Mehmetçik anlatıyor
KULEDE EZAN
RUMUZ ÖĞRETMEN : Merhaba, İngilizce Öğretmeniyim. Askerliğimi geçtiğimiz sene güneydoğuda suriye sınırında bir hudut karakolunda yaptım. Çölün ortasında insanlardan uzak, mayınlı arazi arasında 30 kişilik bir karakolda vatani görevimi tamamladım. Çavuştum fakat asker azlığından gece 4 gündüz 4 saat olmak üzere günde 8 saat hergün nöbete çıkıyorduk. Nöbetlere timler eşliğinde çıkıyorduk ve 8 saat boyunca çölü seyretmekten başka birşey yapmıyorduk. 6 aylık askerliğim boyunca 6000 sayfa kitap okudum. Kuran-ı Kerim-i mealiyle birlikte hatim ettim. Çölün ortasındaydık ve yakınlarımızda hiç köy yoktu, dolayısıyla hiç ezan duyamıyorduk, bu ezansızlık gerçektente namaz kılsın kılmasın tüm askerleri üzüyordu. Bazen 30 - 40 gün çarşıya çıkamadığımız oluyordu. Sonraları bu duruma dayanamaz oldum, vakit girdiğinde çelik kuleye çıkıp ezan okuyordum. Hatta bazen iki çavuş aynı anda nöbete çıkmışsak ikili ezan yapıp öyle okuyorduk... Zor ama yaşadığım için pişman olmadığım günlerdi... Komutanlarda sağolsun namazımıza olsun, kitabımıza olsun pek müdahale etmiyorlardı. Askere gidecek arkadaşlara tavsiyem, askerlik dine verilen bir ara değildir. Ne olursa olsun askerde namaz kılamadım diye bir bahane bence geçersizdir. Gerçekten isteyen bu görevini mutlaka ifa eder. Bence namaz bir askerin askerdeki ana kucağıdır. Selamlar...
KIŞLADA AHLAKSIZ FİLM
M.D.: Yıl 2000. Antalya 3. piyade er eğitim tugayında kısa dönem olarak askerlik yapıyoruz. birliğimizde son derece dindar arkadaşlarımız var.
mescitte namaz kılmamıza kimse karışmıyor ama peygamber ocağına yakışmayacak şeyler de yok değil.
kışlaya sık sık dansöz getirilerek bu tür programların biletleri biraz da zorla erata sattırılıyor.
hatta bir gün kışlanın açık hava sinemasına porno film getirdiler ve biletleri zorla askerlere satmaya başladılar.
bu işte bölük komutanları ve takım komutanları biraz da istemeyerek kullanıldı.
almak istemeyenlere ısrar edildi. işin garibi komutanlar bu tür filmleri normal karşılıyorlardı.
KOMUTANIN METRESİNE SELAM DURURDUK
mustafa i.: selam ile; ben mustafa, askerligimi kisa donem olarak ispartada yaptim.
acemilikten sonra(2 hafta) beni egirdir jandarma komutanligina cavus olarak gonderdiler.
(cavustum ama rutbesiz askerler askerligi benden daha iyi biliyordu ama hernasil oldu ise ben onlarin ustu yapilmistim)
Egirdir soguktur ve jandarma cezaevinde nobet tutar. sifirin altinda 4 derece soguk havada 3 saat araliksiz cezaevi nobetine gonderiliyordum.
en komik tarafi ise verdikleri ak47 kalasnikof silahi kullanmasini bile bilmiyordum.
zannederdim ki en azindan bir kac atis talimi yaptirirlar mahkumlarin basinda nobet tutmaya baslamadan once.
maalesef ilk atis talimini askerligimin bitmesine 1 ay kala yaptim. onun sebebide ust duzey komutanlar ankaradan denetime geliyordu.
yoksa tufek kullanmadan terhis edilecektik. belediye secimleri zamaniydi. benim gorev yerim egirdir jandarma'dan Barla'ya daha sonra da Sariidris kasabasi jandarma karakoluna kaydirilmisti. Secim gunu cok iyi hatirliyorum komutanlar koyluleri Ak partiye oy vermeme konusunda ikna etmeye calisiyorlardi.
Direk olarak degil koy kahvesine gider selam verirler ve chp adayi hakkinda guzel seyler konusup ak partiyi hain gibi gosterirlerdi.
mahalle baskisi diyorlar herhalde buna. Komutanlarin siyasetle ilgilenmesi sadece detaydir.
Ancak acemi bir asker olarak secim gunu bos bir kalasnikof tufekle asayis saglamak cok tehlikeliydi.
Secimin sonunda olay da cikti kavga da cikti. isin en garibi Acemi asker mustafa bos bir tufekle komutansiz tek basina olayi yatistirmisti.
Sarjorumde mermi olmamasina ragmen varmis gibi davranip vatandaslarin tufegi doldurduguma inanmasini saglamistim ve insanlar dagilmisti.
Allah'in yardimi ile kazasiz belasiz atlattik o gunu ama bir trajedi cikabilirdi.
Bu olaylar ordumuzun savunma acisindan aslinda cok eksik oldugunu alenen ortaya koymustu. Bosvermislik ve gosteris hep bu vardi benim askerlik yaptigim bolgede. Bir gun Sariidris karakol komutani beni koy kahvesine gonderdi. Git cay seker meyve suyu al gel karakolda cayi cok iciyoruz dedi.
komutana para sordum sen git komutan gonderdi de onlar sana 2 paket cay seker ne lazimsa verir dedi.
ben neden bedava diye dusunurken komutan kendisi soyledi. Eger onlar cayimizi kahvemizi vermezse onlarin kahvesini kapatirim dedi.
Arabalarini durdururum ceza basarim arabalarini trafikten men ederim dedi. Bu adeta mafyalik idi. harac kesiyorlardi koyluye.
Elmalar bedava ayda bir iki defa kuzu kestirirlerdi koyluye. Bunlar icler acisi yanlari. bir de komik ve uzucu yanlari var benim askerlik yaptigim yerin.
Hemen hemen butun jandarma askerler cok acemi idi hatta uzmanlar ve astsubaylar vurdumduymaz idi.
Egirdir jandarma komutanligindan emir gelirdi anayola cikip araclari durdururduk. Komutana sordum ne ariyoruz.
Komutan hiic emir geldi onu yerine getiriyoruz. Duur Jandarma Nerden gelin nereye giden. Ne is yapan ehliyetini goster. hayirli yolculuklar.
Hic anlam veremedim. Hadi komutan bir isim biliyor da onu ariyor olsa anlayacam. komutan arabada oturuyor askerler araclari durduruyor ve gonderiyor.
Hatta aracin bir tanesi durmadi tam gaz kacti. Ne mi yaptik. Arkasindan baktik... Egirdir komutani yuzbasinin da pavyonlari haraca bagladigi butun askerler arasinda konusuluyordu. Nedendir bilmiyorum ama kendisini adeta Egirdirin krali gibi goruyordu yuzbasi.
Cok yazik ama gercek Egirdirde medine isimli bir hayat kadini 20 yaslarinda bir kiz, komutanin metresi idi.
askerler ona selam dururdu ne zaman nizamiyeye gelse. Hatta bir keresinde bu kiz komutani ziyarete geldiginde komutan onu askerlerin yattigi kogusa getirmisti ve bu hayat kadini sanki komutanmis gibi askerlere tekmil getirtirdi. Ben askerligimi 2004 yilinda yaptim.
Ve isterseniz arastiriniz komutanin bu hayat kadiniyla iliskisinin en aci gerekcesi ise isminin medine olmasi.
Benden bu kadar, guzel anilarim da oldu askerde ama bu anlattiklarim yuzde yuz gercek yasanmis ve vay be neler oluyor peygamber ocagina kimleri getirtmisiz dedirttiren cinsten.
haluk baki b.: 1976 ya 3 tertip olarak diyarbakır devegeçidi'nde akerliğe başladım. yaklaşık 8 ay boyunca sabahtan akşama kadar taş taşıdık.
