Yüzkarası zulüm ve Merve Kavakçı gerçeği
İlk iki bölümü büyük yankı uyandıran Şerafettin Elçi röportajımızın üçüncü ve son bölümünü yayınlıyoruz.
SİVİL ANAYASA FIRSATI KAÇTI MI?
-Türkiye’nin bir sivil anayasa ihtiyacını siz nasıl görüyorsunuz? Bu bağlamda sivil-asker ilişkilerini değerlendirir misiniz?
İktidarın önünde çok önemli bir fırsat vardı. Seçimden önce o vaadi verdi AK Parti hükümeti. Umutla da bir sürü insan bekledi. Yeniden bir sivil anayasa yapacaktı. Çünkü mevcut anayasalar vesayetçi, baskıcı ve militarist bir karakter taşıyor. Bu da ordunun devlet üzerindeki vesayetine imkân tanıyan bir anayasa düzeni. Bir kere bunu düzeltecekti. Asker-sivil ilişkilerini normal sınırları içine çekecekti. Bunu iyice hem sivil iktidar hem de bu iddiada bulunanlar bunu kafasına yerleştirecekti.
SİYASİLER NEDEN OY İSTER?
-Siyasiler de ülkeyi yönetme vaadiyle oy istiyorlar halktan, ama yeterli olmuyor mu bu?
Ülkeyi yönetme görevi siyasilere aittir. Siyasiler bu yönetme görevi ile yola çıkmışlar ve bu nedenle halktan oy istiyorlar. Buna göre programını ortaya koyuyor ve halktan oy istiyor. Eğer sen ülkeyi yönetemeyeceksen neden halktan oy istiyorsun. Oy vermiş ne kıymeti ver. Sana ne umutlarla oy veren o zavallıların başörtüsü meselesini halletmemişsin. Sen iyi bir anayasa düzenlemesi yapsaydın bir kere Anayasa Mahkemesi’ni de tam hukuksal bir sınır içine çekecektin.
AYM, ANAYASA’YI ÇİĞNİYOR
Bu durumda Anayasa Mahkemesi’nin nasıl bir konumda olduğunu özetler misiniz?
Şimdi en yüce mahkeme, kararları kesin, istediği kararları veriyor. Ve kararlarını verirken de hukuka uyma gereğini de duymuyor. Bıraktık evrensel hukuku, Türkiye’nin mevcut anayasal hukukuna uyma gereği duymadan karar verebiliyor ve hükümetler de aciz kalıyor. Parlamento aciz kalıyor. Bunu beceremeyen bir parlamento ne yapacak. Bu ülkede asker diyoruz ama eğer asker gerçek iktidar ise bunun önemli sorumlularından bir tanesi de kendi anayasal yetkilerini kullanamayan ve koruyamayan sivil kurumlardır ve parlamentodur.
DEVLETİN GÖREVİ VATANDAŞINA İYİ SERVİS YAPMAK
-İsterseniz konu buraya gelmişken başörtüsü sorununa da değinelim, siz nasıl görüyorsunuz bu zulmü?
Yalnız etnik kökeni ile değil, halen inançları nedeniyle bu ülkede mağdur milyonlarca insan var. Yani bir düşünün, bir insanın kendisine yakıştırdığı başörtüsü nedeniyle en doğal hakkı olan eğitim hakkından mahrum edilmesi kadar büyük bir zorbalık olur mu? Kürtleri bir yana bırakalım, ya bu diğer zavallılar üzerinde kurdukları baskı? Devlet kendine gelmeli, yeter artık. Demeli ki ‘benim ne hakkım var, ben bu vatandaşları kimisini etnik kökeni, kimisini inancı, kimisini düşüncesinden ötürü eziyorum?’ Sen devletsin, senin görevin vatandaşa iyi hizmet etmek, onun güvenliğini sağlamak, ona iyi bir eğitim vermek. Senin görevin vatandaşa iyi servis yapmak. Yoksa devletin üzerinde boza pişiren, onu bunu baskı altında tutan bir devlet anlayışı terk edilmeli.
KAVAKÇI OLAYI BİR YÜZKARASIDIR
-Merve Kavakçı olayı yaşandı bu ülkede. Merve Kavakçı olayının yakın tanıklarından birisiniz… Burada Ecevit'in takındığı bir tavır vardı... Bu olaya bakışınızı merak ediyoruz.
Çok haksız bir olay. Son derece haksız, son derece yakışıksız. Belli cumhuriyetin kuruluş ilkeleri ve sisteme uygun tek tip yaratmaya çalıştılar. Ecevit de o eğitimden geçerek o anlayışı benimsedi. Ecevit’in aldığı eğitim, içinde bulunduğu siyasi atmosfer, onu o şekilde davranmaya zorluyordu. Çünkü o şekilci ve tekilci anlayış devlete egemen. Dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bir yüz karasıdır bu. Dünyanın hiçbir yerinde kıyafet kanunu yoktur. Sadece ülkemize mahsustur. İnsanları belli bir şekle sokmak. Türkiye bu despotik rejimden hürriyetler rejimine halen giremedi. Bu çok üzücü. Şimdi binlerce mağdur edilen insan var. Onlar gibi mağdur bir sürü insan vardı.
MESELE ÜLKE MESELESİ
Sorunun kaynağı ne sizce? Yani bireysel bir sorun olamaz her halde…
Halen o devlet dediğiniz insanların gözünde Hayrunnisa Hanım meşruiyet kazanmış değil. Halen aforoz edilmiş. Mesele kişi meselesi değil. Mesele genel bir ülke meselesidir. İnsanların, bizim parti programında var. Biz üç hürriyete önem veririz. Birincisi düşünce hürriyeti. Herkes düşüncesinde serbest olmalı, şiddete başvurmamak kaydıyla. İkincisi inanç hürriyeti. Herkes inancını seçmekte, yaşamakta ve gerektirdiği biçimde düzenleme hakkına sahip olmalı. O dinin kendisine emrettiği kurallar varsa o da ona uymak istiyorsa inanç özgürlüğü kapsamındadır. Üçüncüsü girişimcilik. Türkiye’de bu yok. Bu ülkede devletin kendisine biçtiği dini misyona göre değil, kendisinin benimsediği dini inanca göre yaşamak isteyen insanlar zulüm görüyor.
ERGENEKON DAVASI NEDEN ÖNEMLİ?
-Ergenekon davasına nasıl bakıyorsunuz. Türkiye’nin kaderini etkileyen bu örgütlenme çözülürse ya da istenen seviyede ilerleme sağlanırsa sizce adı geçen sorunlar çözülür mü?
Müthiş bir önemli adım olur ama bu konuda nereye kadar gidilecek, nasıl gidileceği, bunun sonucunda ne olacağını bilmiyoruz. Tabi, bir savcı çıktı ve bana göre her türlü takdiri hak eden bir savcı. Bu ülkede kimsenin cesaret edemeyeceği ve açık alenen ortalıkta olan suçların üzerine gitti. Ama bu Ergenekon meselesi, öyle bizim zannettiğimiz gibi tutuklananlarla sınırlı bir olay değil. Bu ahtapot gibi toplumun her alanına, siyasi partiler dâhil, yargı organları, sivil kurumlar, güvenlik güçleri dâhil her alana kollarını ahtapot gibi sarmışlar ve hegemonyaları altına almışlar. Bunlardan ne kadarı temizlendi, bu şüpheli. Yakalananlar, bunları mahkûm mu eder. Bu konu çok zor. Bir kere sadece bu olaya el atılmış olması bile çok önemli. Sonucu ne olursa olsun bu olaya el atılması bile önemli. Çünkü Türkiye’de bazı kişiler kendilerini dokunulmaz görüyorlardı. Canımız ne isterse yaparız, istediğimiz gibi at oynatırız hiçbir yasa kural tanımayız ve kimse de bize dokunulmaz gibi kendilerini güven içinde görenler vardı. Bunlara dokunulması bile önemli. Özellikle bazı insanlar ve kurumlar gerçekten toplumun nazarında kutsaldı tartışılmazdı. Kötü bir şey yapabileceği akıllardan geçmezdi. Bu tabunun yıkılması insanların kafasında soru işareti oluşturdu. Bak biz bunları nasıl biliyorduk, bunlar neler yapıyormuş. Doğu ve güneydoğuda bazı illerde Ergenekon davasına denk gelen günlerde olayların patlak vermesi çok ilginçtir. Biz söyledik. Bu Ergenekon kolları her yerde var. Derin devletin uzantıları var aramızda.
MUMCU BU İZ ÜZERİNDEYKEN ÖLDÜRÜLDÜ (İLK BÖLÜM)
ELÇİ: ASKER, ASKERLİĞİNİ YAPMALI (İKİNCİ BÖLÜM)
Yener Dönmez-Engin Kaşdaş-habervaktim.com/ÖZEL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.