Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Özrü biz bekliyoruz!

Özrü biz bekliyoruz!

Bugünlerin “Aile albümü” modasına uyup rahmetli büyük halamdan söz ederek konuya gireyim…
Rus işgalini anlatırdı. Doğu Karadeniz’in sahil şeridine asker çıkarmışlar, bizimkilerden kaçan kaçmış, göçen göçmüş, kalanların çoğu da iç kesimlere çekilmişler.
Rus askerleri tüm sahile el koymuş. Halama göre Ruslar fazla zarar vermiyor, “daha insanca” davranıyorlarmış. “Haraşo” filan diyorlarmış.
Büyük halam Rus askerlerinden çok Ermeni askerlerden şikâyetçiydi. Her türlü zulmü yapıyor, çocuk filan demeden dövüyorlarmış. Bu yüzden Rus ordusu bile tedbir almak zorunda kalıp bir mangaya bir ya da iki Ermeni asker vermek şeklinde bir dağıtım yapmış.
Sonrasında çok düşündüm. Ermeniler bize karşı neden kin tufanıydı? Halbuki Osmanlı ceddimiz onları el üstünde tutmuştu. Fatih Sultan Mehmed, Bizans’ın Kırım’a sürdüğü 170 bin Ermeni’yi İstanbul’a getirmek için Gedik Ahmed Paşa’yı hatırı sayılır bir kuvvetle Kırım’a göndermiş, Ermenileri zorla Kırım’dan alıp İstanbul’a iskân etmişti.
Bu kadarla da yetinmemiş, patrik seçtirmek suretiyle İstanbul’u “Ermeni Patrikliği Merkezi” yapmıştı. Bizans döneminde özgürce ibadet edemeyen Ermeniler, ancak Osmanlı İstanbul’unda “İnanç özgürlüğü”ne kavuşmuşlardı.
Yavuz Sultan Selim Ermeni sanatkârları ülkesine getirmiş, onurlandırmış, ülkenin sanatını onlara teslim etmişti…
Sultan II. Abdülhamid, kendisini öldürmek için arabasına bomba koyan Ermeni teröristini affetmiş, hatta serbest bırakmıştı. (Adam bu alicenaplığın hakkını ödemek için hayatı boyunca Sultan Abdülhamid’e sadık kaldı).
Tarihi gerçek şu ki, Osmanlı tarihi boyunca Ermeniler aşağılanma şöyle dursun, Müslüman teb’adan ayrı tutulmadılar, hiçbir şekilde incitilmediler.
Osmanlı yönetimi Ermeni cemaatine “Millet-i sadıka” dedi, bağrına bastı.
Ne var ki, kimi “Osmanlı Ermenileri” Osmanlı’ya ihanete ettiler…
Bir anlamda kursaklarına giren ekmeği, kendilerine duyulan sevgi ve içsellemeye, müsamahaya, hoşgörüye ihanet ettiler.
Osmanlı’nın baştâcı ettiği, zaman zaman kendi milletinden bile esirgediği hak ve hürriyetler dahil, her türlü imkânı bahşettiği kimi Ermeniler çeteleşip Osmanlı’yı içerden vurmaya başladılar.
Fırsat bulur bulmaz “kendi devletleri”ne, kendilerine “Sadık Millet” diyen milletlerine ihanet ettiler! Osmanlı düşmanlarıyla işbirliği yaptılar… Rus Ordusuna girdiler… Moskof askerinden daha da acımasızlaşıp eski Türk komşularını katlettiler.
Eli silah tutamayacak kadar yaşlı yahut çocuk olanlar ise (tabii bir kısmı) Rus ordusuna istihbarat verdiler.
Savaşlar yüzünden erkeksiz kalan köyleri bastılar. Kadın-çocuk demeden kestiler. Türkleri camilere doldurup camileri ateşe verdiler…
Bu katliamlarını örtbas etmek için de “katledildik” masalını uydurdular.
Bunu gerekçe yaparak diplomatlarımızı öldürdüler.
Diplomatik savaş başlatıp yıllarca bütün dünyaya Türk düşmanlığı pompaladılar.
Her türlü imkânı kullanarak aleyhimize kumpaslar kurdular.
Beynelmilel plâtformlarda karşımıza çıkıp etkimizi kırmaya çalıştılar.
Tüm dünyayı varlığımıza düşman hale getirmeye kalkıştılar.
Buna karşılık biz bir Ermeni düşmanlığı başlatmadık…
Ermeni vatandaşlarımıza (birkaç fanatiğimiz hariç) yan göz bakmadık, kem söz söylemedik…
Diğer Ermeniler adına bizden özür filan dilemelerini de istemedik.
Peki biz neden özür dileyelim? Suçlu değiliz ki, özür dileyelim. Sadece “güçlü suçlu”ları ibretle izliyoruz!
¥
Ne yani arkadaş; hoşgörülü olalım diye, yakın tarihte bize yapılanları hoş mu göreceğiz?
“Maktul” olduğumuz halde, birilerinin hoşuna gitmek için “katil” rolü mü yapacağız?
Bizden özür dilenmesi gerekirken, kalkıp bir de özür mü dileyeceğiz?
Kimden ve neden özür dileyelim?
Tarihin hiçbir devrinde Ermeni Devletinin ekmeğini yemedik…
Tarihin hiçbir döneminde Ermenilere ihanet etmedik…
Dünyayı karış karış dolaşıp Ermeni Devleti ile Ermeniler aleyhine yalan-yanlış propaganda yapmadık…
Ermenileri aşağılamadık, karalamadık, “barbar”, “katil” yaftası yapıştırmadık.
Bu yüzden bazıları gibi “Ermeni kardeşlerimizden özür dileriz” demiyoruz.
Biz özür bekliyoruz!
¥
Hale bakın: Kahraman “laikçi”lerimizle, “solcu” aydınlarımız aynı toprakların çocukları oldukları halde “dindar” kesime “kardeş” diyemiyorlar…
Kıyafet hakkı başta olmak üzere haklarını kullanmaya çalışan “Müslümanlar”ın hakkını savunmuyorlar…
Ama Ermeni çetecilerden özür dileyip haksızlıklarını “hak” diye savunabiliyorlar.
Ben ise önce bana “kardeş” olana “kardeş” derim.
Bunun dışında, tarihteki bütün dramatik olaylara duyarlılığımı belirtmekle yetinirim.
Kimse kusura bakmasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi