Alevilere Kim Zulmediyor?
Bir Sünni olarak Alevi kardeşlerime şunu hatırlatmalıyım:
“Sizin haklarınızı vermeyerek size zulmedenler Sünniler değil, sizin gibi onlara da zulmeden yürürlükteki bu sistemdir, bu sistemin sahipleridir. Boşu boşuna Sünnilere kızmayınız. Bilakis hak almada yardımlaşınız.”
Türkiye’de cari sistem her kötülüğün anası olmuştur. Bunlardan biri de alevi-sünni çatışmasıdır.
Şimdi biz Sünnilerin Alevilerle bir derdimiz yoktur. Onların da bizimle olmaması gerekir.
Tarihte olan olmuş, biten bitmiş. Cumhuriyet yepyeni bir sayfa açmış. Eski kavgaları anarak yeni kavgalar üretmeğe ne gerek var, ne de yarar.
Bu “Tarihte olan olmuş, biten bitmiştir” cümlemiz önemlidir. Bazıları buna itiraz edeceklerdir. Onlara AB yi örnek gösteririm.
Dün Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve daha başkaları iki cihan Savaşında birbirlerinden bilmem kaç milyon insan öldürdüler. Ama bu gün dostane işbirliğindeler ve bu birlikten kazançlı çıkıyorlar. Bundan da mutlu oluyorlar.
Bu birlik oluşturulurken de tarihte olanları göstererek karşı çıkanlar olmuştu. Ama onları akl-ı selim olanlar dinlemediler. İyi ettiklerine ise karşı çıkanlar da ikna oldular sonra.
Onlar göz önünde iyi bir örnektirler işte. Biz niye bir olmayalım?
Bir Müslüman olarak kafirleri örnek göstermek zorunda kalış, utanç olarak yetmez mi bize?
Birlik ve beraberliğe bu kadar önem veren bir dinin mensupları olarak, bizi birbirimize düşüren kafirlerin kendi aralarında sergiledikleri birlik ve dirliği görüp de ders ve ibret alamıyorsak, ihtilaf ve tefrika içinde geberip gitmeyi hak etmişiz demektir. Biz kendimize acımıyorsak, el niye acısın?
Onun için buradan herkese “el-insaf” diye haykırıyorum.
Yüzeysel bazı görüntüler bizi aldatıyor maalesef. Nasıl mı?
Bu sistemi kuranlar ve götürenler “Sünni” gözüküyorlar. Ama sormak lazım, daha başında dine karşı devrim yapmış ve bugüne kadar “dinsizlik” gibi algılanmış ve uygulanmış şu laik sistem yapılanmasında, Sünnîlik ne kadar var? Bu uygulamaların Sünnilik neresinde Allah aşkına?
Sünniler de dinlerini öğrenemiyor, yaşayamıyor, yaşatamıyorlar. İşte son zamanlarda esen özgürlük rüzgarlarıyla bir sivil hareket olarak bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Aynı kapı Alevilere de açık aslında. Onlar da kendi çabalarıyla Aleviliği öğrenmek, yaşamak ve yaşatmak için çaba harcayıp örgütlenebilir ve bazı kazanımlar elde edebilirler.
Alevîler “Diyanet”i örnek göstererek “devlet Sünniliğe hizmet ediyor” diyorlar.
Hiç kusura bakmasınlar, devlet Diyaneti Sünniler faydalansın diye kurmadı. Hele “hizmet için” hiç kurmadı. Tam tersi, devlet Diyaneti, şeriat tehlikesinden kendini korumak, alevî olsun Sünnî olsun dindarları zapt-ü rapt altına almak ve kontrol etmek için kurdu. Frenlemek içi, durdurmak için, hatta dini değiştirmek, batı medeniyet ve kanunlarını kabul edecek biçimde reforme etmek için kurdu. Daha da açıkçası, dini bozmak için kurdu. Hiç de iyi niyetli değildi bunu yaparken.(*)
Diyanet bazı iyi işler yapmışsa, dindarlara kısmen faydalı olmuşsa, bu da devletin dışında orada çalışan insanların din sevgisinden ve iyi niyetindendir.
Ama onun ötesinde sistem içinde duruşu herkese malumdur ve İslam açısından çok da övünülecek bir vaziyette değildir.
Dini değiştirme, reforme etme, Protestanlaştırma ise, zaten ne devletin, ne de diyanetin, hiçbir kimsenin ve kurumun yapabileceği bir şey değildir. Çünkü dinin temel kitabı Kur’an eldedir. Kaybolmamıştır. Hatta bir harfi bile değişmemiştir, değiştirilemez de. O varken, bu uğurda yapılan her iş, atıl ve batıl kalmaya mahkumdur.
Sonuç olarak bu sistem din, mezhep ve tarikatlar karşısında daima yasaklayıcı ve yok edici olmuştur. Bundan Sünniler de nasibini almıştır, Şiiler de, aleviler de. Bektaşiler de, Nakşiler de, Kadiriler de.
Öyleyse yapılacak iş, birbirimize düşmek değil, din ve vicdan özgürlüğü adına elbirliği ile bu sistemden gasbedilmiş haklarımızı geri almaktır. Aklın da, hukukun da, dinin ve tecrübenin de gereği budur.
Ey alevî kardeşlerimiz, var mısınız bu düzenden hak almak için el ele vererek beraberce mücadele etmeye?
Biz hazırız.
----------------------------
(*) “İslam Sancısı” ve “ilim Ve İktidar” kitaplarımızda Diyanet ile ilgili çeşitli yazılarımız oldu. Merak edenler bakabilirler.