Tank, uçak, füze, katliam
İlk sayfadaki, yandaki fotoğraflara iyi bakın. Bu çocuklar ve insanlar zaten İsrail ablukası altında, Mısır'ın kapalı kapısına da çarparak, açtı.
Açlıktan ölebilirlerdi; öyle ölmediler.
Yaşayabilirlerdi, yaşatmadılar.
Erdoğan, şimdi kızgınlıkla "İsrail'le diplomatik teması gereksiz görüyorum" diyor. Onu yine gerekli görsün. Ne kadar çok çocuk açlıktan, bombadan, füzeden kurtarılabilirse.
Ama şunlar neydi; gerekli miydi?
"İsrail savaş sanayi"ne, "Türk Silahlı Kuvvetleri" tanklarının modernizasyonu ihalesi. İsrail'le, Suriye ve İran'ı vurma provalarına gebe ortak tatbikat. İsrail'e askeri ihale vermek için kendi kullandığı F16 ile uçan "Darbe günlüğü defteri" ne kayıtlı (eski) Hava Kuvvetleri Komutanı.
Diplomatik temas yine kalsın; "kana kankalık" kafamıza "tank" etsin!
Neden hep...
Affınıza sığınarak şöyle diyeyim:
Lagalugayı bir an için bırakın, bu kadının şu sorusuna cevap verin.
Protokolünüzü bozmuş olabilirim de...
Memleketin Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, TBMM, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri, Başbakan ve bakanları, Genelkurmay Başkanı ve komutanlar, Yüksek Yargı, YÖK, bürokrasi mensupları, parti liderleri ve partilileri... Büyük işadamları, siad, oda, birlik başkanları, sivil toplum şeyleri... Medya aristokrasisi...
Bir kez olsun şu soruya cevap verin.
Bir annenin, pusuda öldürülmüş oğlunun bayrağa sarılı tabutu başında sorduğu şu soruya cevap verin, hadi.
İster muhafazakar biçimde cevap verin, ister laik... İster cumhuriyetçi bir şekilde, ister demokrat bir hareketle... İster milliyetçi bir cevap, ister ulusalcı bir yanıt... İster liberal olsun, ister sosyal demokrat, ister demokratik sol, ister serbest piyasacı, ister devletçi...
Ama bir cevap verin.
"Ağlamayacağım, ağlayıp da onları güldürmeyeceğim" de diyebilen Elmas Hanım' ın, evladını uğurlarken sorduğu soruya bir cevap lütfen:
"Neden hep fakirler ölüyor?"
Aklınıza geldiği gibi, içinizden geçtiği gibi, bildiğiniz gibi, duyduğunuz gibi... bir cevap verin!
Sonra, Edirnekapı Şehitliği'nden çıkın, Ankara Abdi İpekçi Parkı'na varın. Orada muhtemelen bir adam göreceksiniz.
12 sene üniforma giymiş, Elmas Hanım'ın oğlu gibi yoksul, genç, kavruk askerleri taşımış, sonra bir gün sağlık kontrolünde "Artık işimize yaramazsın" deyip işinden açlığa atılmış, insan onuru teslim edilmemiş, askeri mahkemede yenilgilere uğramış bir Bahri Çavuş'u belki "açlık grevi"nde göreceksiniz.
Elmas Hanım' ın sorusunu götürün yanınızda, bir de ona sorun:
"Neden hep..."
Alın soruyu, kat edin Anadolu'yu; Elmas Hanım'ın Turanının düştüğü Cizre'ye geri götürün.
Orada bir ana var, Kumri Hanım. Şehit düşmüş evladını Cizre'de toprağa vermişti ya... Ona da sorun...
"Neden hep fakirler ölüyor?".
Ne ki, Kumri Hanım Türkçe bilmediğinden, nice ana gibi Kürtçe yaktığından ağıtı evladına, şöyle sorun:
"Çima tim feqir di mirin?"
Hadi sivil ve askeri erkan; anneye bir cevap verin.
Bir cevap olsun da, dili siz seçin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.