Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Allah'ı taklid etmek

Allah'ı taklid etmek

İnsanları aynen taklit etmek değişme ve gelişmenin en büyük engelidir. İnsan fanidir, faniyi taklit eden faniden ondan daha ileriye gidemez. Fakat fani olmayan varlığı taklit etmek sürekli gelişmeyi ve mükemmel olmayı doğurur.

İslam’a göre, inanç konularında taklit caiz değildir. İnanılacak konularda Allah’ın çizdiği sınırlar ve koyduğu ölçülere aynen uymak gerekir. İbadet konuları da böyledir.

Ancak, dünya işleri ilgili konularda başkalarını taklit etmek, âlimlerin büyük çoğunluğu tarafından caiz görülmemiştir. Çünkü insan fanidir, doğruyu da bulabilir, yanlış da yapabilir. Dolayısıyla bir insanın yaptıklarını ya da düşündüklerini aynen taklit etmek yanlışları da beraberinde taşımak anlamına gelir.

O halde, insan insanı taklit etmemeli, belki onun yaptıklarını ya da düşündüklerini muhakemeden geçirip ondan sonra almalı yahut bırakıp daha mükemmelini yapmalıdır. Gelişmenin yolu bu ince noktadan geçer.

İslam âlimleri, özellikle inanç konularında taklidi caiz görmemişlerdir. Herkesin aklını kullanarak, delillerini araştırarak, kafasını çalıştırarak Allah’ı bulması ve uyacağı dinin esaslarına bu şekilde teslim olması gerekir. Çünkü taklit; hiç düşünmeksizin ve herhangi bir muhakeme yürütmeksizin bir insanın başka bir insanı kopya etmesi, onu şuursuzca izlemesi demektir. Bunun anlamı başkasının gerisinden gitmek, onu arkadan izlemek, düşündüklerini tekrarlamak, söylediklerini aynen aktarmak, yaptıklarını sorgulamadan yapmaktır.

Oysa düşünülen ya da yapılan şey doğru da, yanlış da olabilir. Zira insanlar hatadan korunmuş değillerdir. Bir insan taklit edilince, eğer bu doğru ise taklitçi kişi araştırmadığı için o işin ya da o düşüncenin ne derece doğru olduğunu bilme şansına sahip değildir. Eğer yanlışsa yanlış olduğunu anlama imkânına da sahip olamaz. Bu kişi sürekli olarak başkalarının yanlışlarını tekrarlamak, doğrularını bilmeksizin şuursuzca yapmak, ya da söylemek zorunda kalır. Bu durum hataların sürekliliğini sağlar, dolayısıyla gelişmeyi önler.

İslam’a göre kayıtsız şartsız taklit düşüncesi ancak ulu Allah için doğrudur. Mutlak anlamda yalnız ulu Allah taklit edilebilir. Allah’ın özellikle sanat sıfatının taklit edilmesi gereklidir ve teşvik edilmiştir. Çünkü ulu Allah'ın işleri kusursuzdur, mükemmeldir ve sürekli yenilenme halindedir. Dolayısıyla Allah’ın sanatı devamlı bir değişim içindedir. Nitekim ulu Allah bir âyette şöyle buyuruyor: “Allah her an bir iştedir.”(1)

Ulu Allah’ın İtkan ve Bedî gibi sıfatları da vardır. İtkan sağlam iş yapmak, Bedi’ güzel yaratmak, güzel iş yapmak demektir. Aşağıdaki âyetler bize bu sıfatları tanıtıyor:

1. “Dağları görürsün, onları donmuş sanırsın, hâlbuki o dağlar bulutlar gibi geçip giderler. Bu her şeyi sağlam yapan Allah yapısıdır.”(2)

2.“Gökleri ve yeri en güzel bir şekilde yaratan Allah’tır.”(3)

O halde, ulu Allah’ı taklit eden sanatçılarla ilim ve fikir adamları sürekli olarak kendilerini yenileme şansına sahiptirler. Sürekli olarak tekâmül etme imkânını elde eden sanatçılarla ilim ve fikir adamları, içinde yaşadıkları toplumun gereksinimlerine doyurucu bir şekilde cevap verebilir, ortaya çıkan problemleri çözebilir, manasızlıktan kurtulabilirler.

Dünyada başarı kazanmış sanatkârlar, kulları taklit etmeyip Allah’ı taklit edenler, onun sıfatı ile vasıflananlardır. O halde, Müslüman ilim ve fikir adamları ile sanatçılar ilimde, sanatta ve düşüncede ulu Allah'ı taklit etmelidirler. Kur’an’ın nurlu yolu bize bunu gösteriyor. İlke şu olmalıdır: Kendi kafanla düşün. Yanılırsan kendi kafanla yanıl.

  (1) Er_Rahman sûresi, 55/29
  (2) En-Neml sûresi, 27/88
  (3) El-Bakara sûresi, 2/117

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi