Müslüman öfkenin kökenleri
Başbakan Erdoğan'ın sık sık başvurduğu ve atıfta bulunduğu Akif'in bir kıt'ası var. Bu kıt'a Müslüman ahlakını ve bu ahlakın gerektirdiği tavrı ortaya koyuyor. Aşk ahlakı olduğu gibi eylem ahlakı da vardır.
“Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum,
Kesmeye gelir belki, çekmeye asla gelmez boynum."
Müslüman yumuşak başlıdır ve 'vur başına al ekmeğini' misalidir. Lakin bunun da bir sınırı olmalıdır. İşte bu noktada, Müslüman koyun ahlaklı değildir ve sürü psikolojisinden uzaktır. Kitle psikolojisi genellikle koyun psikolojisi gibidir. Boynu daima öne eğiktir. Bununla birlikte, Müslümanın boynunun kıldan ince olması hakikat karşısındadır. O batıl karşısında ise dimdik ve kılıçtan daha keskindir. Kolektif Müslüman refleksi bunu zaman zaman ve hiç beklenmedik anlarda ortaya koyar.
Bush ile Maliki'nin Bağdat'ta birlikte basın toplantısı düzenledikleri bir sırada kutsal öfke ile galeyana gelen Bağdadiye Kanalı muhabiri Muntasır Ez Zeydi'nin pabuçlarını ve ayakkabılarını ikisini birden Bush'a fırlatması gibi. Bu, takdim edilmeye çalışıldığı gibi, münferit bir hadise midir? Kesinlikle hayır. Olayın akabinde Iraklılar bir bayram havasında ve ihtifallerle bu meş'um değil meymun olayı kutlamışlardır. Demek ki o maşeri vicdanı temsil ediyor. Amerikalı avukatlar da aynı şekilde Bush'un onurunun ve burnunun sürtülmesinden dolayı çok memnun olduklarını ortaya koydular. Kutsal öfkeyi ve bunun ayakkabı fırlatılması refleksine dönüşmesini herkes kendisine göre kutsadı. Daha önce yine çıplak halk, ökçeleriyle birlikte Mescid-i Aksa'da İsrailli liderlerin elini sıktı diye Mısır Dışişleri Bakanı Ebu'lgeyt'i benzetmişti. O zaman bunu yapanların Hizbu't Tahrir'den oldukları ileri sürülmüştü. Bush'a ayakkabılarını hem de ikisini birden fırlatan Bağdadiye Kanalı muhabirinin de solcu olduğunu söylüyorlar. Ne gam! O eninde sonunda yüzünü ekşitmesini bilen ve bu yönüyle Bağdatlılar adına veya tüm Müslümanlar adına bir farz-ı kifayeyi yerine getiren sıradan birisidir. Onun ötesinde kimliğinin ne önemi var? Burada bizi ilgilendiren onun temsil ettiği misyondur. Napolyon'un Mısır'ı işgal eden generallerini şişleyen de Süleyman Halebi adında bir Halepliydi. O zaman bu görevi onun yapması gerekiyordu ve yapmıştı da.
¥
Bıçak kemiğe dayandığında Müslüman görevini yapar ve öfkesi kabarır ve refleksini gösterir. Irak'tan sonra Afganistan'ı ziyareti sırasında Bush'a eşlik eden Afganistan'ın Maliki'si olan Karzai de ister Taliban'la köprüleri kurmak için olsun isterse başka nedenlerle olsun o da ez Zeydi gibi yapmasa bile aynısını içinden geçirmemiş miydi? "İçimden şu halkımı vuran Amerikan uçaklarını kuş gibi avlamak ve kendi ellerimle düşürmek geçiyor" demişti. Bu yapılanlara aslında taşlar bile öfke duyuyor. Onaylamıyor. Bundan dolayı hadislerin diliyle, ahirzamanda taş ve ağaçların dile gelerek Yahudileri Müslümanlara ihbar edeceği beyan edilmiyor mu? İşte burası bıçağın kemiğe dayandığı ve kutsal öfkenin feveran ettiği andır. Kaynama ve taşma noktasıdır. İşte bu noktada ez Zeydi ayakkabılarını Bush'a fırlatmıştır.
¥
Bir de çıkmış Bernard Lewis gibi yürüyen ve sürünen yeryüzü şeytanları Müslüman öfkenin teorik temellerini araştırıyor! Sayelerinde Dick Cheney ve Bush ve aveneleri ve çeteleri olan Neocon zümre gibilerin Bağdat'ı işgallerinden daha yerinde ve gerçekçi bir neden ne olabilir? Akif'in temas ettiği ve vurguladığı gibi, Müslüman bir yere kadar iğdiş edilebilir. Ama asla esir alınamaz. Müslüman yaşlanır koçbaşı olur. Bernard Lewis daha sonra Huntington tarafından tez haline getirilecek olan 'The Roots of Muslim Rage/Müslüman öfkenin kökenleri' isimli makalesini yazmıştı (SEPTEMBER 1990, The Atlantic Monthly)
Makalenin bölümlerinden birisinin başlığı daha sonra Huntington'ın kitabının konusu ve başlığı oldu: A Clash of Civilizations. Medeniyetler çatışması. Evet açıkça Bush gibiler Müslümanları öfkelendiriyor. Bu kutsal öfkenin dahildeki nedenlerini anlatan Bediüzzaman bunu hadisat-ı azime olarak belirliyor. Irak'ın işgali küçük bir hadise midir? Bediüzzaman'a kulak verelim: "Evet, bugün tarih-i âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve senetlerle ve anane ile birbirine muttasıl ve en yüksek şeref ve âli hasep ve asil neseple mümtaz hiçbir nesil yoktur ki, Âl-i Beytten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun. Eski zamandan beri bütün ehl-i hakikatin fırkaları başında onlar ve ehl-i kemâlin namdar reisleri yine onlardır. Şimdi de, kemiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalbleri imanlı ve muhabbet-i Nebevî ile dolu ve cihandeğer şeref-i intisabıyla serfirazdırlar. Böyle bir cemaat-i azîme içindeki mukaddes kuvveti tehyiç edecek ve uyandıracak hâdisât-ı azîme vücuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azîmedeki bir hamiyet-i âliye feveran edecek ve Hazret-i Mehdî başına geçip tarik-i hak ve hakikate sevk edecek. Böyle olmak ve böyle olmasını, bu kıştan sonra baharın gelmesi gibi, âdetullahtan ve rahmet-i İlâhiyeden bekleriz ve beklemekte haklıyız..." Hakşinas olan Müslümanlar kolay kolay öfkelenmez. Öfkelendiğinde de sillesinin devası yoktur. Bir anonim ifadede dillendirildiği gibi: Hakkın sillesinin sedası yoktur, bir vurdu mu devası yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.