Hırsızlık Yapmayacaksın, Haram Yemeyeceksin!..
Allah bizlere adaleti emr etmiştir, Müslüman âdil olacaktır. Müslüman, hırsızlık yapan, haram yiyen bir Müslümanı destekleyemez.
Dinsiz hırsız kötü, Müslüman hırsız iyi... Müslüman böyle düşünemez.
Müslümanlıkta ölçü şudur:
Asil bir aileye mensup bir kadın hırsızlık yaparken yakalanmış. Suçu sabit olmuş, eli kesilecek. Bazı kimseler Peygamber Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) müracaat etmişler, “Bu kadın çok soyludur, ne olur kendisini affediverin...” demişler.
İnsanlığa rahmet ve örnek olarak gönderilen Efendimiz şu cevabı vermişler:
“Allah’a yemin ederim ki, kızım Fâtıma hırsızlık yapsa, elini keserim...”
Tekrar ediyorum, ölçü budur.
Bir kâfir, bir dinsiz hırsızlık yaparsa, haram yerse, saçı bitmedik yetimlerin haklarını zimmetine geçirirse ona bir öfkelenirsek, aynı suçları bir Müslüman işlediğinde bin öfkelenmemiz gerekir.
Elbette beraat-i zimmet asıldır, yani suçu kesinleşmemiş bir kimse masum sayılır. Lakin bu memlekette korkunç ve yoğun bir kokuşma, yolsuzluk ve hırsızlık vardır. Bunun kokusu burunlarımızın direklerini sızlatmaktadır. Ülkemizde yüz milyarlarca dolarlık bir haram ve kirli para birikimi vardır. Yolsuzluk hikayeleri tevâtür derecesindedir.
Biz Müslümanların bu konularda çok hassas olmamız gerekir.
Rezaletlerin dedikoduları ayyuka çıkmıştır.
Bu memlekette dini imanı para olan habisler vardır.
Dıştan Müslüman görünen münafıkların hırsızlıkları, soygunları, yolsuzlukları yüce dinimize gölge düşürmektedir.
Din düşmanları, azılı ve harbî kâfirler, İslâmî kesimden biri yolsuzluk yapınca bunu dinimize çatmak için kullanmaktadır.
Hırsız münafıklara, facirlere, fasıklara, âsilere asla müsamaha (hoşgörü) göstermememiz gerekir.
Hırsızları, haram yiyenleri, fasık münafıkları içimizden kusup atmalıyız.
Bunu yapmazsak zehirleneceğiz.
Bendeniz Zemzemle yakınmış namuslu kimselere çamur atmıyorum. Temiz insanlar başımızın tacıdır.
Namuslu, şerefli, hırsızlık yapmayan, haram yemeyen kimselere çamur atmak büyük bir şerefsizlik olur. Böyle bir şeyden Cenab-ı Hakk’a sığınırım.
Ben şahıs ve grup ismi vermiyorum, anonim tenkitler yapıyorum.
Ismarlama elbise dikmiyorum, konfeksiyon işi dikiyorum. Diktiğim ceket kime uygunsa ona aittir.
Ülkem için, devletim için, halkım için temizlik ve şeffaflık istiyorum. Böyle bir şeyi istemek hakkımdır. Böyle bir istek suç veya ahlâksızlık değildir.
Birilerine “Bu büyük servetleri nereden buldun?” sorusunun yöneltilmesini istiyorum.
Ülkemin bir rantlar, pislikler, kokuşmalar ülkesi olmasını istemiyorum.
Bilhassa din sömürüsü yapılmasını istemiyorum ve böyle yapanları lânetliyorum.
Hırsızlar, haram yiyenler, Türkiye’yi soyanlar -dolaylı olarak- dinimize çok büyük kötülükler yapmaktadır.
Muhammedü’l-Emîn sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin ümmetinin de emîn (güvenilir) olması şarttır.
Hırsızlar, haram yiyenler, yolsuzluk yapanlar bana kızıyorlar. Onların destekçileri ve yardakçıları da ateş püskürüyorlar.
“Her şeyin, en iyisi Müslümana layıkmış...” Bu şeytanî fetvanın gölgesinde birileri haram servetler elde ediyor, Kur’ân’ın ve Sünnetin yasakladığı lüks, israf ve sefahat sergiliyor, bin türlü fısk ve fücur işliyorlar.
Bu habîslere artık dur demenin zamanı gelmiş ve geçmektedir.
İslâm dini helal ve meşru yollardan elde edilmiş servetlere karşı değildir ama israfa, lükse, sefahate, saçıp savurmaya, gurura, kibre kesinlikle karşıdır.
Milyonlarca vatandaşın süründüğü, sefalet içinde kıvrandığı, yarı aç yarı tok yaşadığı şu ülkede hiçbir Müslüman zenginin, Müslüman politikacının, Müslüman belediyecinin Nemrud ve Fir’avun misali lüks hayat sürmeye, servetini sorumsuzca harcamaya hakkı yoktur. Onların servetleri birer emanettir. Lüks hayat sürerlerse ona ihanet etmiş olurlar.
Bu konuda delillerin ve gerekçelerin nelerdir diye sorarlarsa şu cevabı veririm:
* Muteber Kur’ân tefsirleri.
* Peygamberimizin hadîsleri ve Sünneti.
* Ehlullahın yazmış oldukları İslâm ahlâkı kitapları. Mesela İmamı Gazalî’nin İhya’sı, İmamı Birgivî’nin Tarikat-i Muhammediye’si.
* Evliyaullah’ın nasihatleri.
Haram servetlerle azıtmış ve kudurmuş olanlara nasihat kâr etmez.
Bendeniz bu gibi yazılarımla çok az da olsa bir hizmet ve vazife ifa ettiğim düşüncesindeyim.
Yukarıda yazdıklarımı geçerli dinî gerekçelerle çürütecek kimse varsa buyursun, yazsın (gerçek isim, adres, telefon no.su eklesin), hacmi de ölçülü olsun, bu sütunlarda yayınlayayım.
NOT: Bu yazı 26.09.2008 tarihinde yayınlanmıştır.