Araştırma kılıflı George S-oros’puluk!
Geçenlerde, Türkiye Diyanet Vakfı’na ait 29 Mayıs Hastanesi’ne “kontrol”e gittim... “Kalbimin durumu” nasıl, “tansiyon, şeker, kolesterol” ne durumda?.. Bir dizi “tahlil”den sonra, Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ayhan Olcay, sonuçlara baktı ve “Tansiyonunuz yüksek” dedi; “Tansiyonu mutlaka 12-8’e düşürmemiz gerekiyor... Zira, tansiyon yüksekliğinin hem kalbe, hem de böbreklere zararı olur.”
Sonra, “tansiyon düşürücü bir ilâç” verdi... Tabiî, sıkı sıkı tembihte bulunmayı da ihmal etmedi: “İlaçları düzenli alın, tansiyonunuzu da her gün kontrol ettirin!”
Tavsiyeye aynen uyuyorum... Gelin görün ki, “tansiyonda düşme” yok... Şu anda, “dövizin durumu” gibi bir tansiyonum var... Saati saatine, günü gününe uymuyor... Biraz iner gibi oluyor, sonra yine çıkıyor!..
Hem, tansiyon nasıl düşsün ki?.. Nihayetinde, Türkiye gibi, “tansiyonu yüksek bir ülke”de yaşıyoruz... Hemen her gün, “tansiyon yükseltecek bir olay”la karşı karşıya kalıyoruz!..
Sorarım size; “tansiyonu yüksek bir ülke”de yaşayan bir insanın, hiç tansiyonu düşer mi?..
İlk ziyaretimde, Dr. Ayhan Olcay’a bir tavsiyede bulunacağım... Diyeceğim ki; “Benim değil de, Türkiye’nin tansiyonunu düşürecek bir ilâç yazın!..”
Öyle inanıyorum ki;
“Türkiye’nin tansiyonu” düşünce, benim tansiyonum da otomatikman düşer!..
HOŞGÖRÜ YOKMUŞ... AMA, KİMLERE?
Gelin de tansiyonunuz çıkmasın!..
Duymuşsunuzdur... George Soros’un Açık Toplum Enstitüsü desteği ile Boğaziçi Üniversitesi’nden bir grup insan, “araştırma” yapmışlar!.. 12 il ve İstanbul’un iki ilçesinde 401 kişiyle yapılan ve “Türkiye’de Farklı Olmak... Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler” başlıklı araştırma, “Anadolu’daki hoşgörünün sözde” olduğunu ortaya koymuş!..
Evet, “hoşgörü, sözde” imiş!..
Ama, kimler için?!?..
Elbette, “ötekiler” için!..
Ama, “hangi ötekiler?”
Buyurun, araştırma ile ilgili “bir gazetenin haberi”ni birlikte okuyalım:
“Görüşme yapılacak kurumlar CHP il örgütleri, Atatürkçü Düşünce Dernekleri, Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Pir Sultan Abdal Dernekleri, Hacı Bektaşi Veli Dernekleri, Cem Vakfı, yerel medya kuruluşları, üniversiteler, öğrenci kulüpleri, kadın kuruluşları, Ticaret ve Sanayi Odaları, hastaneler ve Tabip Odaları olarak belirlendi. Öğretmenevleri, Alevi mahalleleri, kadınların örgütlendiği sanat evleri ve türkü evleri gibi pek çok yerde görüşmeler yapıldı...
‘Mahalle baskısı’nın örneklerle anlatıldığı araştırmaya göre; Anadolu kentlerinde açık gezen kadınlar tepki çekiyor. Ramazan’da yiyip içmek hâlâ çok zor, ev arayan öğrencilere ‘namaz kılar mısın?’ diye soruluyor, otobüste Türkçe bilmeyen akrabalarından telefon gelen gençler, Kürtçe konuşmamak için tek laf etmeden telefonu kapatıyor, Alevilik’le ilgili ‘yanlış bilinenler’ hâlâ nesilden nesile aktarılıyor!..”
