Doğan Medyası'nın yalan galerisi-5
DOĞAN EN SON, ORTAĞI YALANLADI-HABERİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 61
'Namaz ve başörtüsü baskısı'na yalanlama
Kars'ta bir kız öğrencinin kaldığı yurttan ayrılma gerekçesi olarak gösterdiği 'namaz ve başörtüsü baskısı'nı yurt yetkilileri yalanladı.
Kars Cumhuriyet Lisesi'ne 2006-2007 sezonunda 1. sınıfa kayıt yaptıran Marta Uğuz (16), omurilik kemiklerinde erimeden dolayı tedavi göreceği nedeniyle okuluna ara vermek zorunda kaldı. Ablası Çiçek'in okul idaresine giderek kardeşinin durumunu anlatmasının ardından 2007 Mart ayına kadar Erzurum'da tedavi gören Marta, Haziran ayında da Ankara'da ameliyat oldu. 2007-2008 sezonunda eğitime kaldığı yerden devam etmek isteyen Marta'ya okula döndüğünde 'aralıksız 20 gün devamsızlık' gerekçesiyle tasdiknamesi verildi.
Okul yönetiminden ameliyattan sonra eğitime devam için söz aldıklarını ancak tasdikname ile karşılaştıklarını söyleyen Uğuz ailesinden yeniden kayıt için ameliyat yapan doktordan rapor istendi. Ancak doktor yurt dışında olduğundan rapor alınamazken, Marta ise durumunu Milli Eğitim Bakanlığı'na bildirdi. Bakanlık ise Marta'nın açık lisede okumasını Kars'a bildirdi ve Kars Milli Eğitim Müdürlüğü kız öğrenciyi açık liseye aldı. Sınavlarına kent merkezinde kalarak hazırlanmak isteyen Marta'ya kalması için de lise öğrencilerinin kaldığı Özel Zekiye Sultan Kız Öğrenci Yurdu tavsiye edildi. Dışardan ders alabilmesi için bir dershaneye gitmek isteyen Marta, FEM Dershaneleri Kars Şubesi'ne gitti. Ancak dershane yetkilileri açık lise için bir sınıfları bulunmadığını ve müfredatları olmadığı gerekçesiyle kız öğrenciyi dershaneye kabul edemeyeceklerini söyledi. Bu sırada yurtta kalan Marta aradan geçen 2 hafta sonunda yurdu terk ederek köyüne döndü.
'NAMAZ BASKISI YAPTILAR' İDDİASI
Kars'ın Digor ilçesine bağlı Şatıroğlu köyü muhtarı Yasin Uğuz'un 11 kızından 7'ncisi olan Marta, köydeki evinde açık lise sınavlarına hazırlanırken yurttan ayrılma gerekçesini de 'baskı'ya bağladı. Kaldığı yurtta herkesin namaz kıldığını ve başörtüsü taktığını ifade eden Marta Uğuz, kendisine bu baskının yapıldığını iddia etti.
"Bana başını kapatacaksın, namaz kılacaksın, Kur'an öğreneceksin dediler" diyen Uğuz, "Ben yurt içinde kapanmayı kabul ettim. Ama dershaneye istediğim gibi gidip gelirim dedim. Bunu kabul etmediler. Kurallara uyup şartımızı kabul edeceksin dediler. Ben de yurttan çıkmak zorunda kaldım. Sırtımda platin var, namaz kılmam için eğilmem gerekiyor ama yapamıyorum dedim. 'Yapacaksın' dediler. Ben de yurttan ayrıldım." diye konuştu.
İDDİALAR ASILSIZ
Özel Zekiye Hatun Kız Öğrenci Yurdu Müdiresi Sibel Çiftçi ise baskı diye bir şeyin söz konusu olmadığını söyledi. Marta Uğuz isimli öğrencinin yurda başvuru yaptığının doğru ancak 'namaz kıl, başını ört' gibi bir yaptırımın yanlış olduğunu kaydeden Çiftçi, "Yurtta namaz kılan arkadaşlarımız var, bunları görünce belki kendi vicdanına seslenmiştir diye düşünüyorum. Belki de bu durum 'Onlar kılıyor, bana da zorlama var mı?' açısından vicdani bir yaklaşımla kendi iç sorgulamasıdır. Öğrencilerimize 'namaz kıl' diye bir zorlama söz konusu değil. 'Niye kılmıyorsun?' diye bir soru da yöneltmediğimize göre bunları nerden çıkarıyor anlamıyorum. O öğrencimiz yurdun kurallarına pek uyan birisi değildi zaten. Sağlık sorunu var diye yemeğe katılmıyor, üstelik yemeklerin kendisine götürülmesi gerektiğini düşünüyordu. Sağlık sorunundan dolayı insan bazen bazı şeylere göz yumabilir. Diğer öğrencilerden böyle bir rahatsızlık duymadım hiç. Zaten bundan önce böyle bir olay yaşanmadı. Burada çok kısa süre kalmasına rağmen bunca şeyin olması bir vicdan soruşturmasıdır." şeklinde konuştu.
Öğrenciler ise Marta ile yurttan önce de tanıştıklarını ifade ederek, arkadaşlarının yurtta kaldığı süre içinde ders çalışmadığını söylediler. Ayrıca öğrenciler iddia edildiği gibi bir baskıyla da karşılaşmadıklarını aktardılar.
Marta Uğuz, isminin de değiştirilmesinin söylendiğini dile getirerek, "Sadece bir teklif sundular. Baskı yapmadılar. Hatta bir ara Rumeysa ismiyle seslendiler bana, sonra ben Marta isminin kullanılmasını söyledim." dedi. Yurt Müdiresi Sibel Çiftçi ise, "İsmi için de biz 'değiştirelim' diye bir baskı uygulamadık. Değiştirirsem kendi adımı değiştirdim, çünkü Sibel İslami bir isim değil." dedi.
Öte yandan konu ile ilgili olarak Kars Valiliği tarafından inceleme başlatıldı. CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 62
Hürriyet kendini iki defa yalanladı
Ak Parti'ye açılan kapatma davasının kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin ANKA'nın HABERİ Hürriyet'te bakın nasıl manşet oldu?
"Ak Parti'ye açılan kapatma davasının kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin yapılan ilk incelemenin sona erdiği, davayı inceleyen raportörün 'davanın kabulü' yönünde görüş bildirdiği" haberini ANKA geçti. Hürriyet Gazetesi, bu haberi internet sitesinde flaş haber olarak duyurdu.Hürriyet, ilk önce "Raportörden AKP kapatılsın" şeklinde internet sitesinden duyurdu. Ancak haberin içeriği ile manşet birbirini tutmuyordu. Hürriyet'in manşetinde "Partinin kapatılması"na vurgu yapılıyordu.
Aradan geçen dakikalar içinde "haber AKP'ye kapama davası açılsın" şeklini aldı.
Hürriyet'in internet sitesinden verdiği haber başlığı ise büyük bir sorumsuzluk örneği olarak değerlendirildi. Çünkü yasalara göre raportörün ilk raporu tamamen teknik bir incelemeden oluşuyor. Raporda sadece davanın kabulü veya reddi yönünde bir görüş açıklanabiliyor.
Haberde iddia edildiği gibi raportörün bu aşamada AK Parti'nin kapatılması veya kapatılmaması yönünde bir görüş bildirmesi kanunen suç oluşturuyor. Raportörün böyle bir görüş bildirmesi durumunda hakkında yasal işlemlerin başlatılması gerekiyor.
Akşam saatlerinde gelen bu haber Ankara'yı gereksiz yere hareketlendirdi. Haberlerin kaynağından yalanlanması ile gerçekler ortaya çıktı. Bu durum üzerine Hürriyet'in internet sitesi 3.kez manşeti değiştirdi.
Hürriyet son kararını ise önceki haberlerini yalanlayarak gösterdi.
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 63
Vatan'ın “kara çarşaf üniversitede” haberi de YALAN!
Konya Selçuk Üniversitesi'nde kara çarşaflı öğrencilerin derslere girdiğini iddia eden VATAN yine çuvalladı !..
Selçuk Üniversitesi (SÜ), başörtüsü yasağının yeniden başlatılması sebebiyle yapılan protesto gösterisinde yeralan, çarşafa benzer elbise giyen bayanın öğrenci değil, Diş Hekimliği Fakültesi'nde tedavi olmak için gelen bir vatandaş olduğu ifade edildi.
Bazı basın yayın organları, başörtüsü yasağını yeniden başlatan Selçuk Üniversitesi'ni (SÜ) dün protesto eden öğrenciler arasında çarşafa benzer elbise giyen bir öğrenci bulunduğunu öne sürmüştü. Ancak üniversite yönetiminden yapılan açıklamada, o kişinin S.Ü öğrencisi değil, Diş Hekimliği Fakültesi'nde tedavi olmak için gelen bir vatandaş olduğu ifade edildi.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Anayasanın ilgili maddelerinde yapılan değişikliğin ardından üniversitelere bir yazı göndererek, kılık kıyafet serbestliği uygulanmasını istemişti. Bu doğrultuda bazı üniversiteler başörtülü öğrencileri derslere almaya başlamış, kimi üniversiteler ise yasakçı tutumlarını sürdürmüştü.
Selçuk Üniversitesi de kapılarını başörtülü öğrencilere açan yüksek öğrenim kurumları arasında yer almıştı. Ancak YÖK'ün üniversitelere gönderdiği belgeyi genelge kabul eden Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı vermesinin ardından SÜ'de de yasak geri geldi. Yasağın ardından dün bütün öğrenciler ders başı yaparken, başörtülü öğrenciler kampusa alınmadı. Yaklaşık 70 kişilik öğrenci grubu, yasağı protesto etmek için kampus önünde toplandı.
Bazı basın yayın kuruluşları, yasağı protesto edenler arasında 'kara çarşaflı' bir öğrencinin de bulunduğunu öne sürmüştü. S.Ü. Rektörlüğü, bir açıklama yaparak, bu haberlerin gerçeği yansıtmadığını belirtti.
S.Ü Alaeddin Keykubat Kampusu'nda görevli Koruma Güvenlik Şefleri Oğuz Ateş ve Halil Çalış'ın hazırladığı tutanakta, söz konusu çarşaflı kadının öğrenci değil, üniversitenin Diş Hekimliği Fakültesi'nde muayene olmak için gelen Zeliha Bektaş isimli vatandaş olduğu belirtiliyor.
Tutanakta, eylem sırasında tramvaydan inen çarşaflı kişinin yapılan kimlik kontrolünde öğrenci olmadığı ve Diş Hekimliği Fakültesi'nde saat 14.30'da randevusunun bulunduğu kaydediliyor.
Güvenlik şeflerinin raporunda, Bektaş'ın eylem yapan grubu görünce destek vermek amacıyla içlerine girdiği, ancak görevlilerin uyarısı üzerine alandan ayrıldığı vurgulanıyor.
Eylem esnasında kapıda bulunan güvenlik görevlilerinin, Koruma ve Güvenlik Şefliği'ne hitaben yazdıkları tutanak raporunda bu ifadeler yalanlandı. SÜ Alaeddin Keykubat Kampüsü'nde görevli Koruma Güvenlik Şefleri Oğuz Ateş ve Halil Çalış'ın hazırladığı tutanakta, söz konusu çarşaflı kadının öğrenci değil, üniversitenin Diş Hekimliği Fakültesi'nde muayene olmak için gelen Zeliha Bektaş isimli vatandaş olduğu kaydedildi. Tutanakta şu ifadeler yer aldı:
İŞTE TUTANAK
"17.03.2008 tarihinde Alaeddin Keykubat kampüsü girişi tramvay durağında 09:00 sularında türbanlı öğrencilerin basın açıklaması yapmak üzere toplanmaya başladığı tarafımızdan tespit edilmiş ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne bilgi verilerek grup tarafımızdan gözlem altına alınmıştır. 09:00 sularında tramvaydan inen çarşaflı bir şahsın toplanan grubun içine girdiği görülmüş, yapılan kimlik kontrolünde şahsın öğrenci olmadığı Zeliha Bektaş isimli vatandaş olduğu anlaşılmıştır. Ne amaçla geldiğinin sorulması üzerine, Diş Hekimliği Fakültesinde saat 14:30'da randevusunun olduğunu, muayene için geldiğini ve türbanlı öğrencileri görünce gruba destek vermek istediğini söylemiştir. Kendisinin bu şekilde kampüs alanına giremeyeceğinin hatırlatılması üzerine şahıs kampüs alanını terk etmiştir. Saat 10:00'da toplanan 90-100 kişilik grup basın açıklaması yapmak istemişlerdir. Kendileri tarafımızdan uyarılarak kampüs içinde izinsiz basın açıklaması yapmalarının suç olduğu hatırlatılmıştır. Bunun üzerine grup kampüs alanı dışına çıkarak İstanbul yolu üzerinde toplanmıştır. Fen Edebiyat Fakültesi öğrencisi Müşerref Poyraz ekte sunmuş olduğumuz bildirileri okumuş ve grup olaysız bir şekilde dağılmıştır." CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 64
Yalan haberle Atatürk istismarı !
MEB tepkili: Yeni yönetmeliği, Atatürk istismarcılığına vardıracak şekilde saptırmak etik değil !!!
