sen!..
Kanal 7 Ana Haber'i zirveye taşıyan Erhan Çelik, durup dururken Sanem'i aramış ve “Sana bir iyilik yapayım mı?..” demiş!..
Muhabir de:
“Hadi yap!.. Harika olur!.. Muhteşem olur!”
•
Sanem'in zıplaması normal de, Çelik bunu niye yapmış olsun ki?..
Kanal 7' ye her gün iftiralarla saldıran Vatan'a kıyak çekmek bir yana...
Hem de Erhan gibi düzgün bir gazeteci, nasıl olur da, elinin altındaki haberi bir başkasına “teklif” eder?..
Bu duygu ve düşüncelerle devam ettik Sanem'in “giriş”ine:
“Ancak saatler sonra aklıma geldi; ‘Erhan'ı hiç tanımıyorum, bana bu mesleki hoşluğu niye yapıyor acaba?’ diye sormak. Bu tip yardımlaşmalar bizim dünyamızda pek yoktur.”
“E. Çelik, Kanal 7'de Ana Haber Bülteni sunucusu ve İskele Sancak programının yapımcısı. İslâmî kesimin kızları ona bayılıyormuş, başlı başına bir röportaj konusu!”
•
Evet, çok tuhaf; Erhan Çelik, Ahmet Altan'ın kızı olmasının dışında herhangi bir özelliği ile dikkat çekmeyen Sanem'e niçin böyle bir teklifte bulunsun ki?..
Hadi, öyle bir şey oldu diyelim; Sanem'in bu “yardım”a karşılık olarak, Erhan Çelik'i aklınca “ti”ye almayı tercih etmesinin, onu “A.H.C”leştirmeye, “magazin malzemesi” haline getirmeye çalışmasının sebebi nedir?
Bu sorulara “tahmin yürüterek” karşılık bulamıyorsunuz.
“Erhan Çelik ‘kompleks’ yapmıştır..”
Ya da... “Kartele zıplamak istiyordur da onun için böyle bir gül uzatmıştır” diyemezsiniz.
Erhan, o ezik-büzük tiplerden değildir. Delikanlıdır, böyle bayağı hesaplar yapmaz.
Ne kadar zorlarsanız zorlayın, Çelik'ten bir başka A.H.C. çıkmaz!..
Sanem'in yazdıklarında, “Erhan, Ankara yolculuğumuz esnasında İslâmî kesimin kızlarının, kendisinden ne kadar hoşlandığını ballandıra ballandıra anlattı!..” iması da var.
Çelik'in böylesine basit muhabbetlere girecek yapıda olmadığını da biliyoruz.
•
Peki, öyleyse Kanal 7'nin anchormeni Erhan Çelik, Vatan muhabirine niçin “Livaze ile söyleşi ayarlama” teklifinde bulunsun?..
Ortada bir haber varsa, niçin bir başkasına kaptırsın?..
Vatan, Hüseyin Üzmez meselesini bahane ederek Vakit'e saldıracak olsa... Erhan Çelik'in bu işten çıkarı ne?..
Ve diğer sorular...
Neyse ki... Çelik bir açıklama yaptı da aydınlandı mesele.
Efendim; “Doğan usulü gazetecilik” örneklerinden birinin mağduru olmuş Erhan.
Mevzu şu: Üzmez dâvâsında “tacize hedef olduğu iddia edilen” kızın “aile”sini arayıp röportaj randevusu istiyor, Çelik.
“Aile” de, bu teklife olumlu karşılık vermekle birlikte “Sadece Kanal 7'de yayımlanırsa olmadık yerlere çekerler. Bir arkadaş da ‘diğerlerinden’ gelsin” şartını öne sürünce... Erhan Çelik, arayışlara giriyor.
Tam Sabah gazetesinden bir muhabir arkadaşını ayarlamak üzereyken...
Ahmet Altan'ın bir aile dostu, “Bu işi bizim Sanem yapsın” diyor.
Çelik de o an için bu işte bir sakınca görmediğinden... “Olur” veriyor.