“MAHALLE BASKISI”(!)NDAN ÖRNEKLER!
“Araştırmanın konusu” hakkında madem özet aktardık, o halde “ayrıntı” da verelim...
Efendim, adına “mahalle baskısı” dedikleri ama aslında “kenar mahalle karılarının dedikoduları”nı andıran örnekler şunlar:
¥ Kayseri’de bir kadın derneği üyesi, yeni taşındığı apartmanda komşu kadınlardan ‘pantolon giymenin kendisine hiç yakışmadığı’ tepkisini aldı. Pek çok kez Kayseri’deki kapalı kadınların pantolon giyen kadınlara ‘hatlarınız belli oluyor, bizim erkeklerimiz tahrik oluyor’ dediklerini duymuştu.
¥ Adapazarı’nda bir kadın, arkadaşının, ev eşyası satan bir firmanın tanıtım toplantısına katıldığını, salonda kendi dışında başı açık tek bir kadın olduğunu, salondaki bir kadının ‘Başı açıklara ölüm’ diye bağırdığını anlattı.
¥ Aydın’da başka kentlerden okumaya gelen Alevi gençler, bir Alevi kadına üniversitede tanıştıkları arkadaşlarının kendilerine ilk sordukları sorunun ‘mum söndü’ olduğunu söyledi.
¥ Sivas’ta CHP il örgütünde etkin bir Alevi, Sivas’ın ileri gelen devlet adamlarını köyüne iftar yemeğine çağırmış, ancak hiçbiri gelmemişti. Niye gelmediklerini şöyle cevapladı: “Çünkü Alevilerin kestiği yenmez.”
¥ Sultanbeyli’de liseli Alevi bir genç kız okulda kimseye Alevi olduğunu söylemediğini anlattı. Bir sınıf arkadaşı kendisine “Tokatlıyım ama Alevi değilim” demiş. Bu açıklamayı yapma nedeni: “Aleviler gibi olmak istemem. Oruç tutmuyor, namaz kılmıyor, abdest almıyor, mum söndü yapıyorlarmış.”
¥ Sivas’ta Hacı Bektaşi Veli Derneği’nden bir yetkili, çocukluğunda yaşlı Alevilerin sakalına katran sürüldüğünü ve arkalarına teneke bağlandığını unutamadığını söyledi.
¥ Kayseri’de bir türkü evindeki erkek öğrencilerden biri uzun saçlarını kestirmiş, küpesini çıkartmıştı. Yolda karşılaştığı kişilerin kendisini durdurup ‘Ulan annene benzeyeceğine, babana benze’ dediğini söyledi.
¥ Adapazarı’nda erkek bir üniversite öğrencisi aynı evde birlikte kaldığı arkadaşlarıyla balkonda yemek yerken kapıya polis gelmiş, haklarında şikâyet olduğunu bildirmiş... Şikâyet konusuysa balkonda şortla oturmalarıydı. Şikâyetçi, karşı apartmanda oturan kadınlardı.
¥ Trabzon’da bir öğrenci ev tutarken ‘Namaz kılar mısın’, ‘Oruç tutar mısın’ diye sorulduğunu, bir arkadaşının Ramazan’da evde kola içerken ev sahibine yakalandıklarını, bunun üzerine o gün kiralarının artırıldığını anlattı.
¥ Balıkesir’deki Kürt öğrenciler otobüste Türkçe bilmeyen yakınlarından telefon geldiğinde karşılarındakilerin yüzüne telefonu kapattıklarını, sonra arayıp izah ettiklerini belirtti.
KİM BU GEORGE SOROS?
Lütfen dikkat... “George Soros tarafından desteklenen” bu araştırmaya göre; Türkiye’de “mahalle baskısı”na maruz kalanların hemen hepsi “Alevî”lerdir, “Kürtler”dir, “CHP’liler”dir, “Laikçiler”dir, “başı açık”lardır!..
Bu “örnek”lere bakınca;
İnanın; “Çüşş!.. Oha!” demekten kendimi alamadım!.. Ulan, bu ne biçim araştırmadır ki; içinde “Müslüman’a baskı” olduğuna dair bir tek örnek yok!..
Hiç kimse kusura bakmasın;
Burada bir “Oros-Bush’luk” var!..
Burada bir “S-oros’puluk” var!..
Evet, bu zihniyetin adı, resmen ve alenen “George S-oros’puluk”tur!..
İşin doğrusu, George Soros’un desteklediği bir araştırmadan farklı bir sonuç beklemek, abesle iştigal olurdu!..
Adı üstünde, George Soros bu!..
Macaristan asıllı Yahudi bir ailenin çocuğu olan George Soros, Avrupa’da pek çok ülke gezdikten sonra ABD’ye gitmiş ve burada borsa spekülatörlüğü ile kısa sürede ABD’nin bir yılda en fazla kazanan zengini unvanını almıştı.
Yıllık net kârı sadece 2002 yılı itibariyle 1 milyar doları aşan Soros’un ürettiği hiçbir mal ve hizmet bulunmuyor.
Döviz alım-satımı ve borsa oyunlarıyla servetine servet ekleyen Soros’un diğer fonlarla birlikte Türkiye’deki 2001 krizinde parasını bir anda Türkiye’den çekerek krize sebep olduğu biliniyor.
Soros ayrıca, geçmiş yıllarda Euro’ya karşı çıkan İngiltere’yi “hizaya getirmek” için; 1 milyar doları, 2 saat içinde İngiliz piyasasından çekmiş ve Londra borsası çökme noktasına gelerek İngiliz hükümeti Euro karşısında sert tavrını yumuşatmak zorunda kalmıştı.
50’den fazla ülkede OSI (Open Society Institue) adıyla kurulu “demokrasi geliştirme”(!) vakfı bulunan Soros’un, Türkiye’deki çalışma ortakları duruma göre değişiyor!..
Bunları yazdım ki;
Bazı “etkinlik”ler ve o etkinliklerde dile getirilen “görüş”ler ile “araştırma”ların perde gerisinde kimler vardır, “amaç”ları nedir, iyi göresiniz!..
Size “masum” gibi gelen bazı “etkinlik”ler ve onları düzenleyen “malûm STK’lar”ın ardında, Soros gibilerin “dolar”ları vardır!..
Ve Soros;
Genelde, sahneye “kendisi” çıkmıyor!.. Ya “ulak”ları ile, ya “uşak”ları ile bitiriyor işini!.. İşin doğrusu; veriyor “dolar”ları, tutuyor “yular”ları!..
YA, MÜSLÜMANA YAPILAN BASKILAR?
Türkiye’nin bağrına bir “hançer” gibi saplanan şu son “araştırma”(!)ya kaç dolar harcadı ve bu araştırmayı neden yaptırdı, gerçekten merak ediyorum.
Çünkü bu “araştırma”(!)da, meselâ “başörtülü öğrenciler”in maruz kaldığı “dayatma”lar, “baskı”lar, “despotluk”lar ve “zulüm”ler yoktur!..
Meselâ, bu “araştırma”(!)da; “28 Şubat’ın laikçi zorbaları” tarafından uygulamaya geçirilen “8 Yıllık Kesintisiz Eğitim” bahanesiyle “İmam Hatip Okulları’nın orta kısımları”nın kapatıldığı, “Kur’an kursları”nın da tamamen öğrencisiz bırakıldığı gerçekleri yoktur!..
Meselâ, bu “araştırma”(!)da; “sırf İHL’lerin önünü kapatmak” için çıkarılan ve “meslek liseleri”ni öldüren “katsayı zulmü”nden hiç bahis yoktur!.. O “katsayı zulmü” ki; “Anadolu evlâtlarının önündeki en büyük engel”dir!.. Onlar, “üniversite”ye gidip de, bir “köşe başını tutmak”tan muhrumdurlar!..
İşin, özü ve özeti... “Başörtülü” olmalarına rağmen “vergi” vermelerinde, ya da bu vatan için evlâtlarını “şehit” vermelerinde hiçbir sakınca görülmeyen kadınlar, iş “üniversitede okuma”ya veya “devlet dairesinde çalışmaya” geldi mi, karşılarına “kamusal alan duvarı” çıkmaktadır!..
Ama, gelin görün ki;
Parası George Soros adlı Yahudi tarafından ödenen bu “araştırma”(!)da “Müslüman” kimlikli insanların, hem de “laikçi azınlıkların zorbalıkları”na maruz kaldıklarına dair en ufak bir emare yoktur!..
“George Soros’un yerli işbirlikçileri” tarafından çekilen Türkiye fotoğrafı öyle bir fotoğraftır ki; “Türkiye’nin çoğunluğu”nu oluşturan insanlar, sanki “mahalle”nin iki yanına oturmuşlar, gelene-geçene “baskı” yapıyorlar!..
Oysa, yok öyle bir şey!..
Türkiye’de, “tam tersi bir fotoğraf” var!..
Evet, evet; Türkiye’de “baskı”ya maruz kalanlar “azınlık”lar değil, tam aksine “çoğunluk”tur!.. Türkiye için, bakmayın siz, “Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman” denildiğine... Bu ülkede, “asıl baskı gören kitle” Müslümanlardır!..
Ama, “George Soros tarafından desteklenen araştırma”(!)da, işte bu gerçekler yoktur!.. Zaten, olması da beklenemez!..
Haa, hemen söyleyeyim:
Bütün bu “baskı”lara ve “dayatma”lara rağmen; bu ülkede “başı açık ile başı kapalı”nın, “Sünni ile Alevi”nin, “Dindar ile Atatürkçü”nün ve “Türk ile Kürt”ün bir problemi yoktur.
“Aşağıda” problem yoktur!..
Problem, “yukarıda”dır!..
Evet, “ideolojik diaspora”da!..
Öyle sanıyorum ki;
“George Soros’un işbirlikçileri” işte bu diasporayı kışkırtmaya ve bu ülkenin bağrına “hançer” saplamaya çalışmaktadır!..
Hele söyleyin; George Soros denilen bu adamdan “S-oros’puluk”tan başka ne beklenir!?!..
İşte yine;
Vermiş “Dolar”ları, tutmuş “Yular”ları!..
Hüküm verildi, sıra infazda!
“Uç ve uçuk fikirler”in özgürce açıklanabildiğine, tartışılabildiğine ve hele “kampanya”lar açılabildiğine bakılırsa, Türkiye, gerçekten de “demokratik” bir ülke!..
Baksanıza, Orhan Pamuk, “1 milyon Ermeni’yi kestik” diyerek “ödül” almıştı. Şimdi de; “arşiv”ler açılmadan, “tarihçi”ler tartışmadan, birkaç “aydın”(!)cık, peşin peşin “hüküm” açıklamış: “Evet, Ermenileri kestik... Bunun için de onlardan özür diliyoruz!”
“Hüküm” verildiğine göre, bundan sonra “tartışma”ya hiç gerek yok!.. Hemen “infaz”a geçilmeli!.. Öyle ya; bir “aydın”(!) Ermenileri kestiğimizi söyledi, “birkaç aydın”(!) da kampanya açıp, “özür” diledi!..
Yani, iş bitti... İşte bunun için diyorum ya, Türkiye, gerçekten de “demokratik” bir ülke!.. O kadar demokratik ki; Türkiye’de “Ermeniler soykırıma uğramıştır” demek serbesttir ama birçok Batı ülkesinde “Ermeni ve Yahudi soykırımı yoktur” demek, hâlâ “hapislik bir suç”tur!..
Dilerim, bir gün gelir; “Kur’an kurslarına, İHL’lere ve başörtülülere uygulanan yasaklar, bir zulümdür!.. Devlet bunlardan özür dilemeli ve zulümden vazgeçmelidir” diyebilme özgürlüğüne de kavuşuruz!..