Bugün bazı yayın organlarında "Eski yönetmelikteki Sosyal Tesis ve Teçhizat bölümü ile bu bölümde düzenlenen özel eğitim kurumları ve özel okullarda Atatürk köşesinin oluşturulması zorunluluğunun yeni yönetmelikte yer almadığı" iddia edilmişti.
Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamada, dün yürürlüğe giren Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nde, eski yönetmeliğin ''sosyal tesis ve teçhizat'' başlıklı altıncı bölümüne yer verilmediği belirtilerek, ''Buradan sadece Atatürk Köşesi'ni adeta cımbızlayarak ve konuyu Atatürk istismarcılığına vardıracak şekilde saptırmak medya etiği ile bağdaştırılamamıştır'' denildi.
Yazılı açıklamada, bazı gazetelerde, Resmi Gazete'de dün yayımlanarak yürürlüğe giren Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği ile ''Atatürk Köşesi'nin ve eski yönetmelikte yer alan özel okul ve öğretim kurumu kurucusu olmak için aranan 'Ahlaken kötü bir şöhrete sahip bulunmama' şartının kaldırıldığı, kılık ve kıyafet konusunun da özel olarak düzenlendiğine'' ilişkin haberlere yer verildiği belirtildi.
Açıklamada, eski Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 1985 yılında yürürlüğe girdiğinde, özel öğretim kurumlarının bina ve araç-gereçlerine ilişkin başka bir mevzuat bulunmadığından, bu konulara, yönetmeliğin ''Sosyal Tesis ve Teçhizat'' başlığı altında yer verildiği, ''Atatürk Köşesi'' ifadesinin ise ''İdari Bölümler'' başlıklı 78. maddede yer aldığı ifade edildi.
YENİ YÖNETMELİK İÇİN TIKLAYIN
Özel öğretim kurumlarının gelişmesi, sayılarının ve kurum çeşitliliğinin artması sonucu, Yönetmeliğin ''Altıncı Bölümü''ndeki hükümlerin ihtiyaca cevap veremediği kaydedilen açıklamada, bu nedenle Bakanlık tarafından özel öğretim kurumlarının tesis ve binaları, bu tesis ve binalarda bulunması gereken araç-gereçlere ilişkin standartların yeniden belirlendiği ve Özel Öğretim Kurumlarına Ait Standartlar Yönergesi'nin düzenlenerek yürürlüğe konulduğu anımsatıldı. Açıklamada, şöyle denildi:
''1989 yılında hazırlanan söz konusu yönergeden sonra yeni Yönetmelikte, eski Yönetmeliğin 'Sosyal Tesis ve Teçhizat' başlıklı Altıncı Bölümüne yer verilmemiştir. Eski Yönetmeliğin Altıncı Bölümü'nde yer alan sadece Atatürk Köşesi değil, 62 kaleme, zikredilen gerekçelerle yeni Yönetmelikte yer verilmemiştir. Buradan sadece 'Atatürk Köşesi'ni adeta cımbızlayarak ve konuyu Atatürk istismarcılığına vardıracak şekilde saptırmak medya etiği ile bağdaştırılamamıştır.
Ayrıca yeni yürürlüğe giren Yönetmeliğin 63. maddesinin; 'Bu yönetmelikte yer almayan hususlarda, resmi benzeri kurumların ilgili mevzuat hükümleri uygulanır' hükmü gereği, özel öğretim kurumları da Atatürk Köşesini ilgili mevzuatta belirtilen şekilde düzenlemek zorundadırlar.''
Açıklamada, genel teftiş ve değerlendirme raporlarında, ilgili yönergeye uygun Atatürk Köşesi'nin düzenlenip, düzenlenmediğinin ve yönetim odaları ile dersliklerde çerçeveli Atatürk resmi, çerçeveli Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, çerçeveli İstiklal Marşı'nın bulunup bulunmadığının kontrol edildiği bildirildi.
-KURUCULARDA ARANAN ŞARTLAR-
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu düzenlenirken, İçişleri Bakanlığının görüşünde; ''4045 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gizlilik dereceli birimler ile askeri emniyet ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurulları ve tutuk evlerinde çalışacak personel hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacağı, özel öğretim kurumu sahipleri hakkında ahlaken kötü bir şöhrete sahip bulunup bulunmadığını tespit edecek güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılamayacağı''nın belirtildiği ifade edilen açıklamada, bu nedenle Kanun ve Yönetmelikte bu hükme yer verilmediği kaydedildi.
Açıklamada, yeni Yönetmeliğin İkinci Bölümümün 3. alt başlığının (b) bendinde aynı anlama gelecek şekilde ''Kurucu ya da kurucu temsilcisinin affa uğramış olsalar bile yüz kızartıcı bir suçtan veya kasti bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla hapis cezası ile hüküm giymemiş olduğuna dair yazılı beyan alınacağı''nın ayrıca kaydedildiği belirtildi.
Bakanlığın açıklamasında, şunlar kaydedildi:
''Özel öğretim kurumlarında görevli eğitim personeli, diğer personel, öğrenci ve kursiyerlerin kılık-kıyafetlerine ilişkin farklı yönetmeliklerin bulunması nedeniyle, bu yönetmeliklerin isimlerini tekrar etmemek amacıyla ilgili mevzuatların uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.
Sonuç itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Standartlar Yönergesi, Bakanlık ve İlköğretim Müfettişleri Tebliğleri ve yukarıda ortaya konan gerekçeler hesaba katılmadan yapılan söz konusu haber ve yorumlar gerçeği kesinlikle yansıtmamaktadır.'' AA
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 65
Bir haber daha yalan çıktı!
Suudi Arabistan hükümetinin Türkiye'nin Riyad Büyükelçiliği'nde yayınlanan bazı Türk filmlerine sansür getirdiği yönündeki haberlerin doğru olmadığı belirtildi.
Akşam Gazetesi'nde yer alan haberde, Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'ın yakınındaki Jenadriye kentinde yapılan festivalde Kurtlar Vadisi Irak da dahil 7 Türk filminin gösterimine izin verilmediği belirtilmişti. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Riyad Büyükelçiliği, Türk basınında Suudi Arabistan'da Türk filmlerine sansür uygulandığı şeklinde çıkan haberlerin, 'gerçek dışı' olduğunu bildirdi. Büyükelçilik'ten yapılan açıklamada, "Suudi Arabistan'da 5-19 Mart 2008 tarihleri arasında düzenlenen ve ülkemizin onur konuğu olarak davet edildiği Jenadriye Festivali ile ilgili olarak son birkaç gündür basınımızda gerçek dışı haberlerin yer aldığı" ifade edildi. Elçilik, Türk filmlerine sansür uygulandığı yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını savundu.
Büyükelçilikte gösterilen Türk filmlerinin festival kapsamında olmadığı belirtilen açıklamada; "Sinemanın bulunmadığı Suudi Arabistan'da bu tür bir etkinliğin halka açık yapılması da söz konusu değildir. Bu itibarla Büyükelçiliğimizdeki film gösterimi, uluslar arası ödüller kazanmış olan ve dünya çapında ilgi görmüş son dönem bazı Türk filmlerinin Riyad'daki kordiplomatiğe izlettirilmesine yönelik bir faaliyet olarak sınırlandırılmıştır" denildi.
Riyad Büyükelçiliği, Suudi Arabistan hükümetinin elçilikte gösterilmekte olan ve gösterilecek filmlere müdahale etmesinin söz konusu olmadığını ifade ederken, gösterim programında iki filmle ilgili değişiklik yapıldığı bilgisini verdi. Açıklamada, Uzak adlı filmin DVD'sinin zamanında tedarik edilememesi, Duvara Karşı filminin ise İngilizce altyazılı kopyasının bulunamaması nedeniyle gösterilemediği belirtilirken, "Bu konuda yapılan farklı yorumlar gerçekle bağdaşmamaktadır." ifadeleri kullanıldı.
Bu arada Riyad Büyükelçiliği'nde Türk filmi gösterimlerinin devam ettiği öğrenildi. CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 66
Bir haber daha yalan çıktı!
Bir haber ajansının geçtiği, "belediye binası karşısındaki panoda yer alan film afişi müstehcen olduğu gerekçesiyle kaldırıldı" haberi yalanlandı.
Giresun Belediye Başkanı Yüksel, gösterime giren 'Plajda' isimli filmin tanıtım afişinin müstehcen olduğu için belediye tarafından kaldırtıldığı iddialarını yalanladı. Yüksel; "Afişlerin kaldırılmasıyla ilgili talimatımız olmadı." dedi.
Haberin yalan olduğunu ifade eden Başkan Yüksel, yalan haber yapanlar için yeni bir kanun çıkarılması ve bu kişilerin yargılanması gerektiğini belirtti. Belediye yetkilileri olarak film tanıtım afişlerinin nereye asıldığından haberdar olmadıklarına vurgu yapan Yüksel, sözkonusu haberlerin belediyenin çalışmalarını karalamak amacını taşıdığını savundu. Başkan Yüksel son olarak şunları söyledi: "Giresun Belediye Başkanı olarak belediyemizin hiçbir birimi tarafından afişin kaldırılmasıyla ilgili bir talimat olmamıştır." CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 67
Türban dağıtıldı haberi yalan çıktı
Haber ajansının geçtiği, "kız öğrencilere türban dağıtıldı" haberi bazı gazeteler tarafından kullanıldı. Peki olayın aslı neydi?
Denizli'nin Çivril ilçesinde özel bir okulun pansiyonunda kalan kız öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberlerin gerçekle yakından uzaktan ilgisi olmadığı anlaşıldı. Haberde Denizli'nin Çivril ilçesi Şevkiye Özel Anadolu Öğretmen Lisesi Kız Öğrenci Pansiyonu'nda öğrencilere türban dağıtıldığı iddia ediliyordu. Habere göre öğrenciler türban takmaya zorlanıyor dahası okul idaresi de buna göz yumuyordu. Üniversitelerde başörtüsü tartışmalarının yapıldığı bu günlerde haber, kaos arayan gazeteleri sevindirdi.
Ancak daha önce yüzlerce haberde olduğu gibi bu da yalan haber çıktı. Aslı astarı olmayan iddialar araştırılarak yetkililer tarafından yalanlandı. Denizli İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberin, araştırılmadan ve yanlı olarak verildiğini, vatandaşların da yanlış bilgilendirilmesine zemin oluşturulduğunu söyledi.
Her şey ADD'ye üye bir öğretmenin nöbetçi olduğu gece yaşanmıştı. Nöbetçi öğretmen, bir öğrencinin pazardan satın aldığı bir kaç eşarbı, okul idarecilerinden biri dağıtmış gibi tutanak tuttu. ADD'li öğretmen, türban dağıtılma görüntülerinin de güvenlik kamerası kayıtlarından silindiğini iddia etti.
Provokatif bir habere malzeme yapılan öğrencilerin velileri haberi yayınlayan gazeteler hakkında dava açacaklarını söylediler.
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 68
Hürriyet’in bu haberi de yalan çıktı
Başbakanlık Basın Merkezi, bugün bir gazetede, ''Siirt'ten şikayet mektubu'' başlığıyla yayımlanan haberde yer alan iddialarla ilgili bir açıklama yaptı.
Açıklamada, haberde, Siirt'in Bostancık ve Yağmurdere'deki TOKİ uygulamalarıyla ilgili bazı iddialara yer verildiği anımsatılarak, söz konusu haberde, ''konuyla ilgili olarak Emine Erdoğan'a daha önce şikayet mektupları ulaştığı iddiasının tümüyle asılsız ve gerçek dışı olduğu'' bildirildi.
Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, Emine Erdoğan'a bu konuda hiçbir zaman hiçbir surette, ne mektupla ne de şifahi olarak herhangi bir şikayet ulaşmadığı kaydedildi.
Ayrıca, haber konusu iddiaların, ''(Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Siirt Belediye Başkanı Mervan Gül'le vefa ilişkisi) gibi yanlış ve haksız yorumlara sebebiyet verecek şekilde takdim edildiği'' ve bunun kabul edilemez bir yakıştırma olduğu ifade edilen açıklamada, şöyle denildi:
''Sayın Başbakanımız, hangi kademede ve siyasi anlayışta olursa olsun milletimize hizmet eden her kişi ve kuruma karşı vefa göstermiştir, göstermeye devam edecektir.
Aynı şekilde, kim yaparsa yapsın milletimizin menfaatlerine hizmet etmeyen, imtiyaz ya da ayrımcılığa dayanan hiçbir talep, anlayış ve uygulamayı tasvip etmemiş, bulunduğu makamın gerektirdiği sorumlulukla bu tür iddiaların takipçisi olmuştur.
Bu çerçevede, söz konusu haberde yer alan iddialar, tarafları nezdinde araştırılmış ve ilk aşamada aşağıdaki bilgilere ulaşılmıştır:
Siirt ili geneli değerlendirildiğinde, TOKİ tarafından Doluharman Tarımköy ve Bostancık Tarımköy uygulamaları olmak üzere toplam 225 adet konuta yönelik Tarımköy uygulaması başlatılmıştır.
Yine, Siirt ili genelinde Eruh, Cintepe, Merkez Pınarca köyü ve Merkez Evren'de de uygulamaya yönelik çalışma başlatılmış, ancak yeterli talep sağlanamadığı için bu projeler iptal edilmiştir.
Siirt Bostancık Tarımköy projesi, bölgedeki baraj uygulamasından etkilenen yöre halkı için düşünülmüş, valilik nezdinde araştırma yapılmış, hatta bununla ilgili TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar bizzat bölgeye giderek araştırma yaptıktan sonra projenin hayata geçirilmesine yönelik çalışmaları başlatmıştır.
Bu çalışmaların başladığı tarih Siirt ilinin şu andaki Belediye Başkanı Sayın Mervan Gül'ün seçildiği Mart 2004 tarihinden öncesine dayanmaktadır.
Bununla birlikte projede ve bölgede yaşanan satış güçlüğü göz önüne alınarak Mervan Gül seçildikten sonra söz konusu proje, belediye ile koordineli olarak yürütülmüştür.''
-PROJE-
Projede öncelikle 150 konut üretilmesi öngörülmüş olmakla birlikte, yeterli talep oluşmaması sebebi ile bu rakamın 62 konuta indirildiğini belirtildiği açıklamada, söz konusu Tarımköy Projesi'nde hak sahiplerine ilişkin listelerin ilgili Belediye Başkanlığı tarafından TOKİ'ye iletilmekte olup, TOKİ tarafından hak sahiplerinin sözleşme imzalamasının sağlandığı kaydedildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Siirt Bostancık Tarımköy projesinde anılan konutlar, haberde iddia edildiği gibi villa niteliğinde olmayıp yaklaşık 90 metrekarelik köy evleridir.
TOKİ tarafından bugün itibariyle ülkemizin 22 bölgesinde Tarımköy yapılmakta olup, yaklaşık 40 adet bölgede de bu uygulamanın hayata geçirilmesi planlanmaktadır.
Yaşanan sorunlar sebebiyle yeni hayata geçirilen Tarımköy uygulamalarında önce talep toplanmakta, yeterli talep oluşursa ihalesi yapılarak satışı gerçekleştirilmektedir.
Siirt Yağmurtepe'de ise kentsel dönüşüm projesi hayata geçirmeye yönelik olarak arsa temini için arayışlara geçilmiş ancak uygun arsa temin edilememiştir. Bununla birlikte, ilgili belediye söz konusu projenin uygulanabilmesi için TOKİ'ye habere konu edilen araziyi devretmiştir. Ancak, bu arsa ile ilgili TOKİ'ye intikal eden şikayetler göz önüne alınmış ve proje iptal edilerek arsa iade edilmiştir.'' AA
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 69
Bakanlıktan Hürriyet'e yalanlama
Dışişleri Bakanlığı, emekli büyükelçilere plaket tevdi edilmesi için belirlenmiş bir düzenleme olmadığını belirtti.
Dışişleri Bakanlığı, emekli büyükelçilere plaket tevdi edilmesi için belirlenmiş bir düzenleme ve Cumhurbaşkanlığınca yapılmış şifai veya yazılı resmi bir davetin söz konusu olmadığını bildirdi.
Dışişleri Bakanlığı yazılı açıklama yaparak, Hürriyet Gazetesi'nin bugünkü 'Çankaya Boykotu' manşet haberini yalanladı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, "Emekli büyükelçilerimizle ve mensuplarımızla iletişimin güçlendirilmesi yönünde muhtelif çalışmalar yapılmaktadır. Bu bağlamda, emekli büyükelçilerimize, mutad olduğu üzere plaket tevdi edilmesi, bu çalışmalar arasındadır. Bu çalışmalar halen sürdürülmektedir. Bulunan aşamada 17 Şubat 2008 tarihli Hürriyet gazetesinde ifade edildiği şekilde, bu konu Cumhurbaşkanlığımıza henüz intikal ettirilmediği gibi, emekli büyükelçilere plaket tevdi için belirlenmiş bir düzenleme ve Cumhurbaşkanlığınca yapılmış şifai veya yazılı resmi bir davet söz konusu olmamıştır" denildi. CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 70
'Mini etek' yalanının gerçek yüzü
Başörtüsü tartışmalarıyla ülkeyi germek isteyen Milliyet, Hürriyet ve Vatan gazeteleri haberleri çarpıtarak vermeye devam ediyor.
Mersin'in Tarsus ilçesinde kız öğrencilere mini etek giydikleri için yanıcı madde atıldığı haberlerini öğrenciler yalanladı. Üstüne üstlük haberde olayın görgü tanığı olarak verilen bayanın da olayı görmediği anlatılanları duyduğu ortaya çıktı. Yanıcı maddenin kız öğrencilerin dışında pantolon giyen 3 bayana da atıldığı tespit edildi.
Başörtüsü tartışmalarını alevlendirmek isteyen bir kısım medya 'ülkede açıklarla kapalılar çatışıyor' senaryoları kurmaya çalışıyor. Her olayın üzerine yanlı olarak giden bazı basın organları, haberleri çarpıtarak halka sunmaktan geri kalmıyor. Bu açıklamayı yapan kız öğrenci de aynı saldırıya maruz kaldı. Okul eteği ile yolda yürürken birkaç kişi yanına gelerek bacaklarına yanıcı madde püskürttü. Fakat bazı gazete ve televizyonların yayınlandığı gibi bu eylemin sebebi 'kızların mini etekli olması' değildi.
Fakat ısrarla ve üzerine basa basa bu kızların mini etekli olduğu için saldırıya uğradıkları iddia edildi. Oysaki kızların üzerinde mini etek değil, görüntülerde de açıkça görüldüğü gibi okul üniformaları vardı.
2 kız öğrencinin Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi'nde ifadeleri alındı. Çarpıtılan haberde 'görgü tanığı' olarak verilen Eda Özpolat’ın da olayın görgü tanığı olmadığı ortaya çıktı. Özpolat kızlardan birinin kaçarak girdiği kuafördeydi olayı orada anlatılanlardan duydu. CHP Kahramanmaraş milletvekilinin kızı olan Özpolat kızların eteklerinin de kısa olmadığını söyledi. Hukuk Fakültesi öğrencisi Eda Özpolat, olayın provokasyon olduğunu söyledi.
Bir hemşire ile iki dershane çalışanına daha yanıcı madde atıldığı tespit edildi. Üstelik diğer 3 kişi etekli değil pantolonluydu. Tarsus polisi olayın bir sapık tarafından gerçekleştirebileceği ihtimali üzerine 'sapık alarmı'na geçti. Mersin Valisi Hüseyin Aksoy olayla ilgili araştırmanın sürdüğünü açıkladı.
Polis ayrıca Mobese kameralarından olayla ilgili olarak delil bulmaya çalışıyor. Sivil polisler ise kalabalık yerlerde tehlikeli sapığı yakalamak için operasyona başladı.
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 71
Kartelin “Kezzap” yalanı
'Mini etekli oldukları için şırınga ile bacaklarına yanıcı bir madde atıldığı' haberi YALAN çıktı.
Mini etekli oldukları için şırınga ile bacaklarına yanıcı bir madde atıldığı iddia edilen Atatürk İlköğretim Okulu öğrencisi B.Y. (11) bazı gazetelerde yapılan haberlerin kesinlikle yalan olduğunu söyledi.
Cengiz Topel Lisesi karşısında yürürken yolda bir anda bacağında yanma hissettiğini belirten B.Y. bunun üzerine hastaneye giderek tedavi olduğunu belirtti. Kesinlikle kendisine laf atma yada mini etek ile dolaşıyorsun diye bir kimsenin laf atmadığını anlatan B.Y. "Kesinlikle yapılan haberler yalan. Kendileri uydurmuşlar. Böyle bir şey olmadı. Benim eteğim de zaten uzundu. Nereden uydurmuşlar bu haberi bilmiyorum" dedi.
İlçe Emniyet Müdürü Halil Tokyürek, mobese kameralarının izlendiğini, savcılık tarafından laboratuvara gönderilen yanıcı maddenin ne olduğunun inceleme sonucu anlaşılacağını bildirdi.
Öte yandan isminin açıklanmasını istemeyen bir dershanede memur olarak çalışan E.İ (25) bu olayların yaşandığı saatlerde Atatürk Caddesi'nde üst geçitten aşağıya indikten sonra Devlet Hastanesi önüne geldiğinde sağ bacağında bir yanma hissettiğini belirterek, "Aldırış etmedim eve vardım. Evde pantolonumun yırtıldığını gördüm. Bacağımda da küçük bir yanık oldu. Emniyete gitmedim. Ben hiç farkında olmadan oldu." dedi. CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 72
Milliyet ve Vatan hem eski hem yalan haber yayınladı
İşte kirli bir propoganda savaşını çağrıştıran 'yalanlarla dolu' haberin doğrusunu 'ensonhaber.com' yayınladı.
Video paylaşım sitelerinde geçtiğimiz yıl en çok izlenen vidoların başında Irak'ta çekilen bir görüntü yer almıştı. Genç bir kadın, taşkın bir kalabalık tarafından taşla kafası ezilerek öldürülüyordu. İzleyenlere 'Böyle vahşet olmaz' dedirten görüntüler bütün dünyanın hafızasına kazınmıştı.
'MÜSLÜMANLAR KÖTÜDÜR' KAMPANYASI MI BAŞLATILDI?
Bu haber bugün Milliyet'in ve Vatan'ın internet sitesinde 'Taşlarla başını ezerek öldürdüler' başlığı ile yer aldı. Haberde şöyle deniliyor: Irak’ın Musul kentine bağlı Şehan kasabasında, "koca şiddetinden" kaçtığı ve Yezidilere sığındığı için ilçe meydanında linç edilerek yarı çıplak soyulan ve çocukların yanında başına taşlarla vurularak linç edilen sünni Müslüman kadının görüntüleri, insanlıktan nasıl çıkıldığını gözler önüne serdi...
..Yezidi Kürtlerin yaşadığı Musul’a bağlı Şehan kasabasında, Muziri aşiretine bağlı müslüman bir kadın eşinin kendisine uyguladığı şiddet yüzünden evden kaçarak Yezidilerin yer aldığı güvenlik güçlerine sığınmıştı.
Kadın burada ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmış ve ailesine teslim edilmişti. Serbest bırakılan kadın hakkında ölüm kararı çıkartıldı ve kadın ilçe meydanında linç edildi.
SENARYO DA EKLENİYOR
Haberin devamında da bir senaryo yer alıyor. Senaryoya göre Müslümanların bu vahşeti üzerine Şehan'da Yezidi-Müslüman çatışması noktasına gelinmiş: Muziri aşireti, kadının kaçmasında rolü olduğu iddiasıyla 2 Yezidi genç hakkında da ölüm kararı çıkartarak Şehan Kaymakamlığı’na giderek bu iki gencin kendilerine teslim edilmesini istedi. Kaymakamın talebi kabul etmemesi üzerine başlayan olayların neredeyse Yezidi-Müslüman çatışmasına dönüşecekti.
Geçen yıl yaşanan bu olayda ilçede bulunan Yezidilere ait birçok iş yeri, araç ve ev kundaklanmış, kutsal mekanları tahrip edilmişti.
Olaylar sonrasında Mesud Barzani ve bir çok kurum, sağduyu çağrısında bulunmuş ve 3 gün süren olayların ardından ilçede gerginlik durdurulmuştu. Yalan 'senaryo' böyle sona eriyordu.
PEKİ HABERİN DOĞRUSU NEYDİ?
Oysa hafızasını biraz yoklayanlar bu haberde yaplan dezenformasyonu çok çabuk anlayabilecekler. Haberin doğrusu ise şöyle. Görüntü Kuzey Irak’ta çekilmiş. Taşlanarak öldürülen kadının adı Dua Khalil Asvat. Ailesi tarafından infaz edilmiş. Ailesi Yezidi azınlığa mensup, kadın ise Müslüman bir erkekle aşk ilişkisi yaşadığı için ve İslam dinini kabul ettiği için ailesi tarafından taşlanarak öldürüldü.
GOOGLE YALAN SÖYLEMEZ
Bu haberin orjinali için Google'dan arama yaptığınızda 3 Mayıs 2007 tarihli Milliyet'in internet sitesinde 'çarpıtılmamış haliyle' yer alıyor. Burada söz konusu olan genç kadının Müslüman veya Yezidi olması değil. Ortada açıkça bir çarpıtma söz konusu. Bunlar propaganda savaşında kullanılan bayat numaralar. Okuyucunun hafızası ile dalga geçen bu haberlerin doğrusunu öğrenmek için herhangi bir arama motoruna haberin başlığını yazmanız yeterli. İnternet çağında, internet haberciliği yapanların en azından bu gerçeği bilmesi gerekir.
DAHA ÖNCE DE PROPOGANDA SAVAŞINA ALET EDİLMİŞTİ
Bu görüntünün böyle bir çarpıtmayla yeniden gündeme getirilmesinin amacı, türban tartışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde, 'Şeriat geliyor' paranoyasını körüklemek mi bilinmez ama, aynı görüntülerin ortaya çıkması da yine buna benzer bir propoganda savaşı ile olmuştu.
Bu görüntüler daha önce de, İran rejiminin taşlama cezasının vahşetini ve insanlara verilen cezaların ne kadar insanlık dışı olduğunun bir kanıtı olarak kullanılmıştı. Video görüntüleri sürgünde yaşayan iki İranlı tarafından, Avrupalı Parlamenterlere iletmiş. Bunlardan biri Amerika’da sürgün yaşayan Banafşeh Zand Bonasi. Bonasi yaptığı bir açıklamada, ‘benim görevim gerçeği ortaya çıkarmaktır, Almanya’nın alışveriş yaptığı İran’ın gerçek yüzünü göstermektir’ demişti.
Yaklaşık bir yıl önceki görüntüleri çarpıtıp tekrar servis etmekteki amaç ve 'sonuçta istenen' neydi? Yorum sizin...
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 73
Vatan'a 'yalan haber'den Basın Konseyi’nden kınama
Basın Konseyi Yüksek Kurulu, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'e düzenlenen suikastın önlendiği yolundakki yalan haber" için Vatan gazetesini kınadı.
Basın Konseyi Yüksek Kurulu, ''Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'e düzenlenen suikastın önlendiği yolunda doğru olmayan bir haber yayımladığı'' gerekçesiyle Vatan gazetesi ve gazetenin muhabiri Ömür Ünver'in kınanmasına karar verdi.
Basın Konseyinden yapılan yazılı açıklamada, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in, 24 Aralık 2007 tarihinde yayımlanan ''İki bakana suikast son anda önlendi'' başlıklı haberle ilgili Vatan gazetesi Genel Yayın Müdürü Tayfun Devecioğlu ve gazetenin muhabiri Ömür Ünver'i şikayet ettiği bildirildi.
Açıklamada, şikayet konusu haberde, ''Ankara'daki hücre evi operasyonunda öldürülen DHKP-C üyesi Kevser Mızrak ile sağ yakalanan Sezgin Çelik'in 'Hayata Dönüş Operasyonu'nun yıl dönümü olan 19 Aralıkta Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e suikast hazırlığı yaptığının belirlendiği, örgüt tarafından saldırı için görevlendirilen Mızrak ile Çelik'in belirlenmesi üzerine bir hafta süreyle bu kişileri takibe alan Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin zanlıların İstanbul'dan silah getirttiklerini tespit ettikleri'' görüşlerine yer verildiği belirtildi.
Çiçek'in başvurusunda, ''Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz'' şeklindeki Basın Meslek İlkeleri'nin 6. maddesinin ihlal edildiğini öne sürdüğü ifade edilen açıklamada, şikayet edilen Vatan gazetesi Genel Yayın Müdürü Tayfun Devecioğlu'nun verdiği cevapta, haberi teyit ettirdiklerini ancak ellerinde kanıt oluşturacak belge bulunmadığını belirttiği kaydedildi.
Açıklamada, Devecioğlu'nun cevabında, ''Sayın Cemil Çiçek haberin yayımlanmasından sonra yaptığı açıklamada, soruşturmayla ilgili dosyalara baktığını/baktırdığını, adının hiçbir şekilde geçmediğini söylemiştir. Bu durumda 'haberimiz doğrudur' diye ısrar etme imkanımız yoktur. Nitekim Vatan gazetesi, Sayın Çiçek'in yalanlamasını yine birinci sayfadan anonslayarak sayfalarında yer vermiştir'' dediği belirtildi.
DEĞERLENDİRME VE KARAR
Açıklamada, şikayeti değerlendiren Basın Konseyi Yüksek Kurulunun, 4 Ocak 2008 tarihli toplantısında, şu kararı aldığı ifade edildi:
''Haberin sadece gerçek dışı olmasını değil, ayrıca vahim bir iddianın bu şekilde ortaya atılması karşısında genel yayın müdürünün, Çiçek'in yalanlamasına yine birinci sayfadan yer verdiklerini bildirmesini yeterli bulmayarak, Vatan gazetesi ve gazetenin muhabiri Ömür Ünver'in kınanmasına oy birliğiyle karar verilmiştir.''AA
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 74
Başbakanlık'tan Vatan’a yalanlama
Başbakanlık, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın İstanbul'da bir alışveriş merkezini kapattırıp alışveriş yaptığı yönündeki iddialarını yalanladı.
Başbakanlık Basın Merkezi tarafından yapılan açıklamada, Vatan gazetesinde Mustafa Mutlu imzalı köşe yazısında yer alan iddialara ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamada, "Bugünkü Vatan gazetesinde Mustafa Mutlu imzalı köşe yazısında, Başbakanımızın eşi Emine Erdoğan'ın, İstanbul'da bir alışveriş merkezinde, bir mağazayı her ay düzenli olarak kapattırıp alış-veriş yaptığı, aynı yerdeki sinema salonunda özel seans düzenlettiği şeklinde mesnetsiz iddialar yer almıştır" denildi.
Açıklamada, yazarın hiç bir doğrulama mekanizmasına başvurmadan dedikodu üretme çabası içinde olduğuna işaret edildi. Açıklamada, şöyle devam etti: "Söz konusu yazısında yer alan iddialar da tümüyle gerçek dışıdır, yalandır, iftiradır. Emine Erdoğan'ın her ay düzenli olarak mağaza kapattırması asla söz konusu olmadığı gibi, adı geçen mağazadan hiçbir zaman ve surette alış-veriş yaptığı da vaki değildir. Meslek ahlak ve namusuyla izahı mümkün olmayan bu yaklaşımı kınıyor, hukuki hakların kullanılacağını kamuoyumuza saygıyla duyuruyoruz." CİHAN
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 75
Milliyet Gazetesi yazarının 'taziye' yalanı
Cumurbaşkanılığı basın merkezinin medyada çıkan yalan haberlerle başı dertte.Gün geçmiyor ki bir haber yalanlanmasın.İşte bir yalan haber ve yalanlama daha...
Cumhurbaşkanı Gül'ün Erdal İnönü'nün vefatı nedeniyle 'Pembe Köşk'e taziye ziyareti yapmak istediği ancak kabul edilmediği iddia edilmişti. Köşk'ten açıklama geldi.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Erdal İnönü'nün vefatının ardından ''Pembe Köşk'e taziye ziyareti yapmak isteyip, taziyenin telefonla kabul edileceğinin bildirildiği'' yönündeki haberlerin ''gerçeği yansıtmadığı'' belirtilerek, ''Böyle bir talepte bulunulmamıştır'' denildi.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
''Sayın Cumhurbaşkanımızın, Prof. Dr. Erdal İnönü'nün vefatının ardından Pembe Köşk'e taziye ziyareti yapmak isteyip, taziyenin telefonla kabul edileceğinin bildirildiğine ilişkin gazetelerde yer alan bazı haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Böyle bir talepte bulunulmamıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Erdal İnönü'nün hastalığıyla Dışişleri Bakanlığı sırasında da yakından ilgilemiş ve devletin tüm olanaklarının seferber edilmesi talimatını vermiş, ayrıca bizzat telefonla kendisini arayarak, sağlık durumu hakkında bilgi almıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın İnönü'nün vefatından sonra eşi Sayın Sevinç İnönü ve kardeşi Sayın Özden Toker'i telefonla arayarak başsağlığı dileklerini iletmiştir.''