•
Sanem'i arayan, Erhan Çelik değil de, “Ahmet Altan'ın, yani Sanem'in babasının yakın arkadaşı.”
Bu durumda Sanem, “yalan yazmış”, dolayısıyla da, hem aile dostunun güvenine, hem de meslektaşının emeğine ve iyiliğine “Doğan usulü karşılık vermiş” oluyor!.. Kendisine büyük yardımı dokunan meslektaşını sevenleri karşısında güç duruma düşürmekte ve bu arada, aklınca “dalga geçmekte” sakınca görmemiş oluyor!..
İşte efendim; bunlar böyledir, babalarını bile tanımazlar!..
Kişisel gayretlerinizle ulaştığınız bir sonuçtan bir şekilde istifade etmiş bile olsalar, asla “razı” olmazlar!..
Meselenin özünü böylece ortaya koyduktan sonra...
Olan biteni sineye çekmek yerine, Vatan'ın yalanını gözler önüne sermeyi tercih eden Erhan Çelik'e tebriklerimi göndermiş olayım.
SÖYLEŞİYE GELİNCE
“İşin özü” böyle... Gelelim “Livaze” söyleşisine...
Haberin başlığına bak: “Madem imanlıydın, niye çocuğu kucağına aldın?..”
Bu kadarını okuyanlar, Üzmez'in kıza “kesin olarak” tacizde bulunduğunu düşünürler.
Bu sorunun nasıl “üretildiğine” bakanlar ise...
Buradaki “kucak”ın “o kucak” olmadığını, Üzmez'in, “Maddi yükleri üstüme kaldı, problemlerini kucağımda buldum” yollu cümlelerinin bir soru haline getirilerek karşı tarafa yedirildiğini...
Livaze'nin de, buradaki “kucak” lafını alıp, “Niye kucağına alıyorsun ki”ye getirdiğini görebilirler.
“Problemlerini kucağımda buldum” cümlesini, hele mevzu böylesine “pis” ise istediğiniz gibi kullanabilirsiniz değil mi?..
Niyete bağlı,
“Sabah sabah Sanem'in marifetlerini kucağımda buldum!..” cümlesinden mesela...
Türet türetebildiğini!..
•
Garip bir tarzı var Sanem'in... Son zamanlara kadar Üzmez hakkında iyi şeyler düşündüğünü, lakin cezaevinden çıktıktan sonraki açıklamalardan dolayı hayli içerlediğini söyleyen kadını, “Samimi cevaplar verecekseniz devam edelim bu röportaja. Aksi takdirde mânâsı yok konuşmanın!” diyerek tehdit ediyor alenen...
Böyle söyleşi mi olur?..
“Benim arzu ettiğim doğrultuda konuşmassan çeker giderim” ?.. Bu ne biçim bir söyleşidir?
Tabiî kadının da, “Gidersen git kızım” diyememesi de ilginç!..
Okuyan da sanacak ki, çuvalla para almış!..
Bu arada... Kadın ve kocası, olan bitenden sonra İnegöl'den kaçıp Ankara'ya sığınmış...
Maksat, biraz iz kaybettirmek, unutturmakmış!..
Söyleşi için randevu almayı başaran Erhan, bu inceliği göz önünde bulundurarak, ailenin hangi şehre yerleştiğini gizli tutmayı düşünmüş.
Lâkin kartel bu; dinler mi?..
İşte, hem “babasının yakın arkadaşına”, hem de “kendisine yardımda bulunan” bir meslektaşına kelek atmaktan çekinmeyen Kartel'deki Sanem, kadının ve ailesinin yeni şehrini deşifre etmek suretiyle... “Livaze”ye de yamuk yapmış!..
Yeni komşuları görmeyecek mi bunları?..
Ne yapacaklar şimdi, Ankara'yı da mı terk edecekler?..
Bir şehirden diğerine taşınmak kolay mı?..
Az para mı gider bu işlere?..
Bilemem; Sanem'in patronu, bu masrafı karşılar mı?