1 gün dahi eğitim yapmadan. zaten çarşı yasağı olduğu için dışarıya da çıkamıyorduk.
tabi asker olduğumuz, haklarımızı bilmediğimiz ve çocuk yaşta olduğumuz için uğradığımız tüm zulümleri şimdi Allaha havale etmekten başka birşey yapamıyoruz.
En çok zoruma giden ise o zaman üsteğmen olan tevfik kurnaz isimli subayın, teskere alacağım sabah ağzım ve burnum kan içinde kalıncaya kadar beni dövmesi olmuştu. Tek tesellim ise onun 45 dakika kazma sapı ile asker dövdüğünü ve bunlardan kulakları sağır olarak tezkere alanların olduğunu bilmem ve kendimi onlara göre şanslı hissetmem olmuştur.
BOZACIYI ŞIRACIYA ŞİKAYET EDERSEN
FROM LOVE: YER MANİSA YIL 2009 KIŞ ESAS YAŞAYAN KISA D.ÇVŞ ARKADAŞIMIZ .OLAYIN BAŞ AKTÖRÜ H
AVACILIKTAN REFÜZE EDİLİP ORAYA ATILMIŞ Bİ RUH HASTASI: Olay arkadaşın annesinin ziyarete gelmesi ile oldu
10 saatlik yolculuk ile oğlunu fırsat bulup hafta içi görmeye geldi ve ziyaretçi yerinde sadece 2 saat görmek istedi
o gün arkadaşın hiç bir işi olmamasına rağmen yüz başı_Niye gelmiş?2 ay daha sabredememişmi hayır gitmesin ve annesine ve arkadaşa küfürler ile göndermeyin dedi. Haber önce ona sonra arkadaşa ve kapıya telsizle bildirilene kadar arkadaş annesi ile sadece 2 saat görüştükten sonra geri döndü ve annesi çıkarken saf ve temiz duyguları ile herkese o yaratığada teşekkür etti ve akşam yemeği geldi çattı arkadaş (29 yaşında)Yemekhanede Herkesin gözü önünde çağırıldı sanki bir düşmanmış gibi önce sövdü sonra dövdü sonra yerde 3 4 postal yedi ve bizlere kısa d.çvş.+uzm.çvşlarada vurmamız emredildi bizde vururmuş gibi yapıp yemekhaneden dışarı çıkardık. Kendimi orada hergün rusların yada sırpların elinde esir gibi hissettim 120 küsur günümüzü böyle bir varlığın emri altında her gününü farklı eziyetlerle geçirdik.
Bu anılarımdan sadece bir tanesi yayınlarsanız çok sevinirim. okuyan editör şöyle diyebilirsin hiç mi şikayet etmediniz üstlerine?
Bozacıyı şıracıya şikayet edersen 120 gün ensende boza pişirirdi.
NÖBET TUTAN TATLI ARABASI
Gazeteci Çavuş:
Sene 1999…
Sıcak bir yaz günü.
Ben nöbetçileri değiştirmekle görevliyim… 5 nöbetçiyi farklı yerlerden toplamak zaten başlı başına bir dert. Neyse bu derdi aştık üçünü eğitim alanından, birini de komutanın yapmasını istediği bir işi zorla bıraktırarak topladık. (tabii bunun için komutandan ayrıca izin almak da bir dert) “Beşinci nerde” diyeceksiniz. Haklısınız, işin en garip tarafı da zaten orda. Beşinci nöbetçi bölük komutanının tatlı satması için görevlendirdiği bir arkadaş. Hani şu halka tatlılar var ya onlardan. Bir el arabası var, içine de tatlılar konmuş. Bu arkadaş gün boyu bu tatlıları satıyor. Bu arkadaşa nöbet yazılması zaten ayrı bir garabet. Çünkü komutan “bu adamın tek işi bu” diye emir buyurmuş. He ne ise ismi listeye yazılmış, el mahkum nöbete gidecek. Kendisini nöbete götürmek için yanına gittiğimde laf anlatmak mümkün olmadı tabii. “Ben nasıl nöbete giderim araba ne olacak, tatlılar ne olacak…” benzeri kısmen haklı olduğu birçok mazeret öne sürüyor. Saat gitgide yaklaşıyor benim de nöbettekileri değiştirmem gerek, iyice daralınca en son kendisine bu görevi veren bölük komutanına gitmeye karar verdik.
Komutan kıdemli üsteğmen, odasında, kapıyı çaldık durumu anlattım. Önce “ben bu adama nöbet yazılmayacak demedim mi” diye gürledi. Ben komutanım “siz öyle emretmişsiniz ama herhalde yazıcıların haberi yok yazmışlar, değiştireyim mi yoksa nöbete gitsin mi” dedim. Komutan bu kez tatlıcı arkadaşa dönüp “ niye nöbete gitmiyorsun ulan çavuşa zorluk çıkarıyorsun” dedikten sonra okkalı bir de küfür savurdu. Tabii tatlıcı arkadaş şaşkın “komutanım araba ne olacak” deyice komutan “arabana da sana da başlatma al arabanı da götür” demez mi. Ben dumur oldum.
Yapacak bişey yok. “Emredersiniz komutanım” deyip aldım elemanı çelik başlığı giydirdim, G 3’ü omzuna astım, bir yandan bayır yukarı tatlı arabasını sürüyor, bir yandan küfürler savuruyor, bir yandan da tüfek zırt pırt arabaya çarpıyor. Böyle ağlanacak halimize gülerek nöbete gittik. Ve belki de askerlik tarihinde ilk kez bir erle bir tatlı arabası birlikte cephanelik nöbeti tuttu. Demek ki neymiş emirde mantık aranmazmış. Bir kere daha bu sözün ne denli gerçek olduğunu yaşayarak öğrenmiş olduk.
“DİNDAR SUBAY DÜŞMANA KURŞUN SIKMAKTA TEREDDÜT EDER”
Kayseri’de, 2. Ana Bakım Merkez Komutanlığı’nda yaptım askerliğimi. Askerlik süresince subay ve astsubaylarımla siyasi tartışmalara girebiliyordum. Düşüncelerimi eğip bükmeden açıkça ifade edebiliyordum. Bu konudaki hoşgörüyü gördüm ben orda. Bu beni çok mutlu ediyordu. Ancak bir Yüzbaşının “dindar subayların ordudan uzaklaştırıldığı” iddiası üzerine yaptığımız bir tartışmamızda sarf ettiği şu görüş beni hayli şaşırtmıştı: “TSK’nın topyekün dindar subaylara karşı bir tavrı olduğunu düşünmüyorum. Ama şu var, dindar bir subay astsubay savaşta karşısına çıkacak herkese kurşun sıkamayabilir, tereddüt içinde kalma ihtimali yüksektir. Ben ise hiç sorgulamadan, düşman kimse kurşun sıkmaktan çekinmem.” Demek ki dedim, TSK’da dindar subaylarla ilgili böyle bir görüş geliştirilmişti.
ERGENEKONCU MOLLAVEYİSOĞLU BAKIN NE YAPMIŞ
İ. E.: Askerliğimi kısa dönem er olarak yaptım. Gittiğimiz kışlada 41 tertiptik. Acemi birliğini tamamladıktan sonra aynı birlikte değişik bölüklere dağıtımımız oldu. Ben ve 3 kısa dönem arkadaşım Merkez Komutanlığı'na sevk edildik. Bölük yaklaşık 60-70 kişilik bir bölüktü. Bizi bir yatakhaneye götürdüler. Yatakhanede boţ olan sadece 2 ranza vardı. Bölüğe 4 arkadaş gitmiştik. Zaten 2 ranza yani dört yatak boştu. Yan yana duran iki ranzaya eşyalarımızı koyduk. Ben ve diğerlerine göre daha samimi olduğum bir arkadaşım iki ranzanın alt katına yerleştik. Zira o da ben de ranzanın üstünde yatmaktan pek hazlanmıyorduk. Diğer iki arkadaşın da aralarından su sızmıyordu. Onlarda ikisi çok samimiydi. Aslına bakılırsa bizden de çok hoşlanmıyorlardı. Onlarda biz üstte yatmayız biz alta geçelim felan dediler. Biz de önce geldik yaptık dedik. Baktın onlarda istemiyor üstte yatmayı. İşi biraz şiddete, sinire vurmaya başladılar. Ben de sakin olun. Yatak için kavga etmeyelim dedim. Ve kura çekelim kim çıkarsa razı olsun dedik. Kabul ettiler. Kura bize çıktı. Fakat bozuldular ama bir şey de diyemediler. Şimdi sıkı durun. Bu karşıdakilerden biri de Kanaltürk'ün Tuncay Özkan'ın olduğu zamanda, o kanalda 'Yoksulluk ve yolsuzluk' programını yapan Tuncay Mollaveyisoğlu'ydu. Neyse biz diğer arkadaşımla namaz kılmaya gittik ve geri gelince ne görelim. Bizim çantalar ranzanın üstüne çıkmış, beyefendiler ranzanın altına kurulmuş. O bölükte ve o yatakhanede ilk günümüz olmasa onları camdan aşağı atardım ama 'Ya Sabır' diyerek sineye çektik. Çıktık ranzanın üstüne. Dalmışız. Derin bir uykunun ardından, bir feryat bir figan… 'Kalkın hırsız var!' Uyku haliyle ne olduğunu anlayamadım. Baktım ki bizim Mollaveyisoğlu yatakhanenin ortasında dört dönüyor. 'Cüzdanım çalındı'. Elimi hemen kendi cüzdanıma attım. Elhamdulillah benimki yerinde bir sıkıntı yok. (Askerlik yapanlar bilir. Cüzdanı askerler boynundaki ipe bağlı taşırlar.) Hemen ardından bir çığlık daha "Benimkini de çalmışlar!" o da ranzanın altına kurulan diğer arkadaş. Kaldırdılar arama yapıldı ama 'giden memnun ki yerinden dönen yok seferinden' çalan bir kılıfına uydurmuştur. Aradılar taradılar yok. Olaydan sonra ranzaya oturdum ve Rabbime şükrettim. "Ya Rabbi sen her şeyi en iyi bilensin" eğer kavga edip ranzanın altına biz yatsaydık beklide bizim cüzdanlarımızı çalacaklardı. Ranzanın üstünde yatanların cüzdanına ulaşmak zor olduğu için alttakilerinkini çalmışlar ama bizimkilere ilişmemişlerdi. Ama arkadaşlarımın bu şekilde mağdur olması beni de çok üzdü. Çünkü yeni gelen askerler üzerlerinde yüklü miktarda para getiriyorlar. Yazık oldu. Ama Elhamdülillah bizden uzak oldu.
HURŞİT TOLON TESETTÜRLÜ DİYE ANNEMİ İÇERİ ALMADI
Erkan Er: S.A Ben askerligimi izmit subay ordu evinde yaptım bir gün memleketten annem ve babam beni ziyarete geldiler babam en saf duyguları ile albayımıza hediye getirmiş annem tesettürlü oldugu icin lobiye almamışlar girişte pimapenle cevrili bir yer vardı o zamanlarda sene 1997-1998 tam hatırlamıyorum albay beni cagırttı ve hemen izin kagıdımı hazırlatım on dakikada beni ve ailemi götürmemi istedi ve dediki oglum hemen anneni al ve git komutanın geliş saati dedi (komutanın evi ordu evinin icinde) gecerken görür falan başımıza iş acma dedi herkesin annesi ordu evinde cok güzel agırlanırken benim annemi kapıdan iceri almadılar ve tahmin edin o zamanlarda o paşanın ismi neydi 15. kolordu komtanı HURŞİT TOLON.
MEHMETÇİK ANLATIYOR 1. BÖLÜM - TIKLAYIN
MEHMETÇİK ANLATIYOR 2. BÖLÜM - TIKLAYIN
Devam edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.