Milliyet gazetesi yazarı Derya Sazak, Cumhurbaşkanı Gül, eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte İnönü ailesine taziye ziyaretinde bulunma isteğini ilettiğini ancak İnönü Ailesi'nin Hayrünnisa Hanım'ın başörtüsü nedeniyle bu talebi geri çeviriğini iddia etmişti.
DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 76
Özbey: Hürriyet'in haberi yalan
Gül ailesinin nikahını gerçekleştirdiği İstanbul Gösteri Merkezi'yle ilgili "3 bin davetliyi Allah korudu" haberi, Gösteri Merkezi yönetimince yalanlandı.
Mustafa Özbey, Doğan Grubu'nun farklı hesapları olduğunu söyledi
Mydonose sağlam ama hesap başka Eski adı Mydonose Showland olan bina, el değiştirdikten sonra İstanbul Gösteri Merkezi adıyla hizmet vermeye başladı.
Hürriyet gazetesinin dünkü manşetinde yer alan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kızı Kübra Gül'ün nikahının kıyıldığı İstanbul Gösteri Merkezi ile ilgili haber, kurum yöneticileri tarafından tepkiyle karşılandı. Eski adıyla Mydonose Showland olan binanın yeni sahibi İstanbul Gösteri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Özbey, haberde dile getirilen iddiaları yalanladı. Özbey, iddiaların saldırı amaçlı olduğunu belirterek, "İspat edemezlerlerse bu ülkeyi terk edecekler" dedi.
İSTEDİKLERİ MİMARI GETİRSİNLER
Türkçe Olimpiyatları'nın da sözkonusu binada yapıldığını hatırlatan Özbey, "120 kadar holding ve bankanın üst düzey toplantıları, özel ve yabancı konuklar hep burada ağırlanır. Bu haber, buraya alışveriş merkezi yapmak isteyen grupların bir oyunu. Birebir herkes hakkında dava açıyorum. Bunun hesabını verecekler. Burası zaten mahkemelik ve dava sürüyor. Dava sürecinde olan bir yerin adının karıştığı haber yapılamaz ki. Mahkeme heyetini etkilemeye de çalışıyorlar. İspat etsinler ben burayı kendim yıkarım. İstedikler mimarı, mühendisi getirsinler" diye konuştu.
SORUNLU OLMASI İMKANSIZ
Genel Koordinatör Erhan Gülnar da, turizm belgesi alan bir yapının teknik analizlerinin sorunlu olmasının imkansız olacağını belirterek, "İstanbul Teknik Üniversitesi'nden bir öğretim görevlisinden alınan bir tavsiye yazısına rapor muamelesi yapıldı. Bu yazı elden ele dolaştıkça böyle saçma bir şekilde kullanıldı" dedi.
Afet durumunda 5 bin kişilik hastane olacak
Hilton'u da veriyorlardı bunlara ama işte medya engel oldu. Su yüzüne çıktı. Ama bunların devri bitti. Hükümet bu konuda çok titiz ve net. Devlet bana yık dese dakika durmam ama doğrusunu yaptıklarını bilirim. Burada 70 aile ekmek yiyor. Özel günlerde 150'yi buluyor. Nikahın kıyıldığı sırada Hürriyet gazetesi yazarı Enis Berberoğlu da davetliler arasındaydı. Kendi yazarını da mı ölüme yolladı? Kızılay afet durumunda burayı 5 bin kişilik hastane yapmak üzere bilgi verdi bize. Sağlam olmayan bir yere Kızılay bu kadar önem verir mi? Şimdi buraya bir alışveriş merkezi yapılmak isteniyor. Uluslararası bir alış merkezi planı var kafalarında. Ve herşey bir yana gelip de bana 'burasını bana sat' demediler. Gelsin anlaşalım, ama bunların niyeti kötü.
Merkezimiz en az Haliç Köprüsü kadar sağlam
Binayla ilgili rapor niteliği taşımayan yazılar, çadırı Mustafa bey almadan önce de vardı. Şimdi popüler bir mekan olunca bazı çevrelerin gözüne battı. Madem tehlike var ve bunu Hürriyet gazetesi tespit etti, o kadar önemli misafiri tehlikeye neden attılar. Ulaşamayacakları kimse yok mu ki Hürriyet gazetesinin. Nikah tarihi çeşitli nedenlerle defalarca iptal oldu; ama yer hiç değişmedi. Bunu nasıl açıklayacaklar. Haliç Köprüsü ne kadar dayanıklıysa bu çadır da o kadar dayanıklıdır. Kimsenin endişesi olmasın. Dünya standartlarında 100 yıl dayanabilecek kalitede çelik kullanıldı. 9 senede nasıl yıkılacak bu çadır? Gerçekten haklı olduklarına inanıyorlarsa bu iddiayı teknik olarak kanıtlamak zorundalar.
Habere göre çadırda ne ruhsat var ne iskan
Hürriyet Gazetesi'nin dünkü manşetinde yer alan '3 Bin Davetliyi Allah Korudu' başlıklı ha-berde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kızı Kübra ile Mehmet Sarımermer'in düğününün kaçak ve yapı güvenliği tartışılan bir çadırda yapıldığı ve düğüne katılan 3 bin civarındaki davetlinin de hayati tehlike altında olduğu ileri sürülmüştü. Gazetenin birinci sayfasına manşet olan haberde ayrıca düğün için tutulan İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi Çadırı'nın ruhsatsız ve iskansız olduğu, mühürlendiği, belediye ile çadırın işletmecisi Mustafa Özbey'in de mahkemelik olduğu iddiaları yer almıştı. Bir zamanlar 'Mydonose Showland' olarak sükse yapan ve İDTM A.Ş. tarafından CNR Holding'e kiralanan, sonra da CNR Holding tarafından Reysaş'a 'çadır yapması ve işletmesi için kiralanan' söz konusu alan, uzun süredir tüm taraflar arasında mahkemelik. CNR Holding İDTM A.Ş'den kiralayıp ve Reysaş'a kiraya verdiği Çadır'dan uzun süredir kira alamıyor. CNR Holding'in alacağının 2 milyon doları aştığı ve mahkemenin devam ettiği bildiriliyor. CNR Holding'in muhatap bulamamasının nedeni ise çadırın Reysaş tarafından üçüncü bir şahısa satılması. Üçüncü şahıs Mustafa Özbey'in çadırı aldıktan sonra CNR'a kira ödememesi gerektiğine hükmettiği ve çadırın bulunduğu alanı da satın almak için harekete geçtiği bildiriliyor.
İstanbul Gösteri ve Kongre Merkezi'nin sahibi Mustafa Özbey’in akşam saatlerinde medya kuruluşlarına gönderdiği faks iddiaları doğrular nitelikte.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.